16 Ocak tarihinde A Haber’de yapılan ‘Deşifre’ adlı programda, Karşı gazetesinin eski sahibi Turan Ababey, gazetenin kurucu Genel Yayın Yönetmeni Eren Erdem’in hakkında birçok ithamda bulunmuş ancak program boyunca hiçbir delil ve belgeye dayanmaksızın, başta Eren Erdem ve birçok muhalif yazar ve gazeteci hedef gösterilmişti.
Bunun üzerine Eren Erdem, sosyal medya hesabından, Ababey’in ağustos 2014’te kendisiyle yaptığı yazışmaları paylaşmıştı. Bu yazışmalarda Ababey; ‘Yıldıray Oğur bana para teklif ediyor, maddi yardım teklif ediyorlar, Başbakan’dan özür dile hayatın kurtulsun diyorlar, DM üzerinden bana ne yazmam gerektiğini söylüyorlar. Beni kullanıp atacaklar. Başıma gelecekleri biliyorum’ demiş, bunun üzerine Eren Erdem, ‘Sana yalan söyletecekler. Bu gazetenin haberlerinin servis edilmediğini, muhabirlerin yaptığını biliyorsun. Biz cemaatten tek bir kuruş destek almadık biliyorsun. Sana yalan söyletecekler, senin üzerinden AKP’yi aklayacaklar’ şeklinde cevap vermiş, bu cevap üzerine gazete sahibi ‘Aynen’ diyerek durumu teyid etmişti.
Akabinde 20 Ocak’ta devamı yapılan programda, Ababey ‘yazışmaları teyid etmiş,’ Yıldıray Oğur’un adını kullandım özür diliyorum demişti.
Ve yine ‘deşifre’ programı yayınlanırken, gazetenin eski bir muhabiri, gazete sahibi ile yaptığı telefon konuşmasını kaydettiğini ifade ederek yayınlamış, bu konuşmada, gazete sahibinin açık biçimde; ‘önüme açık çek koyuyorlar, bana para teklif ediyorlar’ dediği görülmüş ve A Haber’de yayınlanan programda kurulan kumpas tüm çıplaklığıyla duvara çarpmıştı.
Programda, kanunen suç işleyerek doğrudan Eren Erdem’e yapılan saldırı, TBMM’yi de harekete geçirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verilen, CHP’li Sezgin Tanrıkulu’na ait soru önergesinde, bu kumpas Ahmet Davutoğlu’na soruldu.
Kirli kumpasın ortaya çıkmasının ardından, kamuoyu ciddi tepki göstermiş, kumpasın tarafları ise, ‘bizim elimizde belge ve delil yok, Eren Erdem cemaatçi olmadığını ispatlasın’ gibi garip ifadeler kullanmaya başlamıştı.
Programdan sonra konuşan Eren Erdem; ‘Gördüğünüz gibi, bana yazdığı mesajlarda şahıs kendisine para teklif edildiğin, yalan ve iftira atması için para teklif edildiğini ve Başbakan’dan özür dilediği taktirde hayatının kurtulacağının kendisine söylendiğini ifade ediyor. Ayrıca, kendisi programın sonunda Erdoğan’dan özür dilemiştir. Programın başında, programı bir savcının izlediği söyleniyor.
Program boyunca bir tek belge ve delil gösterilmiyor. Ama bakın, biz delil gösterdik. Yazışmalar ve ses kaydında, bu yalanları bana para karşılığı söyletecekler diyor şahıs. Dolayısı ile bu şahıs artık benim muhatabım değildir. Ben, bu kirli havuz kumpasını tertipleyen tertipçilerle ilgileniyorum. Kendileri hakkında ‘suç örgütü kurmak ve yönetmekten’ dava açıldı. Bunlar havuzcu. Bunlara savcılar dava açmaz. Zaten amacım, davanın savcılar tarafından reddedilmesi ve hemen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmem. Çünkü bu kumpas hükümet tarafından yapıldı. Ahmet Davutoğlu’nun ekibi, Sabah gazetesinin muhabiri Furkan Haykır’ın talimat aldığı Mustafa Varank’lar tarafından yapıldı. Ama duvara çarptı. Bunlar yüzlerce troll hesap üzerinden algı yaratmaya çalıştılar. İş tersine döndü. Bu devran döndüğünde, bu dosyadan cezaevine dahi girebilirler. Çünkü açık biçimde suç işlediler. Bu nedenle, ben bu cenahı muhtap almıyorum. Artık muhatabım yargıdır’ demişti.
İŞTE O SORU ÖNERGESİNİN TAM METNİ;
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Dr. M. Sezgin TANRIKULU
16 Ocak 2015 Cuma günü, A Haber adlı TV kanalında yayınlanan ‘Deşifre’ adlı programda gazetenin ‘paralel yapı’ tarafından manipüle edildiği yönünde iddialarda bulunulmuş, program boyunca hiçbir delil göstermeksizin yargısız infaz yapılmış ve başta Karşı Gazetesi'nin Kurucu Yayın Yönetmeni Eren Erdem olmak üzere, tüm çalışanlarının ‘suç örgütü üyesi olduğu’ iddia edilmiş, programın sunucusu henüz yayının başında, programın bir Cumhuriyet Savcısı tarafından izlendiğini ve adeta kendini Cumhuriyet Savcıları yerine koyarak, konuyla ilgili bir soruşturma başlatılacağını ifade etmiştir. Hemen akabinde, bu iddialara karşı, gazetenin yayın yönetmeni, Ağustos 2014 tarihinde gazete sahibi ile yaptığı bir yazışmayı sosyal medya hesabından paylaşmış ve bu paylaşım birçok medya organında haber yapılmıştır.
