- 'Dün solculara, sağcılara ve Kürtler’e yapılan zulüm bugün Cemaat’e yapılıyor.'
- '28 Şubat’ın sözde irticacıları 11 yıldır iktidarda ama irtica yine 1. tehdit'
- Demokrasi, özgürlük vaadiyle geldiler ama referanduma 'evet’ oyu verenleri istismar ettiler'
- 'Cumhuriyet tarihinin toplamında yapılmamış en büyük sürgünlere şahit oluyoruz'
Türk sinemasının asi yönetmeni Zeki Demirkubuz gündemdeki gelişmeleri Today’s Zaman’a değerlendirdi. Rasih Yılmaz’ın sorularını yanıtlayan Demirkubuz “Türkiye’de gerçekler güce endekslidir” dedi.
İşte, Gezi olaylarındaki duruşu hala zihinlerde olan Zeki Demirkubuz’un açıklamalarından satırbaşları:
‘TARİH MUKTEDİRLERİ HATIRLAMIYOR'
“Gezi ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası yaşananlar 100 sene sonra da hatırlanacak. Bu, Türkiye tarihinin bir parçası artık. Onlar ise en fazla Gezi’de sokak arasında öldürdükleri Ali İsmail ve katlettikleri 6 genç ile hatırlanırlar. Hz. İsa’yı çarmıha geren muktedirleri, güçlüleri hatırlamıyor tarih. Ama Hz. İsa’yı hatırlıyor. Çarmıhın çivisini çakanlara ise yalnızca kötülük kavramı içinde, topluca yer veriliyor. Pişmanlık dilekçesini imzalamayanlar unutulmaya mahkumdur. Bu yüzden kolpa varoluşlara yönelip kendilerini buradan ifade edenler, iktidarlarının bittiği, gücü kaybettikleri gün yok olurlar!”
‘VAATLER YERİNE GELMEDİ'
“Neden Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti’ne karşı böyle bir ayaklanma oldu? Nedeni basit! 1980’lerde darbeciler 1990’larda derin vesayetçiler adalet vadetmedi ve böylelikle insanları aptal yerine koymadı. Demokrasi, yeni anayasa ve özgürlük vaadiyle geldiler ama benim gibi insanların bile ‘evet’ oyu verdiği 2010 Referandumu’nu istismar ettiler, söz verdikleri şeyler için değil güç ve çıkar ilişkileri için kullandılar, hukuksuzluğa yöneldiler.”
‘NOBRAN TAVRIN KARŞILIĞI...’
“Adalet duygusu coğrafyalara, koşullara göre değişmez. İnsanların ulusalcı, Kemalist, komünist, ülkücü, cemaatçi vs. olmasının önemi bir yere kadardır. Gezi, Recep Tayyip Erdoğan’ın; insanları aşağılayan, nobran, ‘istediğimi yaparım’ tavrının karşılığıdır. Bunun adı siyaset değil… Hayattaki prensip şu olmalı: Ölümün değeri yarattığı korkuyla değil, hatırlattığı insanlık bilinciyle ölçülür. ”
‘İRFAN NE KADAR KENDİNDEN ŞÜPHEDEYSE CAHİL O KADAR KENDİNDEN EMİN'
28 Şubat’ın sözde irticacıları 11 yıldır iktidarda ama irtica yine 1. tehdit. Varsa mantıklı bir açıklaması ben de dinlemeye hazırım…
Son tahlilde her şeyin daha iyiye gideceğini biliyorum ama daha çok acı yaşatacağız. Bu bir yana sonunda yine ortada kalmış, yine kimsenin üstlenmediği utanç verici bir tarihle baş başa kalacağız ve ömrümüz bitmiş olacak. Trajik olacak yani. Dün iktidar eliyle solculara, sağcılara ve Kürtler’e yapılan zulüm bugün Cemaat’e yapılıyor. İrfan ne kadar şüphedeyse cahil o kadar kendinden emin.”
90’larda Manisa davası vardı. O zamanın hükümeti davayı soyutlamak, işkencecileri korumak için şehir şehir dolaştırırdı mahkemeyi. Mesela Ali İsmail’in Eskişehir’deki davasının Kayseri’de görülmesi dejavu gibi oluyor. Solcuların sürgün hikayeleriyle büyüdüm ben. Sonra 1990’larda Müslümanlar’ın da az sürgün edilmediğini öğrendim. 2000’lerde bunları unuttuk gibi oldu ama Cumhuriyet tarihinin toplamında yapılmamış en büyük sürgünlere şahit oluyoruz AKP Hükümeti eliyle.