Komisyonun pazartesi günü yayınladığı rapordaki ilk bulgular, cinayet, işkence, köleleştirme, yargısız infaz ve tecavüz gibi suçların işlendiğini gösteriyor.
Üç bağımsız üyenin imzasını taşıyan raporda, "Libya'yı 2011'den beri kasıp kavuran ve 2016'dan bu yana neredeyse hiç azalmadan devam eden şiddet, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları da dahil olmak üzere en savunmasız kişilere karşı ciddi ihlaller, suistimaller ve suçların işlenmesine yol açtı." ifadeleri yer aldı.
Müfettişler, Akdeniz'deki göçmen akışını durdurma çabalarının bir parçası olarak AB tarafından eğitilen ve donatılan Libya Sahil Güvenlik Birimlerinin göçmenlere kötü davrandığı ve bazılarını işkence ve cinsel şiddetin yaygın olarak yaşandığı gözaltı merkezlerine teslim ettiğini gösteren raporlara' ulaştıklarını dile getirdi.
"Rus Wagner şirketine bağlı paralı savaşçılar mahkumları vurarak savaş suçu işledi"
Ayrıca Rus savaşçıların gizli bir şüpheli listesi hazırladığı da kaydedildi.
Son 10 yıldır savaşın devam ettiği Kuzey Afrika ülkesinde özellikle son birkaç yıldır bölgesel güçler, yabancı savaşçılar ve paralı askerler, doğu ve batıda konuşlu iki farklı yönetime destek sağlıyor.
Rusya, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri, ülkenin doğusundaki güçlere destek sağlarken, Türkiye BM tarafından tanınan batıdaki Trablus merkezli hükümeti destekliyor.
Mohamed Auajjar liderliğindeki BM Komisyonu, "Araştırmalar, çatışmanın bazı taraflarının uluslararası insancıl hukuku ihlal ettiğini ve potansiyel olarak savaş suçları işlediğini gösteriyor" ifadesini kullandı.
Rus güvenlik şirketi Wagner'e bağlı paralı savaşçıların eylül 2019'da mahkumları vurmakla suçlandığı raporda, "Wagner personelinin savaş suçu olan cinayet işlemiş olabileceğine inanmak için makul nedenler var" denildi.
Ayrıca Wagner personelinin, doğuda konuşlu güçlerin geri çekilmesiyle terk edilen bölgelerdeki sivil yerleşim alanlarının yakınına kara mayınları döşedikleri 35 noktayı gösteren haritanın bulunduğu bir tablet bilgisayarı geride bıraktığı da belirtildi.
Çoğu Rusya'da üretilen bu mayınların, Haziran 2020'den bu yana evlerine dönen sivilleri ya öldürdüğü ya da sakat bıraktığı kaydedildi.
"Günlük mutat olarak yapılan işkenceler"
Bağımsız uzmanlar, Libya hapishanelerinde devlet yetkilileri ve silahlı milisler tarafından gözaltına alınan göçmenlere karşı "günlük olarak" işlenen işkence ve diğer suistimallerin insanlığa karşı suç teşkil edebileceğinin altını çizdi.
"AB'nin geri itme politikaları ağır insan hakları ihlallerine yol açtı"
Raporda, güvenilir kuruluşlardan elde edilen bulgulara göre, 2016'dan bu yana Libya Sahil Güvenlik Birimi tarafından yaklaşık 87 bin göçmenin gözaltına alındığı ve bunların yaklaşık 7 binin şu anda Yasadışı Göçle Mücadele Dairesi tarafından yönetilen merkezlerde tutulduğu bilgisi yer aldı.
Bu tür gözaltıların son günlerde de devam ettiğinin altı çizilen raporda, "Libya'da eşi görülmemiş baskı, yüzlerce çocuk ve kadın da dahil olmak üzere 5 binden fazla kişinin tutuklanmasına yol açtı ve bununla bağlantılı baskınlarda yaşanan şiddet en az bir göçmenin ölümüne neden oldu" denildi.
Katliam yaptıran komutanın kendisi temmuzda öldü
Bu saldırının failinin Muhammed el Kani isimli komutan olduğuna işaret edilen raporda, Kani'nin doğu destekli güçlerce temmuz ayında düzenlenen bir baskında öldürüldüğü belirtildi.
Panelin üyelerinden Tracy Robinson gazetecilere verdiği demeçte, "Terhuna'deki vahşetin büyüklüğü, adli soruşturmalar dahil çok daha fazla dikkatle incelenmeyi gerektiriyor." dedi.
Kani'ye bağlı silahlı birlikler ülkenin doğusundaki güçlerin lideri Halife Hafter'in liderlik ettiği Libya Ulusal Ordusu isimli grupla birlikte savaşıyordu.
Daha önce Terhune'de farklı yerlerde "toplu mezarlar" bulunmuştu.
Terhune'de insan haklarını ihlal eden eylemlerde bulunmakla itham edilen Hafter'e bağlı yerel milis grubu "Kaniyat Birlikleri", kent içinde kendilerine rakip veya muhalif gördükleri aşiret ve aileleri ayrım gözetmeksizin hedef almakla suçlanıyordu.