İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlumder), Türkiye'de Alevilerin maruz kaldığı ayrımcılıklar üzerine yaptığı saha araştırmasını yayınladı. Birlikte yaşama bilincinin ön plana çıktığı raporda, "Alevilik ile ilgili ön yargı ve olumsuz inançların izalesi (giderilmesi) ve Alevi-dindar Müslüman ilişkilerine dair bir Alevi-Sünni fıkhının yazılması elzemdir. Aleviler ile evlilik, ticaret, yemeklerinin yenmesi, iş verme, işinde çalışma, arkadaşlık ve dostluk, kul hakkı vb. konuların dini bir çerçevede değerlendirilerek ön yargı ve geleneklere bırakılmadan insani ve adil bir dini anlayış inşa edilmelidir." denildi.
Mazlumder İstanbul Şubesi Ayrımcılık Komitesi, İstanbul'daki 10 cemevinde görevli 17 kişiyle görüşerek saha çalışması sonucunda rapor hazırladı. Aleviliğin tarihi, tanımlanması gibi tartışmalardan uzak yaşanan sıkıntıların dile getirildiği raporda yasal talepler, ayrımcılığın sebepleri ve kaynakları masaya yatırıldı.
Raporda şu ifadelere yer verildi:
"Alevilik meselesinde ortaya konulan sorunlar ve bunlara getirilen çözümler her ne kadar Alevi kimliği ile ilişkili müşahhas bir soruna işaret ediyor gibi görünse de esasında meselenin tamamının ideolojik anayasa ve devletin anayasaya paralel yürüttüğü politikalar kaynaklı olduğu ve tüm dini ve etnik problemlerin birbiri ile ilişkili olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Aksi halde ne Alevilik ne de diğer sorunlarımıza sahici çözümler üretilebilmesi mümkün değildir.
Dindar Sünni Müslümanları, Kürtleri, Arapları, Ermeni, Rum, Süryani ve diğer inanç ve etnisite mensuplarını zulme maruz bırakan siyasal, hukuki ve kültürel etmenler Aleviler için de geçerlidir. Dolayısı ile Alevilik meselesi çerçevesindeki sorunlar ve çözümleri üzerine tek tek bir analiz yapmadan evvel insan hakları ve hürriyetler bağlamında radikal ve kapsamlı bir takım 'inkılaplar' yapılmadan gerçek anlamda bir toplumsal barışın sağlanamayacağını öncelikle vurgulamak gerekmektedir.
'GÖZARDI EDİLEN ÖNEMLİ KISIM; ALEVİLİKLE İLGİLİ ÖNYARGILARDIR'
Alevi meselesinde bizim bu çalışmamamızda da gördüğümüz üzere talepler, sorunu Aleviler ve devlet bağlamında ele almaktadır ve devletin yapacağı bazı reformlarla sorunun çözülebileceği düşüncesi hâkimdir. Hâlbuki sorunun göz ardı edilen asıl önemli kısmı; Alevilik ile ilgili toplumsal ön yargı ve negatif tutumlardır. Bir yönüyle Alevilik karşıtlığı hatta Alevilik nefreti diyebileceğimiz bu tutum Alevi-Sünni kardeşliğine dair yapılagelen hamasi ve yüzeysel nutuklarla yok sayılmaya çalışılsa da varlığı yadsınamaz bir gerçekliktir.
Toplumumuzda siyasal maksatlarla tahrik edilmiş veya körüklenmiş de olsa Aleviler ve Aleviliğe dair derin negatif algı görmezden gelinerek meselenin sadece devlet ve Aleviler arasında sayılıp bir takım yasa ve reformlar ile halledilebilmesini beklemek, sorunun derinleşerek ilerlemesinden başka bir netice vermeyecektir.
'BİRLİKTE YAŞAM İÇİN GAYRET SARFEDİLMELİ'
Devlet bir yandan Alevilerin önündeki ibadethane, örgütlenme, eğitim vb. problemleri yasal düzenlemelerle çözmeye çalışırken öte yandan sivil toplum örgütleri, Diyanet İşleri Başkanlığı ve kanaat önderleri ile topyekûn bir 'birlikte yaşama' bilinci inşası için gayret sarf etmelidir. Özellikle dindar kesimlerde, dini kanaat önderleri ile birlikte Aleviler ve Alevilik ile ilgili ön yargı ve olumsuz inançların izalesi ve Alevi-dindar Müslüman ilişkilerine dair bir Alevi-Sünni fıkhının yazılması elzemdir. Aleviler ile evlilik, ticaret, yemeklerinin yenmesi, iş verme, işinde çalışma, arkadaşlık ve dostluk, kul hakkı vb. konuların dini bir çerçevede değerlendirilerek ön yargı ve geleneklere bırakılmadan insani ve adil bir dini anlayış inşa edilmelidir. Aksi halde Alevilerin devlet kaynaklı sorunlarının çözülmesi onların toplum içinde kendilerini huzurlu ve barışık hissetmelerini temin etmeyecektir."
CİHAN