HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, "Bu Meclisin bahçesine 59 darağacını dikebilirsiniz. Bizim boynumuz da, canımız da bu uğurda canını vermiş Şeyh Sait'ten, Seyit Rıza'dan daha değerli değil; 3 aylık Miray bebekten, 70 yaşında, cenazesi bekleyen Taybet anadan daha değerli değil. Bütün samimiyetimle söylüyorum. Çözülecekse sorun, dokunulmazlıklarla kalmayın. Meclis bahçesine 59 darağacı kurup bu 59 insanın tamamını darağacına götürebilirsiniz." dedi.
Bu ülkede 15 gündür defnedilmeyi bekleyen 50 cenaze olduğunu dile getiren Baluken, şunları ifade etti: "Hangi birimizin vicdanına sığar? 19'u Şırnak Devlet Hastanesi'nde, 26'sı Cizre Devlet Hastanesi'nde, 5'i Silopi'deki mahallelerde henüz hastane ortamına bile getirilmemiş şekilde, 3'ü Sur'un mahallelerinde çürümeye terk edilmiş şekilde cenaze varken biz hangi uluslararası sözleşmeyi konuşabiliriz? 70 yaşındaki bir ana, vücudundaki bütün hastalıkların ağırlığıyla kendi bedenini açlık grevine yatırmış. Kendi evladının cenazesini almak için 70 yaşındaki bir anayı açlık grevine yatmak zorunda bırakmış bu devlet, bu Hükumet ve bu Meclis, maalesef bu insanlık trajedisini izlemeye devam ediyor. Öyle 90'lı yıllar kıyaslaması falan artık geçti, yaşanan şey 90'lı yıllar falan değil. O dönem OHAL vardı, şimdi bütün Kürt illerinde var olan bu hal, OHAL'i çoktan geçti. Yaşanan bütün bu uygulamalar maalesef 30'lu yıllardaki, 25'li yıllardaki Dersim katliamı döneminde, Şeyh Said kıyamı dönemindeki katliamlar boyutuna ulaştı."
"550 MİLLETVEKİLİNİN DOKUNULMAZLIKLARININ TAMAMININ KALDIRILMASINDAN YANAYIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün 'temizleyin' diye talimat üstüne talimat yağdırdığını belirten HDP'li vekil, neyin temizlendiğini sordu. "Yargıya talimat veriyor, Meclise talimat veriyor, kimseden de ses çıkmıyor. Bu ülkede yargı bağımsız mı, Meclis bağımsız mı, bu Meclisin bir iradesi var mı?" diye soran İdris Baluken, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tek bir cümle duymuyoruz. 'Temizleyin.' diyor; Meclisi temizleyin, belediyeleri temizleyin, kamu kurumlarını temizleyin, okulları temizleyin, hastaneleri temizleyin, ev ev temizleyin… Neyi temizliyorsun? Bugüne kadar temizleyenler hangi sonucu aldılar? Dersim'de 'Temizleyelim.' diyenler, sonraki yıllarda yazdıkları anı kitaplarına özür dileyerek 'Hayatımın o kesitini yazamayacağım. Tüm okurlarımdan bu anlamda özür diliyorum.' demediler mi? Sorun eğer temizlemekle oluyorsa, sorun dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla oluyorsa, bakın size öneriyoruz, sadece dokunulmazlıkları kaldırmayın. Bu Meclisin bahçesine 59 darağacını dikebilirsiniz. Bizim boynumuz da, canımız da bu uğurda canını vermiş Şeyh Sait'ten, Seyit Rıza'dan daha değerli değil; 3 aylık Miray bebekten, 70 yaşında, cenazesi bekleyen Taybet anadan daha değerli değil. Bütün samimiyetimle söylüyorum. Çözülecekse sorun, dokunulmazlıklarla kalmayın. Meclis bahçesine 59 darağacı kurup bu 59 insanın tamamını darağacına götürebilirsiniz. Bunlar bugüne kadar denenmiş ve bu sorunu daha çetrefilli hale getirmiş çözümsüzlük önerilerinden başka bir şey değildir. Biz dokunulmazlıklarla ilgili bugüne kadar görüşlerimizi ifade ettik. 550 milletvekilinin tamamının dokunulmazlıklarının kaldırılmasından yanayız. Kürsü dokunulmazlığı dışında hiçbirimiz dokunulmazlık zırhının arkasına saklanarak siyaset yapmayız. Teklif ediyoruz. Getirin, 550 milletvekilinin tamamının hatta Cumhurbaşkanının da dokunulmazlığını kaldıralım. Bu Meclis bunu sağlasın. Her birimiz yargılanalım. Bakın, bütün mahkemeler sizin denetiminizde, yargı sizin elinizde, olabildiğince siyasallaşmış. Ama ona rağmen biz bundan korkmuyoruz, 'Getirin' diyoruz. Bizim zaten fiiliyatta bir dokunulmazlığımız yok. Buradan dile getirirken zorunuza gidiyor."
