New York Magazine’in ‘New York’taki En Zeki 100 Kişi’ listesinde yer alan Dr. Kaku; 'Eskiden ‘hayat boyu diktatör’ diye bir terim vardı. Şimdi diktatörler ancak altı ay kalabiliyor çünkü dünyanın çoğu 25 yaşın altında ve yaşıtlarının başka yerlerde nasıl yaşadığını görüp kendine “Ben neden bu şekilde yaşıyorum?” diyor. Demokrasiler, diğer demokrasilerle savaşmaz. Twitter demokrasiyi yaydıkça, daha az savaş olacak.'
Twitter Demokrasiyi Yaydıkça, Daha Az Savaş Olacak
Dr. Michio Kaku, Harvard Üniversitesi fizik bölümünü 1968’de en yüksek dereceyle bitirdi. Doktorasını University of California, Berkeley’de tamamladı. City College of New York’ta teorik fizik alanında Henry Semat Profesörü olan Kaku, akademik yaşamı içerisinde süper sicim teorisi, süper yerçekimi, süper simetri, hadronik fizik dahil olmak çeşitli konularda 70’in üzerinde makale yayınladı. Harvard, Princeton ve New York üniversiteleri gibi prestijli eğitim kurumlarında fizik dersleri verdi. Tamamlamaya çalıştığı Einstein’ın birleşik alan kuramı ve bilim alanındaki en son araştırmalara dayanarak iş, ticaret ve finans alanlarını etkileyen trendlerin öngörmesiyle tanınan Dr. Kaku’yla Turkcell Teknoloji Zirvesi esnasında Hürriyet'e konuştu.
‘En zeki insanlarından biri olarak kabul edilmek’ nasıl bir duygu?
Ben, dünyanın en zeki insanlarıyla söyleşiler yapabilecek kadar zekiyim. Bugüne kadar dünyanın en iyi bilim insanları olan 300’ün üzerinde kişiyle röportajlar yaptım. 20 yıl önce geleceği tahmin ettiğim ‘Vizyonlar’ kitabını yazdığımda PC daha yeni kabul görmeye başlamıştı. Bugünün dünyasında küçük cep telefonlarıyla ulaşabileceğimiz bilgileri söylediğimde insanlar deli olduğumu düşündü ama geleceği yaratan beyinleri tanımam sayesinde tüm tahminlerim doğru çıktı.
Peki gelecek 20 yıldaki hayatla ilgili tahminleriniz neler?
Gelecek 10 yılda çiplerin bedeli yalnızca bir kuruş kadar olduğunda bilgisayarlar ve internet tıpkı elektrik gibi her yerde ve hiçbir yerde, tümüyle görünmez olacak. Örneğin kontakt lenslerle sana baktığımda görünütünün yanında biyografini de öğrenebileceğim. Başka dilde konuşuyorsan, kendi dilimde çevirisini göreceğim. Çok sayıda endüstri evrilecek. Savaşlar tepetaklak olacak. Askeriye şimdiden bunun çalışan bir versiyonuna sahip. Yarım inçlik bir cihazı kaskına taktığında bütün savaş alanı görülebiliyor. Karı-koca ilişkileri değişecek; kontakt lenslerı birbirine bağlayacak ve diğer insanın ne dediğini görecek.
Ya insan gerektiren hizmetler?
Akıllı duvarlar olacak. Tıp sektöründe IBM şimdiden ‘robo-doc’ları geliştiriyor. Yapay zekaya sahip Robo-doc internete erişim sağlayıp en iyi tıbbi öneriyi bulup sizinle konuşuyor. Doktor, “MR istiyorum” dediğinde cep telefonunuzla bunu yapabileceksiniz. MR’ınızı çektikten sonra duvarınız size neyin yanlış olduğunu söyleyecek. Bu, sağlık hizmetlerinin neredeyse herkes için ücretsiz olmasını sağlayacak. Hukuk alanı da ‘robo-hukukçu’larla değişecek.
Her şeye erişim bu şekilde olduğunda kaybedeceklerimiz neler olacak?
