2014 yılında başlayan yargılama sonucunda, 7 Aralık 2018’de karar verildi. Mahkeme, sanıklardan Tünay Yanardağ’ın ölmüş olması nedeniyle hakkındaki davanın düşürülmesine, Eşref Hatipoğlu’nun ise üzerine atılı suçları işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine karar verdi.
Davanın Yargıtay’daki temyiz süreci devam ederken sanık Hatipoğlu da 7 Ağustos 2022 tarihinde öldü. Bunun üzerine davaya bakan Yargıtay 3. Ceza Dairesi, beraat kararını bozarak, ölen Hatipoğlu’nun durumunun da incelenerek karar verilmesi için, dosyayı yerel mahkemeye gönderdi.
Dosyanın geri geldiği İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın taraflarına haber vermeden, davanın düşürülmesine karar verdi. VOA Türkçe’nin de ulaştığı mahkeme tutanağında karar şu şekilde yer aldı: “Sanık Eşref Hatipoğlu'nun 07/08/2022 tarihinde öldüğü anlaşıldığından sanık hakkındaki kamu davasının TCK'nın 64/1, CMK'nın 223/8 maddeleri gereğince düşmesine, kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde Yargıtay yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda yazılı mütalaaya uygun olarak oy birliği ile tensiben karar verildi.” 2 Mayıs verilen karar yaklaşık 45 gün sonra mağdurlara ve avukatlara ulaştı.
Mağdurlar tepkili
Olayın mağdurlarından Metin Bekiroğlu VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, karara tepki gösterdi. Yetkililerin sanıkların ceza almaması için uğraştığını savunan Bekiroğlu, “Ağır insan haklarının yaşandığı katliam gibi olayda sadece iki kişi sanık oldu. Bu sanıklardan Tünay Yanardağ adlı rütbelinin öldüğü ve dönemin Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu yargılandı. İki gün süren ve binlerce askerin görev aldığı operasyonda sadece iki kişi sanık oldu. Devlet bu iki kişinin ceza almaması için davayı ilden ile naklettiler, sırf dava sahipsiz bırakılsın diye. Davanın en son görüldüğü İzmir’de uyduruk bir mahkeme ile fail Eşref Hatipoğlu beraat ettirildi ve devlet aklandı” dedi.
“Cezasızlık yüzümüze çarptı”
Kararı VOA Türkçe’ye değerlendiren Türkiye İnsan Hakları Vakfı Şube Başkanı Murat Aba, mahkemelerin davanın üstünü örtmeye çalıştığını savundu. Olayın mağdurlarının kayıplarının ‘giderim hakkı’nın ellerinden alındığını söyleyen Aba, davanın tek tutuklu sanığı olan Mehmet Emin Özkan’ın durumuna dikkat çekti : “30 yıla yakın bir süredir bir duruşmanın bitmemesi akla, mantığa uymayan bir şeydir. Bu kadar yıl boyunca nasıl bitmez? Ama diğer taraftan bakıyoruz başkaları Lice katliamı davasında Bahtiyar Aydın'ın öldürülmesinden dolayı tutuklanabiliyor, hala cezaevinde olabiliyor. Bunların hepsi aslında, önceki örneklerde de gördüğümüz gibi devletin, bu tarz durumlarda koruma güdüsüyle yaklaştığını bize gösteriyor. Bu nedenle cezasızlık yine yüzümüze çarpıyor” dedi.
“Mağdurlar AİHM’e gidebilir”
Dava avukatlarından eski Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın ise, cezasızlık politikasına vurgu yaptı. Bu tür davaların bilinçli bir şekilde zamana yayıldığını ifade eden Aydın, ihlal davalarının sonuçsuz kalmasının kamu görevlilerini cesaretlendirdiğini savundu. Türkiye’nin hak ihlalleriyle ilgili soruşturmalarda başarı hikayesinin bulunmadığını belirten Aydın, “Bu da toplumda haliyle hayal kırıklığı yaratıyor. Cezasızlık politikası bu ve benzeri suçların bir daha işlenmesi için güvenlik güçlerine ya da kamu görevlilerine ciddi anlamda cesaret sağlıyor. Bu dava gerçekten ilk yaşandığında etkili bir şekilde soruşturulsaydı, failleri yargı önüne çıkarılsaydı, cezalandırılmış olsaydı belki ondan sonraki köy yakma, boşaltma, yargısız infaz gibi birçok ağır insan hakları ihlalleri yaşanmayacaktı” diye konuştu.
Mağdurların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmaları halinde yeniden yargılama yapılması ihtimalinin bulunduğuna dikkat çeken Aydın, “Mağdurlar, kurbanların aileleri Anayasa Mahkemesi’ne başvurup, oradan tatmin edici bir karar çıkmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapabilir. AİHM’in insanlığa karşı suç olarak tarif edip zaman aşımı meselesini ortadan kaldıran ve yeniden yargılamanın önünü açabilecek bir karar verme ihtimalinin güçlü olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Lice’de ne olmuştu?
Lice ilçesinde 22 Ekim 1993’te PKK’lı bir grubun ilçeye saldıracağı yönündeki istihbarat üzerine dönemin Jandarma Bölge Komutanı Bahtiyar Aydın, operasyonu yönetmek üzere ilçeye gittiği sırada bir suikast sonucu hayatını kaybetmişti. İlçede çıkan olaylarda ise uzman Çavuş Yüksel Bayar ile 14 sivil yaşamını yitirmişti. Olaylarda, 35 kişi yaralanırken ilçede 402 ev ve 242 işyeri yakıldı veya hasar gördü. Olayın üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen bile soruşturmada ilerleme sağlanamadı.
Zaman aşımına az bir süre kala dava açıldı. Davada, Aydın’ın öldürülmesinden sonra başlatılan operasyonu yöneten dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu ile Tim Komutanı Üsteğmen Tünay Yanardağ sanık olarak yer aldı. Sanıklar “Taammüden öldürme”, “Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik”,” Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma” iddialarıyla suçlandı. İki sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 24 yıla kadar hapis cezası istendi.
İddianameyi kabul eden Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın Diyarbakır’da görülmesinin 2014 ve 2015 yılında yapılacak seçimlerde “halkın iradesini etkileme açısından kullanılabilecek” olması ve güvenlik gerekçesiyle davanın Eskişehir’de görülmesini kararlaştırdı. Ancak Eskişehir’de Terörle Mücadele Kanunu ile yetkilendirilmiş mahkeme olmaması nedeniyle dava İzmir’de görüldü. Yurtdışında yaşayan sanık Tünay Yanardağ’ın öldüğünün tespit edilmesi üzerine sadece Eşref Hatipoğlu yargılandı.
Lice’deki olaylarla ilgili ceza alan tek isim ise Mehmet Emin Özkan oldu. Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ı öldürdüğü gerekçesiyle, ayrı bir davada yargılanan ve müebbet hapis cezası alan Özkan, 27 yıldır cezaevinde. Özkan’ın müebbet hapis cezası almasına gerekçe gösterilen tanıklar, daha sonra ifadelerini işkence altında verdiklerini söyleyerek geri çekmişti. Bunun üzerine yeniden yargılanma talebi kabul edilen Özkan tahliye edilmedi. Ağır hasta olan Özkan, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. HDP ve sivil toplum kuruluşlarının, Özkan’ın hastalığı nedeniyle tahliye edilmesi çağrıları ise yanıtsız kaldı.