Kapatılan Taraf gazetesinin muhabiri Mehmet Baransu, Türkiye’de demir parmaklıklar ardında bulunan 70 kadar meslektaşı içinde “en uzun süre hapiste tutulma” rekorunu elinde bulunduran üç gazeteciden biri. Yaptığı haberler nedeniyle açılan davalar ve aldığı hapis cezalarının mahiyeti nedeniyle şu anda ülke cezaevlerinde bulunan onbinlerce siyasi mahpus arasında ismi ön sıralarda geçiyor.
Baransu, 1 Mart 2015 tarihinde Balyoz davasına ilişkin soruşturma ve davaya dayanak oluşturan 'belgeleri temin etme, tahrip etme ve amacı dışında kullanma' iddiasıyla gözaltına alınmıştı. 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından tutuklanmasına karar verilen Baransu, 2 Mart 2015 tarihinde cezaevine girdi ve o tarihten beri, yani yaklaşık altı yıl yedi aydır cezaevinde bulunuyor.
Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 70 sanıklı davanın sanıklarından biri olan Baransu’ya 17 Temmuz 2020’de bu davada gizliliği ihlal suçundan 2 yıl, yasaklanan bilgileri açıklama suçundan 4 yıl, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ise 13 yıl 6 ay olmak üzere toplamda 19 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Taraf Gazetesi’nin 28 Kasım 2013 günü yayınladığı ‘Gülen’i bitirme kararı 2004’te MGK’da alındı’ manşet haberiyle ilgili olarak da Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 23 Kasım 2020’de ‘devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri temin etme’, ‘devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklamak’, ‘MİT’in görev ve faaliyetine ilişkin bilgileri ve belgeleri temin etmek suretiyle MİT Kanunu’na muhalefet’ ve ‘MİT’in görev ve faaliyetine ilişkin bilgi ve belgeleri yayımlanması veya açıklanması’ suçlarından da daha sonra toplam 17 yıl 1 ay hapis cezası verildi. Böylelikle hapis cezası toplamı 37 yılı aştı.
Kapatılan Taraf gazetesinin eski yöneticileri Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve Yıldıray Oğur ile birlikte “Egemen harekat planı”nın kaybolduğu gerekçesiyle yargılandığı davada da ayrıca Mehmet Baransu için 52,5 yıl hapis cezası isteniyor.
Anayasa Mahkemesi 2016 yılında Baransu’nun hak ihlali nedeniyle yapmış olduğu başvuruyu reddetti, tutuklanmasının hak ihlali olmadığına hükmetti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülmeyi bekleyen dosyaları bulunmakta.
Baransu, 12 Mayıs 2016’da tutuklanan Nedim Türfent ve 20 Aralık 2011 tarihinden beri cezaevinde olan Mikail Barut ile birlikte en uzun süredir tutuklu bulunan gazetecilerden biri.
Onlarca davası devam eden, ancak aldığı cezanın ağırlığına rağmen ülke medyasının hakkında genel olarak “sessiz kalmayı” tercih ettiği, ancak uluslararası medya gözlem kuruluşları tarafından durumu izlenen Mehmet Baransu, cezaevinden Ahval’in sorularını cevapladı. Karmaşık dava süreçleriyle ilgili ayrıntılar içeren bu mülakatı birkaç gün boyunca yayınlayacağız.
Kamuoyunda “milli orduya” kumpas kurmaktan yargılandığınız, sahte evrak ürettiğiniz ve bu sebeple hapiste olduğunuz algısı var. Şu anda yargılandığınız suçlar bunlar mı?
Taraf gazetesinde yayımladığım hemen hemen her haberle ilgili hakkımda dava açtılar. 140’ın üzerinde davadan yargılanıyorum. Yargılandığım hiçbir davamda kumpas kurmakla, yalan haber yapmakla suçlanmıyorum. Bu şekilde suçlanmam da mümkün değil. Taraf gazetesinde bine yakın haber yaptım. Tek bir haberimle ilgili yoğun tartışma yaşandı, o da Balyoz haberi.
Yargıtay 16. Ceza dairesi de üç ay önce Balyoz’un darbe planı olduğuna karar verip bazı beraat kararlarını bozdu. Bu haber nedeniyle tutukluyum ve suçlama da kumpas kurmak falan değil.
