Luege, dünyada yaklaşık 3 milyar 65 milyon akıllı telefon kullanıcısı olduğuna dikkat çekti. Dünyada 2 milyar kişinin sosyal medya hesabı olduğunu hatırlatan Luege, ‘En son Nepal örneğinde de gördüğümüz gibi sosyal medya üzerinden bir yardım ağı oluşturuldu. Bu şekilde insanlar sosyal medyayı hem bilgi toplamak hem de bilgi paylaşmak adına kullandı." dedi. STK'lar ve yetkili makamların sosyal medyayı uyarı ve koordinasyon amaçlı kullandığını söyleyen Timo Luege, yine de resmi kanalların sosyal medyaya göre bilgi akışı konusunda daha yavaş kaldığını ifade etti.
Bu yıl ikincisi düzenlenen 'The International Conference on Social Media For Good' adlı 'İyilik İçin Sosyal Medya' konferans Radisson Blu Conference & Airport Hotel İstanbul’da yapıldı. İyilik, hayırseverlik ve sosyal sorunların çözümünü artırmada, yenilikçi yaklaşımlar ve uygulamaları hayata geçirmeyi amaçlayan konferansa dünya genelinden 250'den fazla akademik proje başvurdu. “The International Conference on Social Media For Good” Akademik Danışma Kurulu’nun seçtiği 25 sunum, 7 oturumda sosyal medyanın iyilik elçileri ile paylaştı. Konferansa katılan akademisyen, aktivist, gazeteci ve öğrenciler selfie çekilerek konferansı tamamladı.
Sosyal projelerde gençlerin yürüttüğü kampanyalarını anlatan Bogor Ziraat Üniversitesi'nden Ranitya Nurlita ve Endonezya Ar Raniry Üniveristesi'nden Ervida Diana, ‘Endonezya, Malezya ve Filipinler gibi Asya ülkelerinde uyguladığımız 'yeniden kullanılabilir çanta' projesi ile plastik poşet kullanımını azaltmak ve çevreyi korumak adına bu adımı attık.’ Nurlita, şöyle konuştu, "630 milyondan fazla nüfusu ile öncelikli olarak Güneydoğu Asya'da bu projeyi anlatmaya başladık ve bunu küresel hale getirmeyi hedefliyoruz. Plastik poşet günlük hayatımızı olumsuz etkiliyor ve bunu sosyal medyanın gücünü kullanarak aşmaya çalışıyoruz."
100 SU KUYUSU HEDEFİ BİN OLDU
Gençlerin sosyal medya üzerinden gerçekleştirdikleri projeleri anlatan oturumda Fatih Üniversitesi Genç İz Akademi’den Ayşenur Cuci ve Pelin Akpolat ‘Selsebil kuyuları projesi'ni anlattı. Afrika'da 100 su kuyusu açma amacıyla projeye başladıklarını anlatan Akpolat, 6 ayda hiçbir temel maddi kaynak olmadan gönüllü destek ve sosyal medya aracılığı ile 35 kuyu açtıklarını dile getirdi. Akpolat, toplam su kuyusu sayısını 1000'e çıkarmayı hedeflediklerini belirterek, "Unicef'e göre her gün 6 bin çocuk kirli suların neden olduğu hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor. Her yıl 3 milyon 400 bin kişi de hijyen yoksunluğu gibi sebeplerle ölüyor. Buna dur demeyi ve projeyi küresel hâle getirmeyi istiyoruz." diye konuştu. Ayşenur Cuci de 'Eve' isimli yeni projelerinden bahsederek hiçbir çocuğun katil veya suçlu olarak doğmadığı tezinden şiddet konusunda çalışmalar yapacaklarını söyledi.
