İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Mavi Marmara gemisine saldırarak, 10 Türk vatandaşının ölümüne, onlarca aktivistin de yaralanmasına neden olan İsrailli askerler için takipsizlik kararı verdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İsrail ve Türkiye arasındaki anlaşmayı gerekçe göstererek “kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına” hükmetti. İsrail’le yapılan anlaşma gereği Türkiye, Mavi Marmara saldırısında mağdur olanların açacağı tazminat davalarında tek muhatap haline geldi. Anlaşma kapsamında ilk kez bir mağdur, İsrail’in saldırısında yaralandığı için doğrudan Türkiye'ye dava açtı.
İsrail’le yapılan anlaşma gereği Türkiye, Mavi Marmara saldırısında mağdur olanların açacağı tazminat davalarında tek muhatap haline geldi. Mavi Marmara mağduru Zeki Kaya’nın 260 bin lira maddi ve manevi tazminat talebiyle açtığı dava ilk başvuru oldu. Ancak Hazine avukatının mahkemeye gönderdiği dilekçede Kaya’nın ‘majör depresyon’ rahatsızlığının 10 yıl önceki Mavi Marmara saldırısından kaynaklanıp kaynaklanmadığının Adli Tıp tarafından araştırılması istendi. Dilekçe skandalının ardından Maliye Bakanlığı’nın avukatlara yaptığı uyarıya rağmen ‘nezaketsiz talep’ vicdanları bir kez daha yaraladı.
Karar'ın haberine göre, Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda saldıran İsrail, Türkiye ile yaptığı anlaşma ile hayatını kaybeden 10 Türk vatandaşının ailelerine 20 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etti. Anlaşmayla 1 Eylül 2016’dan sonra Türkiye mağdurun tek muhatabı haline geldi. İsrail’in aleyhine açılan ceza ve tazminat davalarından sorumsuz olduğu resmi yazılarla ilan edildi. Anlaşma kapsamında ilk kez bir mağdur, İsrail’in saldırısında yaralandığı için doğrudan kendi devletine dava açtı.
Dava Denizli’de yaşayan Zeki Kaya’nın avukatı Abdullah Sığınç tarafından Türkiye Maliye Bakanlığı aleyhine açıldı. Dava dilekçesinde Gazze’ye insani yardım götürmek için bindiği Mavi Marmara’da, İsrail askerleri tarafından silah kabzasıyla darp edildiği, işkence gördüğü, 3 gün gözaltında tutulduğu anlatıldı. Laptop, cep telefonu, 1500 dolar, 2 bin Euro ve 2 bin lira parası İsrailliler tarafından alınan ve geri verilmeyen Kaya, İstanbul Adli Tıp Kurumu tarafından da muayene edilerek basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ‘majör deprasyon’ raporu aldı. Kaya yaşadığı tüm bu mağduriyetler için anlaşma gereği Türkiye Hazinesi’nden 10 bin lira maddi, 250 bin lira manevi olmak üzere toplam 260 bin lira tazminat istedi. Bu davada Hazine avukatı mahkemeye cevap cevap dilekçesi gönderdi.
Zamanaşımı itirazı
Hazine avukatı dilekçesinde öncelikle davanın süresinde açılıp açılmadığının incelenmesi gerektiğini belirtti. Borçlar Kanunu’nun 72/1’nci maddesindeki “Tazminat istemi zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar” hükmünü hatırlatan Hazine avukatı, davanın süre geçirildikten sonra aşılmışsa esasa girilmeden reddedilmesini istedi. 31 Mayıs 2010’daki saldırıyla ilgili 10 yıllık zaman aşımı süresi henüz dolmadı. Ayrıca 72’nci maddenin devamında “Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır” hükmü yer alıyor. Mavi Marmara saldırısında olduğu gibi ‘işkence’ ve ‘kötü muamele’ suçları da bu kapsama giriyor.
Hazine avukatı, Kaya’nın uğradığı zararın Mavi Marmara saldırısı nedeniyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilmesini de istedi. Avukat, Kaya’nın delil olarak sunduğu “basit tıbbi tedaviyle giderilemeyecek majör depresyon” tespitine yer verilen Adli Tıp Kurumu raporuna rağmen 10 yıl önceki saldırının etkilerine yeniden inceleme talep etti. Dilekçede “Davacının yaşadığı psikolojik rahatsızlığın ve söz konusu olayla davacının yaşadığı psikolojik rahatsızlık arasında illiyet bağının olup olmadığının tespitini talep ederiz” denildi.
Vicdanları yaralayan talep
Hazine avukatı, BM İnsan Hakları Konseyi Uluslararası Vaka İnceleme Heyeti’nin 27 Eylül 2010 tarihli raporunda ‘kabul edilemeyecek ölçüde gaddarca’, ‘inanılmayacak ölçüde şiddet içeren’ ‘insan hakları hukukunu ciddi şekilde ihlal edilmiştir’ tespitlerinde bulunduğu etkilerinin araştırılmasını istedi. Saldırıda yaralanan, gözaltına alınan yardım gönüllüsünün psikolojisinin bu olay nedeniyle bozulmayacağı ihtimalini gündeme getiren avukatın talebi vicdanları yaraladı. Avukat 260 bin TL manevi tazminata itirazını ise “amaç manevi huzuru gerçekleştirme olmalı” yönündeki Yargıtay içtihatına dayandırdı. Dilekçede mahkemenin bu kararı dikkate alması gerektiği savunuldu.
Hukukçular: Uzlaşmaya gidilsin
Mavi Marmara şehitlerinden birinin ailesinin açtığı davada da Hazine avukatının skandal ifadelerle dolu cevap dilekçesi kamuoyunda rahatsızlığa neden olmuştu. Tazminat için ‘fahiş’ tanımlamasının kullanıldığı dilekçede ‘şehidin Mavi Marmara’ya saldırıyı göze alarak gittiği’ gibi ifadelere yer verilmişti.
Gelen tepkiler üzerine Maliye Bakanlığı avukatlara ‘dikkatli dil kullanın’ uyarısı yapmıştı. Vicdanları yaralayan bu skandalın ardından Zeki Kaya’nın açtığı davada benzer bir tablo yaşanması davalarda izlenen yolun yeniden ele alınması gerektiğini ortaya koydu. Hukukçular davalarda vicdanları yaralayan girişimlerin sık sık yaşanacağını ve bunun Mavi Marmara seferine de zarar vereceğini belirterek ‘mahkemesiz uzlaşma’ seçeneğinin gündeme getirilmesi gerektiğini belirttiler.