Alkan yazısında amacın son büyük ve özgürce yayın yapan medyanın susturulmasının amaçlandığını söyledi. Kanuni altyapısı bulunan el koymaya da değinen Alkan Operasyonun amacını yayın organlarımızın binaları, tesisleri ve bilumum varlıklarıyla el koymak; tamamen susturmak ve ele geçirmek olarak açıkladı
***
Son Kale
Bugün itibarıyla “Birinci Geleneksel 17-25 Ayarsızlar Haftası”na girmiş bulunuyoruz.
Kutlu olsun! Bu haftanın ilham ettiği yüksek değerlerden, kutlu becerilerden ve ‘alnı secdeli’ mü’minlerin zamanla nasıl birer yolsuzluk dişlisi haline gelmesinden bahsetmemiz ve çocuklarımıza, “Bakın evlâtlarım, bu amcalar vaktiyle böyle kötü işler yaptılar; fıtraten fena insan değillerdi fakat iktidar ve kolay para onları zıvanadan çıkardı, ceberrutlaştılar; ibret alın da sizler böyle olmayın” diye nasihatlerde bulunmamız gerekirken gazetecilerin yaka-paça gözaltına alınmasını konuşmaktayız.
Operasyon, bütün acemiliklerine rağmen başarılı oldu; emeği geçenlere aferin! Her baskı rejimi, sizin gibilerin omuzlarında yükselir gençler!
Şimdi başka gerçeklerden bahsedelim: Evinizde televizyon, internet var; gazete bayilerinde manzaraya şöyle bir göz atıyorsunuz. Haber alma kaynaklarınızın dörtte üçü ya doğrudan % 10 havuzuna (Bkz. Ahmet Dönmez, Yüzde On- Adil Düzenden Havuz Düzenine, yeni çıktı, tavsiye ederim) bağlı veya patronları korkutulduğu için penguen belgeseli yayınlayan organlar. Hâlâ muhalefet yapabilen en büyük yayın öbeğinin iki tepe yöneticisi şu an gözaltında. Bu operasyonun amacı Zaman ve Samanyolu Grubu’nun üst yöneticilerini yıldırmak değil (böyle bir ihtimâl yok zaten çok şükür!) bu yayın organlarına binaları, tesisleri ve bilumum varlıklarıyla el koymak; tamamen susturmak ve ele geçirmek!
Yapabilirler mi? Elbette yapabilirler; bunun için gerekli bütün kanun düzenlemeleri, çaktırmadan torbalar içine atılıp AKP Grubu’ndan geçirildi zaten. Eğer muktedirlere karşı yanlış yaparsanız, “falan diziyi niçin seyrettin?” veya “falan diziyi niçin seyretmedin bakiim?” gibi ithamlarla tutuklanabilirsiniz (nitekim 14 Aralık patırtısının gerekçesi de böyle bir şey!). Mal varlığınıza el konulabilir çünkü bunun kanuni zemini şu an yürürlükte.
İşinizden olabilirsiniz; devlet memuruysanız kovulmanız çok kolay. Serbest meslek erbabıysanız yine kaçarınız yok. Doğan Medya grubunu bile hizâya çeken mali denetleme tehdidi yanında ufak-tefek esnafın esâmisi okunmaz. “Hür teşebbüsümüz”, dişe dokunur ölçekteki tüccar ve sanayicilerimizin ise TOBB ve Koç Grubu’nun son dört gün içinde nasıl canlı yayında naklen hizaya getirildiğini seyretmiş olmalısınız...
“Benim özelime kimse karışamaz” diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz; izleniyorsunuz ve bilumum haberleşmeniz not ediliyor. “Bana ne, bana ne; işte muhalefet partileri var, çıkıp konuşuyorlar ya” diye kendinizi teselli etmemelisiniz; bu gidişle onlar da yeni Türkiye’nin vitrininde, rejimine meşruluk görüntüsü veren birer aksesuara dönüştürülecekler.
Anlayın artık arkadaşlar, artık herkes birer mâkul şüpheli; emniyet ve yargının tarafgir davranması halinde sığınabileceğiniz hiçbir hukuk limanı kalmadı (hepsine marina veya AVM yapıldı!) Şu an itibarıyla temel haklarımız bakımından fiilen Kenan Paşa’nın anayasasından bile daha gerilerdeyiz!
“Zaman, Samanyolu kapanırsa bana ne” diyebilirsiniz, canınız sağolsun ama bilmelisiniz ki hizaya getirilmedik sadece bu basın öbeği kalmıştır. An itibarıyla hukukun verdiği gönül rahatlığı ve teminatla yazmıyoruz; yazabilme ve ‘eğriye eğri, doğruya doğru’ diyebilme hakkımız, iktidara yakın herhangi bir savcının hayal gücüne ve insafına kalmış bir şeydir. Bunu bilin!
‘Madem korkuyorsun niçin çıktın kavağa?’ diyeceksiniz; korkan vaktiyle ‘havuz’a atlar veya köşesine çekilip çekirdeğini çitleyip keyfine bakardı. Mesele korku değil, mesele biz sustuğumuzda artık konuşacak başka birilerinin kalmama ihtimâli...
Kendimizi çok mu önemsiyoruz; yazın bunları bir kenara, inşallah ileride lâzım olmaz!