BİRLİK OLMAK DÜNYAYI KURTARACAK
Meydan Gazetesi köşe yazarı ve sivil toplum girişimcisi Turgay Oğur da konferansta mizahi bir sunum yaptı. 2000-2010 yılları arasında bir STK'nın öncülüğünü yaptığını söyleyen ve bu süreçteki deneyimlerini aktaran Oğur, sivil toplumda iş birliğinin ve dayanışmanın önemine dikkat çekti. Yeni nesil STK'ların 'mümkün olanın en iyisini iste' sloganıyla yola çıktığını ifade eden Oğur, şöyle devam etti: "Mizah zayıfın en güçlü silahı. Bu yüzden STK'lar bu dili kullanıyor. Bu oluşumlar içinde bir araya gelirken de kimlikleri bir kenara bırakarak çalışıyoruz. Bu yüzden ne olduğumuz değil ne olmadığımız önemli."
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BATAN GEMİYİ KURTARABİLİR
Hayırseverlik ve toplumsal faydanın artmasında araç olarak kullanılan sosyal medyanın önemini konu alan 'İyilik İçin Sosyal Medya' konferansı yurtiçi ve yurtdışından birçok akademisyen katılımı ile İstanbul’da gerçekleşti. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC)Eski Başkanı Andrei Abramov "Birleşmiş Milletlerin bin yıl gelişme hedeflerine katkı sağladığı için tüm sivil toplum kuruluşlarına özellikle Kimse Yok Mu Derneğine teşekkür ediyorum. Birleşmiş milletler ile yakın çalıştı. Genel sekreterlik seviyesinde yardımlarda bulundu. Dünyada 1 milyar kişi yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Önünüzdeki on yıl içinde 1 milyar genç işsiz kalacak. Sürdürülebilir kalkınma bir kaç akil adamın yapacağı bir süreç değil. toplum kuruluşlarını bu sürecin dışında tutmak batmakta olan bir Titanik gemisinden kaşıkla su çıkarmaya benzer" dedi.
Bilgi teknolojilerinin dünyadaki haber yayılımı hızlandırdığını, bu hızlılığın çözüm üretmede de kullanılabileceğini hatırlatan Abramov şöyle konuştu: "Dünya üzerinde internet kullanıcı sayısı 3 milyara ulaştı. Gelişmekte olan ülkelerde bu rakam 1.9 milyar. Bütün bu rakamlar ilerlemenin önünü açıyor. Bilgi teknolojileri sağlık iş güvencesi toplumda bir kenara atılmış bireylerin yeniden kazanılması, insan hakları ve adalet konusunda işe yarayacak. İnsanlar hastalıklarıyla ilgili bütün bilgilere hızla ulaşabiliyor. Uganda'da STK destekli bir proje yapıldı. Küçük çaplı çiftçilere mbilgi teknolojisi ile bilgiler aktarıldı ve verim arttı. Pakistan'da STK'lar SMS sistemi ile çalıştı. Afet durumlarına erken müdahale imkanı buldu.
SOSYAL MEDYA ŞEFFAFLAŞTIRIYOR
Sosyal medyanın hükümetlerin yaptıklarını denetlemede önemli bir görevi olduğunu da söyleyen Abramov, "Bu anlamda bu konferans bir fırsat. Bilgi teknolojilerinin nasıl değerler yaratacağı konusunda yol gösterecek. Bazı örneklerle anlatmak isterim. Öncelikle yeni mobil platformlar sunuyor. Bilgi teknolojileri önemli bir kalkınma imkanı da sağlamakta ve sistemleri denetlemekte" diye konuştu.
SOSYAL MEDYA DEVRİM YAPABİLECEK KADAR ETKİLİ
Japonya'da depremden sonra nükleer enerji santralleri için büyük bir grup toplandı diye konuşan Gazeteci Aktivist Tsuda Daisuke, ‘ Japonya’da depremden sonra 5 kişiden biri sosyal medyayı kullanıyor. Arap Baharı Tunus’ta başladı ama tüm Arap dünyasına yayıldı. Sosyal medya sayesinde aktif bir direniş yaptı. Japonya’da da depremden sonra yapılan protestolara 20 bin kişi katıldı. Başbakan bunların gözardı etmedi ve direnişçilerin temsilcisi ile görüştü. Normalde birbirine bağlı olmayan insanlar sosyal medyada bir araya gelerek devrim yapıyor. ’ Diye konuştu.
