Mahçupyan: AKP, 'ne pahasına olursa olsun başkanlık' derse kaybeder


Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eski başdanışmanı gazeteci-yazar Etyen Mahçupyan, "Eğer AKP denge/denetleme sistemine haiz bir başkanlık sistemini özgürlükçü ve ademi merkeziyetçi bir anayasa ile birleştirirse, CHP yine kaybeden taraf olur. Ama AKP, CHP'nin beklediği üzere, 'ne pahasına olursa olsun başkanlık' derse bu kez kaybeden AKP olur." dedi.

Etyen Mahçupyan, serbestiyet.com'da yayınlanan yazısında Anayasa Komisyonu'nda yer alan partilerin tutumunu değerlendirdi."CHP Komisyon'dan niçin çekildi?" başlıklı yazısıyla partilerin tutumlarını eleştiren Mahçupyan, CHP'nin komisyondan ayrılma kararının AKP'yi içerde yalnızlaştırma politikası olduğunu savundu.

İşte Etyen Mahçupyan'ın 'CHP Komisyon'dan niçin çekildi?' başlıklı yazısı:

"CHP'nin Komisyon'dan ayrılma nedeni olarak başkanlık sistemini de işaret etmesi ve bunu 'kırmızı çizgi' olarak ilan etmesi önümüzdeki dönemde AKP'nin köşeye sıkışmasını hedefliyor. Oysa daha birkaç hafta önce Kılıçdaroğlu başkanlık sistemini de tartışmaya hazır olduklarını söylemekteydi.

Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis'teki dört partiyi bir araya getiren yeni anayasa çalışmasını kadük etmesi beklenen bir durum değildi. Bu çalışmanın sonuç vermesi beklenmiyordu ama daha çalışmaya başlamadan dağılması şaşırtıcı oldu. Bilindiği üzere söz konusu komisyonda her partiden üç kişi bulunuyordu ve ilk buluşmalarında çalışma usullerine karar verirken 'oy birliği' kuralını tercih etmişlerdi. Bu tercih zaten komisyondan herhangi bir sonuç çıkmayacağının habercisiydi. AKP ve HDP'nin komisyonun karar almasında çoğunluk kuralını tercih ettiklerinin işaretleri vardı. MHP'nin ise oy birliğini tercih edeceğini öngörmek zor değildi. Bu durumda eğer CHP çoğunluk kuralını savunursa MHP komisyonu terk edebilir CHP'yi zor durumda bırakabilirdi. Buna karşılık oy birliğinde ısrar ederse, komisyonun çalışmasını isteyen AKP ve HDP buna 'evet' demek durumunda kalacaktı.

Diğer bir deyişle oy birliği kuralı zaten CHP'nin istemediği hiçbir şeyin yeni anayasaya girmemesini garanti ediyor, çalışmayı bloke etme imkanı veriyordu. O halde acaba CHP resmi adıyla 'Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmaya başlamasına bile izin vermeyen son çıkışını niye yaptı? Gerekçe olarak söylenenler epeyce mizahi. Anayasa çalışma komisyonundaki CHP'lilerin sözcülüğünü yapan üyenin dediğine göre bunun 'Darbelerden Arındırma Komisyonu' olacağını düşünmüşler: "Biz bu süreci anayasa ile birlikte bir darbe hukukunda arınma süreci olarak algıladık." Buna göre "temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran bütün alt mevzuatı da eş zamanlı ele alacak bir anayasa çalışması" yapılacağını hayal etmişler. Yani meğerse CHP şu an var olan anayasanın ve tüm mevzuatın tek tek ele alınıp 'darbe hukukundan' arındırılması için masaya gelmiş.

Bir an için bu açıklamanın samimi olduğunu kabul edelim. Belki de CHP'liler bu konuya fazla yoğunlaşamadılar, Suriye ile uğraşmaktan ötürü iç siyasetteki tartışmayı takip edemediler. Ancak Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na önkoşul olarak öne sürdükleri madde insanın aklını karıştırıyor. Çünkü CHP halen var olan Anayasa'nın dibacesindeki Türk milliyetçiliği ve Atatürkçülük vurgusunun aynen kalmasını istiyor. Oysa 'darbe hukuku' denen her şey zaten bu iki kavramdan güç alıyor ve vesayet rejimini meşru kılıyor. Eğer sistemin darbe hukukundan temizlenmesi isteniyorsa yapılacak ilk iş dibacenin ele alınması ve asıl onun 'temizlenmesi'.

Peki, zaten çıkmaza girmesi kaçınılmaz olan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nu, çıkmaza sokma yeteneğine de sahip olan CHP niçin daha baştan kadük etmek istedi? Bunun siyaseten tek bir anlamı var: AKP'nin öngörüsü Komisyon'un fazla yol almadan altı ay sonra dağılacağı ve iktidarın halkın önüne yeni bir anayasa koyma meşruiyetine sahip olacağıydı. O durumda AKP'nin anayasasının halktan onay alma ihtimali de yüksek olacaktı. Dolayısıyla CHP bu süreci şimdi başlatmak ve AKP'yi kendi alternatifini üretmek zorunda bırakmış oldu. CHP'nin Komisyon'dan ayrılma nedeni olarak başkanlık sistemini de işaret etmesi ve bunu 'kırmızı çizgi' olarak ilan etmesi önümüzdeki dönemde AKP'nin köşeye sıkışmasını hedefliyor. Oysa daha birkaç hafta önce Kılıçdaroğlu başkanlık sistemini de tartışmaya hazır olduklarını söylemekteydi.

Görünen o ki CHP dışarıda sıkışan iktidarı içerde de yalnızlaştırarak yanlışa sevk etmenin peşinde. Eğer AKP denge/denetleme sistemine haiz bir başkanlık sistemini özgürlükçü ve ademi merkeziyetçi bir anayasa ile birleştirirse, CHP yine kaybeden taraf olur. Ama AKP, CHP'nin beklediği üzere, 'ne pahasına olursa olsun başkanlık' derse bu kez kaybeden AKP olur."

CİHAN
<< Önceki Haber Mahçupyan: AKP, 'ne pahasına olursa olsun başkanlık'... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER