Geleneksel olarak Demokrat Parti'den yana oldukları düşünülen Latin seçmenlerin bu seçimlerde belirli eyaletlerde Cumhuriyetçi Parti'den yana kullandıkları oylarını artırmaları ABD'de de seçim sonrası en çok tartışılan konulardan biri oldu.
Henüz resmi sonuçlar açıklanmasa da her ne kadar ülke genelinde Latin Amerikalı seçmenlerin oyları ağırlıklı olarak Joe Biden'dan ve Demokrat Parti'den yana olsa da, Arizona, Florida ve Texas gibi Latinlerin yoğun olduğu eyaletlerde Donald Trump ve Cumhuriyetçi Parti'nin oylarının arttığı görüldü.
Oyların dağılımında ve Demokratlardan Cumhuriyetçilere kaymalarda Latin Amerikalı seçmenler arasındaki çeşitliliğin yeterince anlaşılmaması ve adayların bu toplumlara yeterince ilgi gösterip göstermemesinin etkili olduğu yorumları yapılıyor.
Donald Trump, Covid-19 salgınına rağmen Florida'ya defalarca ziyarette bulunup seçim kampanyaları düzenledi.
Joe Biden ise Florida'ya yalnızca seçimden 7 hafta önce Latin Amerikalıların bir etkinliğine katılmak için gitti.
'Latinler Demokrat Parti için çantada keklik değil'
Bazı yorumcular, Demokrat Parti'nin Florida'yı ve eyaletteki Latin Amerikalıları "garanti görme hatasına düştüğünü" söylüyor.
NPR radyosuna konuşan Latin Amerikalı ABD vatandaşları birliği LULAC'ın başkanı Domingo Garcia, "Demokratlar Latinleri çantada keklik göremez. Biden'ın hem Florida, hem de Texas'ta çok büyük bir fırsat kaçırdığını düşünüyorum. Latin toplumuna biraz daha yatırım yapsaydı, doğru mesajları verseydi... Miami-Dade'de gördüğümüz sayılar, Biden'ın Hillary Clinton'a kıyasla 250 bin daha az Latin Amerikalı oyu aldığı yönünde" dedi.
Latin Amerika kökenli ABD vatandaşı seçmenler, ülkenin en genç ve en hızlı artan seçmen nüfusunu oluşturuyor.
Pew Araştırma Merkezi, 4 Kasım 2020 seçimlerinde Latin Amerika kökenli seçmenlerin sayısının 32 milyon olduğunu öngörmüştü. Bu da, ülkedeki toplam seçmenlerin %13,3'üne denk geliyor. Latin Amerika kökenliler, artık ABD'de siyahlardan daha kalabalık, ülkenin en büyük azınlık toplumu konumunda.
ABD'nin seçim tarihine bakıldığında, Latin seçmenlerin hangi partiden yana oy kullandıkları, ülkede ne kadar uzun süre bulundukları, öncelikli sorunları, ne zaman göç ettikleri ve yeni kuşakların siyasete yaklaşımıyla değişim gösterebiliyor.
ABD dışında doğup sonradan vatandaşlığa geçenler arasında Demokrat Parti'ye oy verenlerin oranının, ABD'de doğup en az üç kuşak ülkede yaşayan Latinlere kıyasla daha fazla olduğu anlaşılıyor.
Latin Amerikalılar arasındaki siyasi 'çeşitlilik'
Ama en çok tartışılan konulardan biri de, Latin Amerikalı ABD vatandaşlarının tek bir seçmen grubu olarak görülmesinin "yanıltıcı olduğu".
CBS News'a konuşan Latin Amerika uzmanı Maria Elena Salinas, Latinler arasındaki "çeşitliliğe" dikkat çekti ve "Seçmenler arasındaki çeşitlilik sadece coğrafi olarak nerede yaşadıkları veya geçmişleri ile sınırlı değil. Bu çeşitlilik onların dert edindikleri meselelerle ilgili. Mesela dinin ne kadar önemli olduğunu gördük. Birçoğu kürtaj karşıtı" dedi.
Trump'ın ve Cumhuriyetçi Parti'nin izlediği kürtaj karşıtı tavrın daha dindar olan Latin Amerikalılar arasında destek gördüğü, genç Latin Amerikalılar arasında ise tepki çektiği ifade ediliyor.