Programın hemen akabinde, bu program konuklarından ve gazetenin eski sahibinin konuk edilmesini sağlayan Sabah Gazetesinin bir çalışanının, bir sosyal ağ üzerinden, Cumhurbaşkanının bir danışmanına konu hakkında bilgiler verdiği, danışmanın kendisini bir Savcıya yönlendirdiği, bu kişinin o savcıya götürülerek gizli tanık yapılacağı ve 20 Ocak tarihinde ifade vereceği iddia edilmiştir.
Bu bağlamda;
İstanbul Cumhuriyet Savcısının bu konuyla ilgili olarak, Cumhurbaşkanının bir danışmanı ile görüştüğü, bu görüşmeden sonra Başsavcılıkça görevlendirildiği ve şüphelileri yukarıda adı geçen şahıslardan herhangi birinin olduğu bir soruşturma dosyasını yürütmüş olduğu iddiası doğru mudur? İddia doğru ise, Cumhurbaşkanı Danışmanı kimdir?
Cumhurbaşkanının Danışmanı hangi yetkiye dayanarak Savcı görevlendirmesi yapmaktadır?
Hükümetin istekleri doğrultusunda yayın yaptığı iddia edilen medya organlarının bilgisi dahilinde mi Kamuoyu tarafından saygın ve aydın gazeteci-yazarlar olarak bilinen insanlara karşı böyle bir soruşturma yürütülmektedir?
İnsanlara para teklif edilerek dönemin Başbakanından özür diletme ve bu insanların maddi zaaflarından faydalanarak gizli tanık yapma ve bu şekilde suç uydurarak yeni soruşturma ve operasyonlara zemin hazırladığı iddia edilen bu kişilerin AKP ile ilişkisi var mıdır? Böyle bir ilişki var ise, sebebi nedir?
Karşı Gazetesi Eski Sahibinin, Yayın Yönetmeni Eren Erdem ile yaptığı ve kendisine bir gazeteci aracılığıyla yapılan teklifi açık biçimde itiraf ettiği ifade edilen yazışmada söylediği, "Bakanları benim üzerimden götürecekler" ifadesi ve Cumhurbaşkanının Danışmanının bilgisi dahilinde gerçekleştiği iddia edilen bu süreç bağlamında, ne tür bir tehdit mevcuttur?
Karşı Gazetesi'nin çalışanlarına ve yöneticilerine yönelik, AKP Hükümetinin talimatıyla başlatılmış bir soruşturma olduğu iddiası doğru mudur?
İŞTE KUMPASIN GİZLİ TANIĞININ, KARŞI GAZETE MUHABİRİ İLE YAPTIĞI, İNTERNETTE YAYINLANAN TELEFON GÖRÜŞMESİNİN İÇERİĞİ
-EMRE ERCİŞ: İlk olarak seni ne diye aradılar?
-ABABEY: - Ne yapıyorsun? Taksicilik yapıyor muşsun? İşte bunlar bana yazarlar üzerinden ulaştılar. Toplandık bir yerde çay içtik. İşte bana dediler ki itirafçı ol! Bende böyle kaldım işte…
-EMRE ERCİŞ: Sana itirafçı ol diyen kim abi?
-ABABEY: Ya telefonda olmaz Eme bu işler, telefonda başımı belaya sokma. Zaten ağzımı açtım 84 tane dava var. Ya ben seninle konuşuyorum, bunu haber yapman için söylemiyorum. Sen yanlış anlamışsın. Konuşuyoruz, istişare ediyoruz. Sen kalkıp gidip bunu tweet atma yani. Atarsan da bu sefer yalanlarım! Hadi ispat et!
-EMRE ERCİŞ: Sen beni tanımıyor musun senden habersiz tweet atar mıyım?
-ABABEY: İşte onun için diyorum bir konuşalım, ne yapayım ne edeyim?
-EMRE ERCİŞ: Tamam tamam ben seni akşamüstü ararım görüşürüz. Bugün buluşmasakda yarın kesin buluşuruz.
-ABABEY: Şimdi Milliyet'ten aradılar. Onlar da röportaj yapmak istiyorlar.
-EMRE ERCİŞ: Bunlar seni şimdi Karşı gazetesi için arıyorlar değil mi
-ABABEY: Biz belgeleri, tepeleri yayınladık ya abi. Bunları kim verdi? Bunların derdi bu. Bunları söyle. Benden istedikleri bu. Daha tam netleşmedi yani. Biz daha bir şey söylemediğimiz için onlara. Ben diyorum abicim, tamam ben zor durumdayım, parasızlık çekiyorum.
-EMRE ERCİŞ: Onlar onu kullanır zaten, senin o durumunu kullanır.
-ABABEY: Ya neyse işte sıkıntı değil diyorlar, çözelim biz problem değil diyorlar. Para zaten sıkıntı değil diyorlar. Bugün he desem önüme açık çek koyacaklar.
KAYNAK: Ortasayfam.com