Macaristan'da yapılan genel seçimde 12 yıldır iktidarda olan Başbakan Viktor Orban, altı muhalefet partisinin ortak adayı Peter Marki-Zay’e büyük bir zafer kazandı.
Türkiye, Macaristan’daki seçim sonuçlarını yakından takip etti. İktidar, Orban’ın zaferine sevinirken, muhalefet Macaristan’ın doğru bir örnek olmadığı görüşünde.
Peki, Macaristan seçimleri Türkiye’ye örnek olabilir mi?
Araştırma şirketi KONDA’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Oksijen gazetesinde kaleme aldığı “Temkinli, tedirgin iyimserlik” başlıklı yazısında Macaristan’daki seçimleri ve Türkiye’de muhalefetin durumunu ele aldı. Ağırdır, Türkiye’de muhalefetin seçimi kesin kazanacağı görüşünde olmadığını gerekçeleriyle anlattı.
“ERDOĞAN'IN SEÇİMİ KAZANMASI BUGÜNDEN BAKILINCA HALA OLASIDIR”
Bekir Ağırdır, yazısında şu ifadeleri kullandı:
“Macaristan seçimlerindeki sonuç Türkiye için de olası mıdır? Evet, Erdoğan'ın seçimi kazanması bugünden bakılınca hala olasıdır. Muhalefet kesin kazanacak demek için erken. Bu tereddütlü hali üreten de Erdoğan değil muhalefetin yapamadıkları esas itibarıyla.
Çünkü Erdoğan'ın ve Ak Parti'nin maharetini, gücünü hafife almak ve yalnızca hatalarına bakarak seçimi kaybedeceği varsayımı gerçekçi ve yeterli değil. Yine Macaristan'dan alınacak asıl derslerden birisi, iktidarın hataları, popülist otoriter politikalarına itirazın tek başına yeterli olmaması.”
“GİDİŞATA DAİR BİR VİZYONUNU, KANAATİNİ, ÖNERİSİNİ DUYAN OLDU MU?”
Yazısında Batı ülkelerinin, Türkiye’deki muhalefete karşı tutumuna da değinen Ağırdır, muhalefetin bir dünya vizyonu oluşturamadığını vurguladı:
“Türkiye muhalefetinin bunun ne kadar farkında olduğundan emin değilim ama Ukrayna krizi nedeniyle Türkiye'yi ziyaret eden hiçbir siyasetçi muhalefet aktörleri ile temas kurmuş, onların fikrini merak etmiş değil. Demek ki hala Batı ülkeleri siyasetçi ve yöneticilerinde muhalefetin seçim kazanacağına dair bir kanaat oluşmuş değil. Nasıl olsun ki, muhalefetten hiç kimse dünyanın gidişatı ve Ukrayna meselesinde Türkiye'nin pozisyonuna dair bir tutum, vizyon açıkladı mı? Hatta cumhurbaşkanlığı adaylığı için açık veya örtük arzu ve niyeti olanları da gidişata dair bir vizyonunu, kanaatini, önerisini duyan oldu mu?
Dolayısıyla muhalefetin birinci ve derin açmazı henüz dünyanın gidişatı, o gidişat içinde Türkiye'nin pozisyonu üzerine bir vizyonunun olmaması. Kastettiğim emekli diplomat parti sözcüleri üzerinden mahcup bazı açıklamalar değil, bir dünya vizyonu sahibi olmak. Bu vizyon seçmeni ikna etmek için değil, etkilenenleri etkileyen aktörleri ikna etmek, ülke için dünyanın olası yeni sıçramasında bir fırsat aralığı oluşturma ve küresel muhalif hareketlerle, iklim ve çevre hareketiyle, küresel yoksullukla mücadele, emek hareketiyle, göçmen hakları hareketleriyle karşılıklı beslenme imkanları yaratmak için gerekli.”
“İKTİDARIN ÇİZDİĞİ ARALIK VE GÜNDEM İÇİNDE OYUNA RAZI OLAN BİR MUHALİF ZİHİN HAKİM”
"Zihni bariyerler var" diyen Ağırdır, yazısını şöyle sürdürdü:
"Partiler ve aktörler, toplumun milliyetçi ve muhafazakar, Batı'ya kapalı olduğu kabulüyle hareket ediyor. İktidarın kurduğu yerli ve milli kavramının dışına çıkmayı hala sakıncalı gören, iktidarın çizdiği aralık ve gündem içinde oyuna razı olan bir muhalif zihin hakim.”