Nasıl? Kumpas kurmakla tutuklu değil misiniz? Bazı Balyoz sanıkları, onların avukatları, bazı gazeteciler sanki kumpas kurmaktan tutukluymuşsunuz gibi iddialarda bulunuyor?
“Devletin gizli belgesini ele geçirmek” suçlamasıyla tutukluyum. Kumpas suçlaması yok. Olması da mümkün değil. Balyoz’un darbe planı olduğunu Balyoz sanıklarının bir kısmı bile kapalı kapılar ardında itiraf ediyorlar. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman da yazdığı kitapta bazı sanıkları suçladı ve Balyoz darbedir dedi.
Hakkımdaki davayı “kumpas davasıymış” gibi gösterip, kamuoyuna yansıtıp, işledikleri suçların, darbe konuşmalarının konuşulmamasını istiyorlar.
Bir bavul dolusu sahte belge üzerinden haber yaptığınız düşüncesi yanlış mı yani? Bu belgeler gerçek mi? Bu belgeler ile ilgili askeri savcılık veya cumhuriyet savcıları bir işlem yaptı mı?
Bir bavul dolusu sahte evrak üzerinden haber yapmış olsam beni sahte evrak düzenlemek ve kumpas kurmakla yargılarlardı. 7 yıldır hapisteyim. Hakkımda tek bir sahte evrak, kumpas davası açılmadı. Açılması da mümkün değil. Çünkü yazdığım her haberim gerçekti. Balyozcular, “Biz 2003 yılında Yunanistan’la savaş planı konuştuk, darbe iddiaları yalan” diyorlar. Onlara ve kumpas diyenlere soru soruyorum ve cevap veremeyip susuyorlar.
Madem Yunanistan’la savaş planı yaptınız. Dönemin Başbakanı Abdullah Gül’ü, Tayyip Erdoğan’ı, belediye başkanlarını, 250 bin kişiyi niçin tutuklayacaktınız, stadyumlara koyup yargılayacaktınız? Tüm kamu kurumlarındaki kişilerin yerine niçin askerleri atayacaktınız? Yetmezse emekli askerleri kamu kurumlarına atarız diye niçin konuşma yaptınız? Ve asıl önemlisi, madem Yunanistan’la savaş planı konuştuk diyorsunuz. Tüm birlikleriniz, tüm komutanlar sınırda Yunanistan’lala savaşmak yerine niçin İstanbul’da görevlendirilmişti? Sıkıyönetim ilan edip, meclisi feshedip, niçin. milli mutabakat hükümetini niçin kurdunuz?
Balyozda böyle konuşmalar mı var?
“Kumpas” diye algı yapmalarını nedeni de buydu. O dehşet konuşmaları, planları unutturmak. Kumpas diyerek, işledikleri suçtan kurtulmak.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, “bir dakika” dedi. “Burada kumpas yok, darbe planlaması var.” Yedi kişinin beraatını bozdu. Savcı yedi kişi yönünden değil de 100 kişi yönünden dahiitiraz etmiş olsa, 100 kişinin de beraati bozulacaktı.
Savcının da ihmali var. Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Balyozcuların tamamını beraat ettirince, savcı, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası dosyanın tamamını okumadan alelacele sadece yedi kişi yönünden kararın bozulmasını istedi. Oysa bu yedi kişi gibi konuşan 50’den fazla isim var. Sadece yedi kişi yönünden itiraz edilince, diğerleri “kurtulmuş” oldu. Yargıtay’ın yapacağı bir şey de kalmadı.
Yargıtay’ın kararına rağmen mahkeme bu kişileri beraat mi ettirdi?
Az önce sorduğum sorularıma Balyoz planına katılanlar nasıl cevap veriyorlar biliyor musunuz? “Rahatsız edici bazı konuşmalar olmuş olabilir. Bazı sorunlu konuşmalar var. Kabul ediyoruz.” Benim yargılandığım ilk duruşmada avukatlar bunları söylediler ve kayıtlara girdi cümleleri. Böyle açıklıyorlar.
