CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Rize'deki konuşmasında, fiilen bir "yarı başkanlık sistemi" oluştuğunu ima ettikten sonra şöyle bir cümle de kurdu: "Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun, hukuki çerçevenin anayasal olarak kesinleştirilmesidir."
"Fiili durumun, hukuki çerçevesinin yaratılmasının anayasal olarak kesinleştirilmesi" eylemine "darbe" diyoruz.
Türkiye'de de, dünyanın darbe yapılan yerlerinde de böyle oldu. Darbeciler önce ellerindeki gücü kullanarak fiili bir durum yarattılar, sonra da o fiili duruma hukuki bir meşruiyet kazandırmak için kendilerine uygun bir anayasa yaptılar.
Bunu askerler yaptığı zaman "askeri darbe" adı veriliyor. Siviller gerçekleştirirse de "sivil darbe"!
Bir de Saray'da yapılan darbe türü var ki o mevcut hukuki durumun korunarak sadece yönetimin değiştirilmesiyle ilgili. Yani konumuzun dışında.
Şimdi Erdoğan'ın sözlerine geri dönelim: Bu konuşmasıyla Cumhurbaşkanı aslında kendisini bir "başkan" ya da "yarı başkan" ya da "partili cumhurbaşkanı" olarak ilan ediyor.
Bu ilan ettiği şeyin Anayasa'da yeri var mı? Yok!
Halkoyuna, referanduma sunulmuş ve onun onayı aranmış mı? Kesinlikle hayır.
Peki neye dayanarak kendisini bir tür "başkan" ilan edebiliyor ve bu ilan ettiği şeyin anayasal-hukuki çerçevesinin çizilmesi gerektiğini emrediyor?
Elinde tuttuğu güce dayanıyor!
Ortada yetkilerine sahip çıkacak bir Başbakan, hükümet ve TBMM çoğunluğunun olmamasının kendisine verdiği güce dayanıyor.
O güç ile anayasal düzeni değiştiriyor, değiştirdiğini ilan ediyor, TBMM'ye de bunu onaylamak görevi kalıyor.
Kenan Evren'in yaptığı işten ne farkı var?