ABD, Joe Biden’in başkan seçilmesinden sonra yeni tip koronavirüse (COVID-19) karşı aşılama kampanyasına hız verdi. Ağustos ayı itibariyle yetişkin halkın yüzde 60’ı en az bir doz aşı oldu. İkinci dozunu da alıp, aşılanmasını tamamlayanların oranı ise yüzde 50. Bu yüksek aşılanma oranlarına karşı birçok eyalette Covid-19 hastalarının sayısı ve hastaneye yatanların oranı yükseliyor. Bu arada çoğu hala aşı için uygun olmayan küçük çocuklar, yeni bir eğitim yılına hazırlanıyor. Kış ayları ile vaka sayısının ‘doğal’ olarak artması beklenirken, henüz yaz aylarında başlayan artış pek çoklarını korkutuyor.
YENİDEN MASKE MECBURİYETİ
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) geçen hafta beklenmedik bir duyuru yayınladı: Tam aşılı insanlardan, halka açık kapalı alanlarda bir kez daha maske takmalarını istedi. Gerekçe vaka sayılarının artması. CDC, mayıs ayında ise tartışmalı bir şekilde maske takılmasından vazgeçilmesi önerisinde bulunmuştu. Kısa süre içinde yaşanan 180 derecelik dönüş pek çok kişiyi şaşırttı. Benzer şekilde dünyanın en yüksek aşılanma oranına sahip İsrail’de de aylar önce kaldırılan maske şartı geri geldi. Kapalı alanlarda maske takmak yeniden mecburi oldu.
‘ASLA SONA ERMEYECEK TEDBİR’ DUYGUSU
Bazıları, aşı ve maskenin resmi olarak yeniden birleşmesinden mutlu oldu, bazıları ise hayal kırıklığı ve kafa karışıklığı oluştu. Aşılanma oranlarının ve hava durumunun da etkisiyle azalan rakamlar, salgının bir gerileme içinde olduğuna dair bir hisse neden olmuştu. Buna karşılık yeniden maske çağrısı, başlangıçta insanlara “geçici” olarak sunulan pandemi davranışlarından asla kurtulunamayacağı endişesi doğmasına yol açtı. Pandeminin ABD versiyonunda maske takmak, özellikle özgürlüklerin kısıtlanması çerçevesinde çok fazla sembolik anlam taşıyordu. Şimdi ise başka bir boyuta evrildi: İnsanların hayatlarına koyduğu tedbir amaçlı sınırların asla ama asla sona ermeyeceği duygusu. Salgının ortaya çıktığı günlerde verilen mesajlar, ‘Bir aşı geliştirene kadar maske tak’ veya ‘başka insanlar aşı olana kadar maske tak’ şeklindeydi. Yani maskeler geçici bir önlemdi ve CDC’nin duyurusuyla onları çıkarmak, önerileri yerine getirmenin bir ödülüydü. Şimdi ise birçok insan, bu ödülün geri alındığı hissine kapıldı.
İLKEL TEDBİRE GERİ DÖNÜŞ
Bugüne kadar yapılan araştırmalara göre aşılanmış kişilerin, patojeni kapma, bulaştırma veya özellikle hastalığa yakalanma olasılığı aşılanmamış kişilere göre daha düşük. Ancak Delta varyantı, şimdiye kadar anlatılan senaryoyu bozdu. Bu varyant, belki de virüsün bugüne kadarki en kurnaz versiyonu çünkü bağışıklık savunmalarını atlatıyor, aşılanmış insanlara bile hastalık bulaşabiliyor. Bu nedenle aylardır insanların hayatına giren ve adeta vücutlarının bir parçası haline gelen basit maskeler bir kez daha gündeme geldi zira maske, virüsün insan solunum yollarına erişimini sınırlayarak, salgının yayılmasını engelliyor.