“MACARİSTAN ÖRNEĞİ GÖSTERİYOR Kİ BİR ARADA OLMAK, TEK ADAY ÇIKARMAK YETMİYOR”
Altı muhalefet partisinin 28 Şubat'taki mutabakatın gündeme getirilemediğini, parti örgütlerine ve seçmene anlatılmadığını söyleyen Ağırdır, muhalefetin birlikteliği üzerine şunları kaydetti:
"Macaristan örneği gösteriyor ki bir arada olmak, tek aday çıkarmak yetmiyor. Eğer bir aradalığın gereğini, amacını, içeriğini doğru içselleştirip, doğru anlatmıyorsanız bir arada olmanın anlamı yalnızca yüzde elli artı bire ulaşmak olarak kalıyor. En azından seçmen böyle kodluyor. Bu algı güçlendikçe de muhalefet ittifakının handikabı 'güçlü, otokratik lideri ancak altısı bir araya gelince yenebileceklermiş' görüntüsünün içine sıkışmak oluyor. Bu algı ise muhalefetin değil iktidarın lehine bir duygusal ve zihni atmosfer üretiyor."
“MUHALEFET HENÜZ SEÇMENDE GÜVEN İNŞA ETMİŞ DE DEĞİL”
Ağırdır, muhalefetin seçmenin ekonomideki kötü gidişata vereceği tepkiye yaslandığını belirtti.
"Böylesine büyük bir alt üst oluş seçmenin iktidara bakışını etkiliyor ama henüz seçmen muhalefete de dönmüş değil" diyen Bekir Ağırdır, yazısını şöyle sürdürdü:
"Muhalefet henüz seçmende güven inşa etmiş de değil. Tek başına itiraz ve eleştiri muhalefete gerekli seçmen desteği üretmiyor. Seçmen, gündelik dertlerin içinde sıkışmış, umutsuz ve çaresiz durumda. Ama güvenerek peşine düşeceği yeni bir söz, ses de bulmuş değil. Dolayısıyla sokakta, gündelik hayatta muhalefetin güçlenmekte olduğuna dair bir hava, algı oluşmuyor.
Karşılıklı biçimde partiler ve örgütleri sokakta o havayı görmedikçe özgüven eksikliği her hareket ve açıklamada hissediliyor. Seçmen de o özgüvensizliğe bakarak tedirgin ve temkinli duruyor. Sokaklarda değişime dair bir heyecan, altılı ittifaka dair bir umut, yeni partilere karşı yeni ve heyecanlı bir bakış olmadıkça da gerçek sorunları ürettiği ağır hava iyimserliği değil kaygıyı besliyor."
“BÜYÜK BİR HAYAL KIRIKLIĞI YAŞAMAK HALA MÜMKÜN GÖRÜNÜYOR”
Bekir Ağırdır yazısını şu tespitlerle noktaladı:
"Muhalefetin yalnızca 28 Şubat mutabakatını değil iktidarın yaptığı seçim yasası değişikliğinin nedenini ve olası sonuçlarını bile sağlam bir siyaset başlığı yapmış değil. Halbuki seçim yasasındaki değişiklikler, iktidarın medyadaki hakimiyeti, mahkemeler ve güvenlik güçlerini hoyratça kullanarak siyasi alanı olabildiğince daraltma çabaları seçim sürecinde oluşacak seçmen kanaatlerini doğrudan etkilemeye dönük. İktidarın bu konudaki maharetini, tecrübelerini ve niyetlerini yok saymak, bugünden yalnızca bu meseleyi bile siyaset konusu ve gündem yapamamak ve yeter ki sandık kurulsun diye beklemek gerçekçi değil.
Tüm bu değerlendirmelerim doğru ise, evet, Macaristan'daki gibi büyük bir hayal kırıklığı yaşamak hala mümkün görünüyor. 'Türkiye Macaristan'a benzemiyor ki' kanaatine sığınmak mı 'yeniden her şeyi düşünsek mi' seçenekleri arasında muhalefetin hangisini seçeceğini göreceğiz."