"İMRALI'DA, DEVLET HEYETİNİN VE HÜKÜMETİN KABUL ETTİĞİ SEKRETARYAYI DAĞITIYORSUNUZ"
"7 Hazirandan sonra bu Parlamento açık olsaydı, kapısına kilit vurulmasıydı, ortaya çıkan halk iradesine saygı duyulsaydı, o anlamda çoğul bir anlayışı öngören yeni bir siyasi perspektif ortaya konulsaydı bugün buradaki yaklaşımların bir çoğu, sorun alanlarının bir çoğu olmazdı." diyen HDP Grup Başkanvekili, "Ama diyalog kanalları kapandığı için şu anda maalesef insanlar, artık bizim de, sizin de, herhangi bir milletvekilinin de söylediği söze güvenmiyorlar, itibar etmiyorlar. Bu Meclisin çözüm adresi olduğuna Türkiye'de artık maalesef kimse inanmamaya başladı. Bu durumdan bir an önce çıkmamız lazım. Bakın biz diyalog kanallarını açmayla ilgili çabalarken siz ne yaptınız? Bugüne kadar bütün sekter yaklaşımlara rağmen barış iradesini ortaya koyan ve çözüm sürecini Dolmabahçe mutabakatına kadar getiren Öcalan'ın tecrit koşullarını ağırlaştırdınız. Sekiz aydır tecrit altında olan, insanlık dışı, hukuk dışı, ahlak dışı bir şekilde ailesiyle, avukatlarıyla, siyasi heyetlerle, akil insanlarla, gazetecilerle görüştürülmeyen bir liderin adeta İmralı'daki o işkence sistemi içerisinde yok olmasının önünü açtınız. Şimdi, İmralı'da üzerinde mutabakata vardığımız ve devlet heyetinin ve hükümetin de kabul ettiği sekretaryayı dağıtıyorsunuz. Yani tecrit içerisinde Öcalan'a çözüm direnişi nedeniyle adeta yeni bir beton çukur tehdidi yöneltiyorsunuz. Buradan ancak çözümsüzlük çıkar, buradan ancak kaos ve savaşın derinleşmesi çıkar. Çözüm, İmralı'da tekrar beton çukurları gündemleştirmekte değil İmralı'daki çözüm masasını tekrar ayağa kaldırmaktadır. İmralı'daki o süreç devam ederken bu ülkedeki birçok sorunun nasıl çözüldüğünü, oluk oluk akan kanın nasıl durduğunu benim anlatmama gerek yok, her biriniz canlı tanıksınız. Dolayısıyla, Dolmabahçe mutabakatında bütün dünyanın gözü önüne bakarak nasıl ki kamuoyuna birtakım taahhütlerde bulunup sonra vazgeçtiyseniz, şimdi de müzakere mekanizmalarını reddederek barışla ilgili değil savaşla ilgili bir çaba içerisinde olduğunuzu göstermeye devam ediyorsunuz. Bu yol yol değildir, bu yol çözümsüzlük üretir, bu ülkeyi çözümsüzlüğe doğru götürür. Bir an önce bu yoldan hepinizi çıkmaya davet ediyorum." diyerek sözlerini tamamladı. CİHAN