Meksika'nın bugün göreve başlayan yeni başkanı Andres Manuel Lopez Obrador'un (AMLO) başkan olarak seçilmesinin Meksika siyaseti açısından önemi, yaklaşık 80 yıl aranın ardından ilk kez solcu bir adayın seçimleri kazanmış olmasından ileri geliyor.
Adı özellikle son dönemde ortaya çıkan yolsuzluk skandalları ve Ayotzinapa katliamı gibi olaylarla anılan ve son 90 yılın 78'inde ülkeyi yöneten sağcı Kurumsal Devrimci Parti'nin (PRI) mağlubiyeti ile birlikte düşünüldüğünde, sosyal demokrat AMLO'nun zaferinin solda yarattığı heyecan anlaşılır görünüyor. Bu seçim zaferi ayrıca, Latin Amerika'da son yıllarda yükselişe geçen ve en somut örneğini Brezilya'da gördüğümüz sağ dalgaya verilen bir yanıt olarak da görülmekte, zira AMLO'nun aday olduğu parti Ulusal Yenilenme Hareketi (MRN), koalisyon ortakları ile birlikte meclisteki 500 sandalyenin 252'sini, senatodaki 128 sandalyenin ise 55'ini elde etmiş durumda.
Bununla beraber, ne yeni devlet başkanı ne de seçim ittifakı yaptığı, aralarında sağcı (PES) ve çeşitli Katolik gruplar da bulunan siyasi partiler Meksika siyasetinde yeni değil. 2000 yılında seçildiği başkent Mexico City valiliği görevini 2005 yılına kadar sürdüren AMLO, önceki iki devlet başkanlığı seçiminde de (2006 ve 2012) aday olmuştu. Vali olduğu dönemde iş çevreleriyle iyi ilişkiler içinde olan AMLO, özellikle büyük inşaat firmalarına sağladığı vergi indirimleri ve geniş imar izinleri ile eleştirilmişti.
ÖZELLEŞTİRMEYE DEVAM
Seçim öncesinde verdiği vaatlerde şimdiden yumuşamaya gitmeye başlayan AMLO, başkanlık görevini yürüttüğü süre içerisinde ise Meksika'daki ekonomik ve sosyal sorunlara kalıcı çözümler getireceğe benzemiyor. Seçildikten kısa bir süre sonra bir önceki hükümet tarafından başlatılan enerji sektöründe özelleştirme sürecini durdurmayacağını belirten AMLO, Meksika ekonomisinin önemli sektörlerinden olan enerjinin ve özellikle petrol endüstrisinin özelleştirilmesine bir önceki seçim döneminde şiddetle muhalefet etmişti.
Ayrıca, seçimlerden önce açıkladığı kabine listesinde Maliye Bakanlığı görevi neo-liberal ve sağcı Carlos Manuel Urzúa Macías'a verilmiş durumda. Başkan seçilmesinden kısa bir süre sonra AMLO'nun Meksika İşadamları Konseyi ile görüşerek ülkenin büyük sermayesinin desteğini alması da ilerleyen yıllarda izlenecek ekonomi politikalarında kimin çıkarlarının gözetileceğine dair bir ipucu veriyor.
ABD İLE YENİ NAFTA ANLAŞMASI
Son olarak, görüşmelerine bir önceki hükümet döneminde başlanan ve 30 Kasım tarihinde imzalanan ve Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'nın (NAFTA) revize edilmiş hali ABD-Meksika-Kanada Anlaşması'na (USMCA) AMLO ve hükümeti tam destek veriyor.
Geçtiğimiz ay bir telefon görüşmesi gerçekleştiren ABD Başkanı Trump ve AMLO, ekonomik işbirliği ve mülteci sorunu başta olmak üzere pek çok konuda birlikte çalışacak olmaktan memnun olduklarını ve USMCA'ya olan desteklerini belirtti. Anlaşmanın sağladığı çeşitli gümrük vergisi muafiyetleri ve serbest bölgeler aracılığıyla ABD'li tekellerin Meksika ekonomisine büyük zarar vermesi, ülkede çeşitli tepkilere neden oluyor.
Ülkenin farklı yerlerinde güvenliğin ordu tarafından sağlanması, çeşitli siyasi cinayetlerin aydınlığa kavuşturulmamış ve sorumluların yargılanmıyor oluşu ve bunlara konu olan ulusal güvenlik yasası ise yeni hükümetin bir öncekinden devraldığı ve herhangi bir değişim sinyali vermediği diğer uygulamalar.