İnternet her yerde ve hiçbir yerde olduğunda sizi nahoş sürprizlerden kurataracak. Tanımadığınız kişiler sizi kendileriyle ilgili bilgiler konusunda asla yanıltamayacak. Arabalar kendilerini kullanacak. Tabii ne zaman isterseniz sistemi kapatabilirsiniz. Telefon ilk çıktığında buna karşı çıkan çok olmuştu. Şimdiyse buna bayılıyoruz! Orta Çağ’da tüm hayatınız boyunca en fazla 50 kişiyle karşılaşabiliyordunuz. Telefonla bu sayı 500’e çıktı. İnternet sayesindeyse 5 milyar kişiyi tanıyabilirsiniz. Bu da dünya politikalarını daha iyiye doğru değiştirecek.
Dünya politikalarını iyiye doğru nasıl değiştirecek?
Eskiden ‘hayat boyu diktatör’ diye bir terim vardı. Şimdi diktatörler ancak altı ay kalabiliyor çünkü dünyanın çoğu 25 yaşın altında ve yaşıtlarının başka yerlerde nasıl yaşadığını görüp kendine “Ben neden bu şekilde yaşıyorum?” diyor. Demokrasiler, diğer demokrasilerle savaşmaz. Twitter demokrasiyi yaydıkça, daha az savaş olacak. Bunun bir de bedeli olacak. Gizlilik daha az olacak, insanlar özel hayatınızla ilgili daha fazla şey bilecek.
“ÖLMÜŞ AKRABALARIMIZLA AYNI YERDEYİZ”
Sizce dünyadaki tüm bilinmezlerin aslında bir cevabı var mı?
Bence bir çok sorunun kesinlikle cevabı var. Diğer alanlardakinin aksine fizikte bir soruyu her zaman “Evet” ya da “Hayır” diye cevaplayabilirsiniz. Fizik sayesinde bilinmeyenlere de cevap bulunuyor. Örneğin psikolojide Freudyen yaklaşımdaki egonun var olup olmadığı sorusu... Artık bunun cevabını verebiliyoruz! Fiziğin sağladığı beyin tarama sistemleri sayesinde egonun hemen alnın altında, süper egonunsa göz bebeklerini arkasında olduğunu görebiliyoruz.
Peki özellikle varoluşsal sorulara cevap bulma anlamında fiziğin dinle olan ilişkisine nasıl bakıyorsunuz?
İkisi birbirlerini tamamlıyor. Bilim doğanın nasıl çalıştığıyla, dinse etikle ilgili. Sorun ikisi birbirlerinin alanına dite etmeye çalıştığında ortaya çıkıyor.Bilim denenebilir, yeniden üretilebilir ve çürütülebilir. Dindeyse etik, bir elektron gibi ölçülemez.
Fizikteki en güncel tartışmalardan biri de paraleller üzerine. Bize pararlelin tarifini yapabilir misiniz?
Bazıları modern elektroniğin inanılmaz olduğunu düşünüyor. Oysa bu, sadece kuantum fiziği! Elektronlar aynı anda iki yerde olabiliyor. Biz de elektronlardan oluşuyoruz ve eğer elektronlar yapabiliyorsa insanlar neden birden fazla yerde var olamasın? Bu sorunun cevabı olabiliyoruz! Ama diğer evrenlerle iletişim kuramıyoruz.
Neden kuramıyoruz?
Bir frekansa ayarlı radyoyu düşünün. Odada binlerce farklı frekans var ama biz yalnızca ayarlı olan frekansı duyuyoruz. Kuantum fiziğine göre de her yer kuantum dalgalarıyla dolu. Bulunduğumuz yerde uzay boşluğundaki başka hayatlardan dinozorlardan kalma ve hatta yıllar önce hayatını kaybetmiş akrabalara ait ‘one way functionlar’ var. Peki onlara neden dokunamıyoruz? Çünkü bunlar paralel evrenler ve başka frekanslara ayarlılar.
Sizce bu, insanlar için bu kabul etmesi zor bir şey mi?
Bu konu üzerine düşünürken pek çok fizikçi aklını yitiriyor! Einstein bu fikirden nefret etmişti. Paralel evren fikrini ortaya çıkaran kuantum mekaniği bilimde ortaya atılan en çılgınca teori ama onunla ilgili gelişmeler de hep doğru olduğu yönünde.