Uzmanlar maskenin virüsün yayılmasını engelleyerek çevredeki savunmasız insanları korumaya yardımcı olduğunun altını çiziyor. Aşıların gerçek gücü insanları ağır hastalanmaktan alıkoyarken, maskeler de yelpazenin diğer ucunda yer alıyor: Virüsün yayılmasını veya bulaşmasını engelliyor.
MASKE SÜREKLİ GERGİNLİK SEBEBİ
Tüm bu veriler elde olsa da CDC’nin ‘yeniden maske’ çağrısı aşılanmış insanlarda aldatılmışlık duygusuna yol açtı, birçokları kendisini “enayi” gibi hissetti. İnsanlardan tekrar maske takmalarını istemek, duygularını tetikledi. Aslında maske takmak, pandemi seviyesinde bile uzun vadede sürdürülebilir bir önlem değil. Aşılar, yıllarca olmasa da aylarca sürmesi beklenen hastalığa karşı koruma sağlıyor ve unutulup gidiyor ancak maskeler sürekli dikkat gerektiriyor. Onları yanlış taktığımızda bocalıyoruz. Bazı maskeler kalite açısından farklılık gösteriyor; yırtılabiliyor, parçalanabiliyor veya düşebiliyor. Zaman zaman evde unutuluyor, yani aşı gibi uzun vadeli bir çözüm getirmiyor aksine sürekli dikkat ve konsantrasyon gerektiriyor.
Bu nedenle CDC’nin yeni maske talebinin en tatsız yönü, beraberinde getirdiği belirsizlik. İlk maske çağrısında bir hedef ve beklenti vardı ancak bu sefer ulaşılabilecek bir sonuç da yok. Aşılar çoğu Amerikalı için erişilebilir hale geldi ancak maske konusunda insanlar kendilerini sıkışmış hissediyor.
MASKE DURDURMASA DA YAVAŞLATIYOR
Uzmanlar, pandeminin bu aşamasında amacın, tüm enfeksiyonları durdurmak değil, mümkün olduğunca çok sayıda vakanın yaşamı tehdit eden veya kronik hastalıklara dönüşmesini önlemek olduğunu vurguluyor. Başka bir ifadeyle çok sayıda insanın ölmesini önlemek, yüksek riskli kişileri korumak ve bu süreçte sağlık sistemlerini hazır tutmak. CDC, yedi günlük bir süre içinde her 100 bin kişi için 10 yeni koronavirüs vakasını, ‘düşük’ bulaşma hızı olarak değerlendiriyor. Ancak, Delta varyantı bu hesapların şaşmasına yol açtı. Yine de bu istatistikler, birçok değişkene bağlı.
Delta’nın yükselişinden bu yana aşı etkinliği bir miktar darbe almış gibi görünse de uzmanlar, aşılanmış kişilerin virüsü ne sıklıkta yakalayıp başkalarına bulaştırdığını hala bilmiyor. Ayrıca bağışıklık hücrelerimizin virüsle ilgili hafızasının ne zaman veya ne kadar çabuk kaybolacağı da belirsiz. Uzmanlara göre yine de pandeminin sona ermesi için mükemmel bir aşı şart değil. İhtiyacımız olan tüm ek araçlara zaten sahibiz: Maskeler, havalandırma ve testler. Bu araçlardan maske, etkili olduğunu öylesine kanıtladı ki birçok insan onları bundan sonraki hayatlarında asla bırakmayabilir. Halihazırda birçok insan, maskesiz rahatsızlık hissediyor.
Uzmanlar, maskeleri pandemik bir yara bandı olarak düşünmek yerine, onları Covid-19’un küresel saltanatının ötesinde bile geleceğimizin bariz bir parçası olarak görülmesi çağrısı yapıyor. Çünkü bu krizin sonu, maskeleme veya mesafe koyma gibi önleyici davranışların sona ermesiyle ilgili değil, bu virüsle ilişkimizin en kötü evrelerinin sona ermesiyle ilgili.