2015 yılında Balyoz darbe planını aklayan mahkeme heyeti ise bu konuşmaları kumpas diye aklamadı. “Bu konuşmalar hoş olmamıştır, Başbakanın tutuklanması, Milli Mutabakat hükümeti kurulması, belediye başkanlarının tutuklanması, görevden askerlerce alınması, bunların konuşulması hoş olmamıştır. Bu konuşmalar darbe anlamına gelmez. İfade özgürlüğü kapsamında yapılan konuşmalar” diyerek, skandal bir kararla beraat ettirdi bu kişileri.
Ben de bu kararlarını eleştirdim diye başka bir davada yargılanıyorum. Bu davada ilginç isimler bir araya geldi. Çetin Doğan avukatı aracılığıyla şikayetçi oldu. Hakaret suçlamasıyla… Tek bir hakaret yok. Savcı da biliyordu. Dosya beş yıl bekledi. Sonra mecburen dava açtılar. Çetin Doğan ve hakimler benden şikayetçiler.
Bir de Recep Tayip Erdoğan. “Erdoğan’ı niçin tutuklayacaktınız?” diye Balyoz sanıklarına sormuştum. Erdoğan da onlarla aynı sıralarda oturup, benden şikayetçi oldu.
Mahkemede Erdoğan’ın avukatlarına da söyledim. “Aynı sırada yan yana oturmanız da çok ilginç olmuş” dedim. Geçen hafta duruşmamız vardı. Balyozu aklayan mahkeme heyeti benden şikayetçi. Yargıtay onların kararını bozmuş. Onlar ise üzerlerindeki cübbeyi çıkartacaklarına benden şikayetçi oluyorlar.
Benden şikayetçi olup, verdikleri hukuksuz kararın konuşulmamasını istiyorlar, hukuksuzluğu örtbas etmeye çalışıyorlar.
Peki, Yargıtay son kararıyla bu beraat kararını bozdu ve Balyoz’un darbe toplantısı olduğunu, ancak bu kişilerin planı hayata geçiremedikleri için “suç için anlaşma suçunu işlediklerine” karar verdi. Haberinizi doğru bulmuş oldu bir bakıma. Bu kararı duyunca, ne hissettiniz, ne düşündünüz?
Sadece ülkem adına üzüldüm. Balyozcular bile 2003 yılında darbe toplantısı yaptıklarını kabul ediyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, MHP lideri Devlet Bahçeli, AKP’li bakanlar meydanlarda, ekranlarda “Balyoz darbe planıdır” diye açıklama yaptılar. Videolarda, internette var. DEVA Partisi’nde şu an siyaset yapan İdris Şahin’e Balyoz davasında hapis yatan bir kişinin “Balyoz darbe planıydı” dediğini biliyoruz. Herkes kumpas değil, darbe olduğunu biliyor. Söylenen cümleler arşivlerde. Beni “günah keçisi” ilan edip, kendi suçlarından kurtulmak istiyorlar.
Hapiste olmanızı kimler, neden istiyor?
Benim hapiste olmamı günahları çuvala sığmayan insanlar istiyorlar. İşledikleri suçlar ortaya çıkmasın diye beni suçlayıp, suçlarından kurtulmak istiyorlar.
Buna herkes dahil. Balyozcular, darbe toplantısı yaptıklarını biliyorlar. Hükümet iktidar işledikleri suçu biliyor. Gazeteciler, aydınlar suçlarını biliyorlar. Suçları ortalığa saçılmasın, geçmiş günahları ortaya çıkmasın, arşivde olan yazıları, sözleri konuşulmasın diye içeride hücrede “söz hakkı olmayan” bir kişiye günahlarını, suçlarını yıkmaya çalışıyorlar. Günah keçisi dememin nedeni bu.
Dışarıda olsam 15 Temmuz’un bilinmeyen, karanlık noktalarını araştırır ve ortaya çıkarırdım. Bunu da bildikleri için beni içerde tutuyorlar. Ben içerdeyim çünkü benim içeride, paratoner olmam isteniyor.
Şimşek ve yıldırımların yaşam alanlarını ve hayatı tehdit etmemesi için belli yerlere paratoner kurulur. Yıldırım ve şimşekler buraya düşer ve insanlar tehlikeden uzak kalırlar. Beni de paratoner gib görüyorlar. Bütün yıldırım ve şimşekler benim üzerime çekilsin ki bu insanlar rahat ve huzurlu bir şekilde yaşamlarını sürdürebilsinler.