"Hidayet Abi;
Bu mektuba başlarken kullanılabilecek enva-i çeşit ünvan olabilirdi ama hiç biri “abi” gibi mesafeleri silen, yürekleri yakınlaştıran, gamı unutturan, gönül verdiğimiz davayı hatırlatan bir sesleniş olamazdı...
Abi;
Günler geçiyor... Belki orada her günün sırtına bir takvim yüklenmiştir. Yaşadıklarınız basın ve hukuk tarihine kaydoluyor... Sizi parmaklıkların ardında tutan irade, bu sayede özgür zihinlere söz geçirebileceğini düşünüyor olabilir. Ama şimdi biz burada; kapıdaki güvenlik görevlisinden kameramanına, kantindeki çaycısından ekranda görünen simalarına kadar herkes her sabah yeniden taze, güçlü ve kararlı besmeleler çekiyoruz. Daha sıkı sarılıyoruz bizi bir arada tutan davaya... Yani sizin maddi özgürlüğünüzü engelleyenler hükmen mağlup durumdalar. Ve asla kazanamayacaklar! Çünkü düşüncelere kelepçe vurulamaz, fikirler hapsedilemez, ümitler asla zincirlenemez…
Şükrediyoruz... Geçmişte Hakkı temsil eden, hakikati haykıran, zulme karşı duranların başına gelenler şimdi bizim başımıza geliyor. Hamdolsun bizim de bahtımıza bu çile düşmüş. Kıymetli Abimiz, siz hepimizi temsilen Medrese-i Yusufiye’de yoklama defterine “buradayım, buradayız!” diyorsunuz. Ve biz de sizi abimizi temsilen kalemlerimiz, mikrofonlarımız, kameralarımız ve nefeslerimizle buradayız diyoruz. Buradayız! Olmamız gereken yerde: Hakkın yanında, zalimin karşısında...
Özgürsünüz abi... Çünkü mefkûreniz özgür... Çünkü bu düşünceye gönül verenler “ekmeksiz yaşar ama hürriyetsiz yaşayamaz!.” Ve hürriyet kelepçe vurulunca değil zalimin karşısında el pençe divan durulunca biter. Siz sadece ve sadece Allah’ın karşısında eğildiniz. Zaman ve mekân buna şahittir; Biz buna şahidiz. Ve Allah da şahit!
Sizi mahkûm etmeye çalışan irade sizin temsil ettiğiniz mefkûreyi mahkûm etmek istiyor aslında. Bunu siz de biliyorsunuz; kurumamış vicdanlar da... Van Kalesi’nden yükselen “davam” nidası mahkûmiyet kabul eder mi? Bir ömür yürekte cayır cayır yanan dava ateşi eritir kelepçeleri, zincirleri, demirleri... Bu ateş yalana alışmış dudakların üflemesiyle söner mi?
“Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra...” Bin yiğidi gömseler bayırlara, dağlara, meçhul mezarlara, birimiz bile geri adım atmama kararlılığındayız. Gömleklerimiz arkadan yırtılmışsa ardımıza bakmadan gideriz her türlü cefaya... Başımızın tacı sayarız yürüdüğümüz yoldaki dikenleri...
Abi;
Kaderde yazılan nedir bilemeyiz, halimizi Rabbimize arz ederiz... Siz geri dönene kadar hakikati duyurmak için hizmetteyiz, mesaideyiz, nöbetteyiz... Yiğitçe haykırdığınız ‘Özgür Türkiye susmaz, Özgür medya susmaz’ gerçeğinin sedası yankılanacak zulmün ördüğü duvarlarda… İnşallah en kısa zamanda geri geldiğinizde o besteye birlikte ses vermeye devam edeceğiz... Sonra birlikte çay içer ve biraz da gülümseriz... Hep birlikte ‘hey gidi günler’ deriz.. Sizi ‘Kardeşlerime selam olsun’ müjdesiyle yeniden selamlıyor; dualarımızı, gönlümüzü sırdaşınız yaparak hürmet ediyoruz…
O güne kadar dostunuz ve yoldaşınız Allah olsun...
Samanyolu Yayın Grubu Çalışanları"