CBS'e konuşan Virginia Üniversitesi Siyaset Bilimi Merkezi Direktörü Larry Sabato da Demokratların Latinler arasında "avantajlı" olmasına rağmen Florida'daki seçmen blokunu kaybetmelerinin "çeşitliliği anlamamaktan kaynaklandığı" görüşünde:
"Bu seçimin sonuçlarından biri de Latin olmayanların, Hispanik seçmenlerin ne kadar çeşitli olduğunu anlamaları oldu. Kübalı Amerikalılar, Meksikalı Amerikalarla veya Venezuelalı Amerikalılar veya geri kalan Latinlerle eşit değil."
'Sosyalizm korkusu'
Bir diğer etken olarak da Latin Amerika ülkelerindeki siyasi deneyimlerin ABD'de uzantılarını "görme kaygısı" gösteriliyor.
Her ne kadar Trump, Meksika'dan ABD'ye kaçak giren Latin göçmenlere karşı bir tavır sergilese de, özellikle Florida'daki göçmenlerin dünya görüşlerinin, kimliklerinin daha farklı olması da bir etken olarak değerlendiriliyor.
Washington Post gazetesinden Eugene Scott'un haberine göre Florida, ülkedeki Venezuela, Kolombiya ve Nikaragua kökenli nüfusun en yoğun yaşadığı eyalet.
Scott haberinde buna şöyle değiniyor:
"Bu seçmenler genellikle siyasete, sosyalizm korkusu ve kaygılarıyla yaklaşıyor. Sosyalizmi, kendi ülkelerindeki kargaşanın sorumlusu olan bir ideoloji olarak görüyorlar. Trump'ın, özellikle solun en popüler isimlerinden bazılarının bu siyasi ideolojiye yakın olmasından dolayı, Biden'ı ve Demokrat Parti'yi sosyalizmle bağdaştırması işine yaramış görünüyor."
Scott'a göre siyah Amerikalar arasında Trump'ın kişiliğine yönelik tepki ve öfke artarken, aynı etki Latin Amerikalı erkek seçmenler arasında yaygın değil.
Tarihsel olarak siyasi katılım eğilimlerinin "güçlü olmadığını" söylediği Latin Amerikalı erkek seçmenlerin sandığa gitmesinde "Trump'ın güçlü erkek lider figürü" olarak kendini ortaya çıkarmasının da etkili olduğu yorumunu yapıyor Scott.
Trump'ın "sosyalizm kartına" oynamasının etkili olduğunu yazan yorumculardan biri de Financial Times gazetesi yorum makaleleri editörü John Paul Rathbone.
Rathbone, gazetedeki yazısında Trump'ın özellikle Florida'da seçim kampanyalarında Latin Amerika ülkelerindeki siyasi durumu ön plana çıkardığına dikkat çekiyor:
"Trump, Florida'da Küba, Nikaragua ve Venezuela'da diktatörlükten kaçanlara basit bir söylemle seslendi: Sözde sosyalist 'Castro-Chavismo' tehdidi. Joe Biden'ın başkan yardımcısıyken üstlendiği görevi hedef alan Trump, Biden'ın 'Maduro'yla görüştüğünü' söylemesi yuhalamalarla karşılık buldu. Barack Obama'nın da 'Castro rejimini zenginleştirerek Küba halkına ihanet ettiğini' söyledi.
"Trump'ın mesajları, 'sosyal demokrat' etiketini benimseyen Alexandria Ocasio Cortez gibi Demokratlarla zıtlık oluşturuyor. Ama 'duvarının iyi tarafında' yeni hayatlar arayan sürgündekilerde karşılık buluyor."
Financial Times'a konuşan Florida Uluslararası Üniversitesi'nden öğretim görevlisi Michael Bustamante ise Trump'ın kendisini Latin Amerikalılara "kapitalist kurtuluş sağlayacak iş insanı" olarak yanlış bir imajla tanıttığını söylüyor ve Biden kampanyasının ise 'sosyalizm tartışmalarına' yeterince iyi bir yanıt veremediğini ifade ediyor.