Sosyal medyanın afet zamanında büyük bir etki gücüne sahip olduğunu söyleyen Tsuda Daisuke, ‘Deprem ve tsunamide sosyal medya aktif olarak kullanıldı. Ancak sosyal medyadan doğru bilgi kaynağı olma konusunda daha dikkatli olmalı. Özellikle anlık haberlerde sosyal medya etkili. Devlet yetkilileri de sosyal ağları kullandı. Hatta bazı kişiler felaketlerden sosyal medyanın kullanılması ile kurtarılabildi.’ dedi.
ELİNDE SİLAH OLMAYANIN SESİ DİNLENMİYOR
Hitli yönetmen ve İletişim Çalışmaları yapan Anandana KAPUR, ‘"Toplumda dışlanmış kadınlar olabilir. Kadınlar böyle bir durum olunca bunu dile getirmek için sesini sosyal medyadan duyurmaya başladı. Sosyal toplumda yasaların uygulanması ülkeden ülkeye farklılık gösterebilior. Elinde silah olmayanın sesi dinlenmiyor. Sosyal medya kadınların sesini duyurmada önemli ve etkin bir silah olarak kullanılabilir, kadınların sesini duyurabilir.’ Şeklinde konuştu. Özellikle Hindistan’da toplumsal rollerin erkeğe göre şekillendiğini söyleyen Kapur, ‘Başlık parası, tecavüz, çocuk hakları gibi konular ne yazıkki kadının yanında değildi. Ancak toplumun yeni teknoloji ile gelişmesi ile birlikte kadınların sesini duyurabilecekleri platformlar oluşuyor. Bizim teorimize göre sosyal medya arabuluculukta kullanılabilir.’ dedi.
ÇOCUK MAĞDURLAR KURBAN OLABİLİYOR
Özellikle sahte hesaplarla birlikte çocuk mağdurlar kurban ediliyor diyen Hindistan’dan Debarati HALDER, ‘Ancak negatif kullanımın yanında birçok gönüllümüzü sosyal medya ile irtibat kuruyor ve onlara yardımcı olabiliyoruz, haklarını savunuyoruz.’ dedi.
Hashtag kullanımı özellikle afetlerde önemli bir kullanım imkanına sahip diyen Jaishankar KARUPPANAN, ‘2014 Kaşmir felaketinde birçok arama kurtarma ekibi hashtagler oluşturarak çalışmalarını sürdürdü. İnsanlar hükümetin bir şey yapmadığını düşünüyorlardı ancak kontrol odası sayesinde şeffaf bir iletişim sürdürüldü. Sosyal medya küresel anlamda farkındalık oluşturabiliyor.’ diye konuştu.
ZAYTUNG FARKINDA OLMADAN YARDIMDA BULUNDU
Zaytung İnternet Sitesi’nin Kurucusu Hakan Bilginer, ‘Sitenin popülerliği arttıkça, takipçileri de arttı. İki yıl önce gezi parkı protestoları zamanında tepe noktaya ulaştı. O dönemde Zaytung normal bir web sitesi gibi çalışmadı aynı zamanda bir araç olarak insanları birbirine yaklaştıran, seslerini duyuran bir araç olarak kendini konumlandırdı. Tıbbı yardıma yardıma ihtiyaç olan durumlarda, acil aramalarda bu konuma geldik. Özellikle gezi parkında gücümüzü insanlara yardım için kullandırdık. Çalışanlar olarak sokağa çıktık, polisin uyguladığı şiddetle birebir karşı karşıya geldik. Hükümetin baskısını hissettik. Bu bir anlamda şahsi bir tecrübeydi. Doğru olduğunu düşündüğümüz konularda onları da harekete geçirdik.’ Dedi.