Almanya'da on yıldır başbakanlık koltuğunda oturan Angela Merkel, mülteci kriziyle birlikte siyasi hayatının en zorlu sınavını veriyor. Daha önce "2017 yılındaki federal seçimde Merkel aday olmazsa iktidar olamayız." denen Hıristiyan Demokratik Birlik (CDU) partisinde Merkel'e karşı direniş başladı. Merkel'in siyasi hayatında Türkiye'nin bu kadar etkili rol oynanacağı tahmin edilmiyordu.
Yüzyılın mülteci akını yaşayan Almanya'ya yıl sonuna kadar gelen göçmenlerin sayısının 1,5 milyona ulaşacağı iddia ediliyor. Sadece Eylül ayı içerisinde 300 bine yakın mültecinin ülkeye giriş yaptığı ve şuan günlük 5 bine yakın Suriyeli, Iraklı ve Afganistan kaçak göçmenin Almanya hedefiyle Yunanistan'a geçtiği belirtiliyor.
Ağustos ayı sonunda Macaristan'a ulaşan mültecilere, Macar hükümeti tarafından insan onuruna yakışan şekilde muamele edilmediği gerekçesiyle Almanya'nın kapılarını göçmenlere açan ve "Biz bunu başarabiliriz" sözüyle siyasi sorumluluk alan Başbakan Angela Merkel, on yıllık başbakanlığının en zor günlerini yaşıyor. Almanya'ya gelen mülteci sayısı yükseldikçe Merkel üzerinde baskı artıyor. Her fırsatta kapıların açılması kararını savunan sınırların kapatılması taleplerini geri çeviren Merkel, "Biz bunu başaracağız" sözü ile mülteci krizini aşacakları vurgusunu yapıyor.
TABANDA VE PARTİ GRUBUNDA MERKEL'E BAŞKALDIRI
2017'de yapılacak olan bir sonraki federal seçimde "Merkel tekrar başbakan adayı olmazsa seçimi kazanamayız" fikrinin hakim olduğu Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) tabanında ve parti grubunda Merkel'e karşı başkaldırılar başladı. Geçtiğimiz hafta Almanya genelinde 130'ya yakın CDU'lu politikacı imzaladıkları mektubu, Merkel'e hitaben CDU genel merkezine göndererek bir an önce mülteci politikasında sert dönüş yapmasını talep ettiler. Partisinin bölgesel kurultaylarında da tabandan tepkiler görmeye başlayan Merkel'e, mülteci krizinin ulusal krize dönüşeceği endişeleri dile getiriliyor ve sınırların kapatılması talepleri artıyor. Aynı şekilde Birlik Partileri CDU/ CSU grubu üzerinde de tartışılmaz ağırlığı olan Başbakan Merkel'in önceki haftaki grup toplantısında bazı milletvekillerinin sözlü ve bazılarının da protesto alkışlarıyla tepki göstermesi Merkel üzerinde soğuk duş etkisi yaptı.
Kulislerde bazı CDU'lu bakanların, siyasi müsteşarların ve Merkel'in yol arkadaşlarının "İlk defa Merkel'in ne yapmak istediğini anlamıyoruz." dedikleri dile getiriliyor. Seçmende, partisi CDU'nun ötesinde bir desteğe sahip olan Merkel'in, artık eyalet seçimlerinde partisine oy kaybettirebileceği endişeliyle seçim kampanyalarına davet edilmeyeceği konuşuluyor. Bir zamanlar halk tarafından övülen Merkel'in kriz nedeniyle partisini arkasına alma telaşı içine girdiğini söyleyen gazeteci Berthold Köhler, Merkel'in siyasi hayatında bu kadar sert bir sınavla karşılaşmadığını kaydediyor.
YUNANİSTAN KRİZİNDEN DAHA DERİN
Başbakan Angela Merkel'in yaşadığı siyasi krizin, Yunanistan krizinden daha derin olduğu ifade ediliyor. Yunanistan'ı iflasın eşiğine getiren mali krizde partisi ve tabandan ciddi tepki görmeyen Merkel, mülteci krizinde Avrupa Birliği'ni de arkasına alamamanın sıkıntısını yaşıyor. Uzmanlar Merkel'in hem iç politikada hem de Avrupa'da yalnız kaldığını ifade ediyor. Mülteci kriziyle Avrupa'nın tarihi bir değerler sınavından ve bir arada kalabilme testinden geçtiğini söyleyen Merkel, sorunun AB'nin dayanışmayla aşılabileceğini ifade ediyor.
MERKEL SONRASI SENARYOLAR KONUŞULMAYA BAŞLANDI
Her ne kadar Merkel'in istifa edebileceği veya başbakanlığını düşürmek için girişimlerde bulunulacağı iddiaları şimdilik gerçeklikten uzak görünse de başkent kulislerinde Merkel sonrası senaryolar konuşulmaya başlandı. Berlin kulisinden bilgiler aktaran Almanya'nın tanınmış gazetecilerinden Wolfram Weimer, Merkel'in mülteci krizini yönetmede başarısız olması halinde uygulanmak üzere başta partisi CDU olmak üzere tüm partilerin yeni senaryolara hazırlandığını iddia etti. Weimer'e göre Hıristiyan Demokratlar, başarısızlık durumunda Merkel'i istifaya zorlayacak. Yerine de geçiş hükümeti başbakanı olarak Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble'yi düşünüyorlar.
MÜLTECİ KRİZİNDE DESTEĞİNİ ESİRGEDİ
Schäuble'nin parti grubunda ciddi ağırlığı olduğu ve mülteci tartışmalarında Merkel'e mesafe koyduğu belirtiliyor. Yunanistan krizinde Merkel'e tam destek veren Schäuble'nin mülteci krizinde sessiz kalması ve medyaya konuşmaması dikkat çekiyor. Schäuble'nin başbakanlığı senaryosuna kardeş parti Hıristiyan Sosyal Birlik'in (CSU) de sıcak bakacağı ileri sürülüyor.
BAVYERANIN İKTİDARI
İkinci ihtima ise CSU Başkanı ve Bavyera Başbakanı Horst Seehofer'in federal başbakanlığa oynaması.
"Kapıların açılması hataydı. Almanya kontrolü kaybediyor. Mülteci kabulü sınırlandırılmalı. Sınır kapıları kapatılmalı." sözleriyle Merkel'e açıktan muhalefet eden Merkel'in partisi CDU'nun kardeş partisi CSU Başkanı Seehofer, CDU içinde ve muhafazakâr tabanda destek buluyor. En son 2002 yılında Edmund Stoiber'i federal başbakan adayı çıkaran CSU'nun, 2017'de tekrar aynı şansı elde etme fırsat yakaladığı ifade ediliyor.
SOL KOALİSYON SENARYOSU
Üçüncü senaryonun ise CSU ile Merkel arasındaki ayrılığın derinleşmesi halinde iktidar ortağı SPD'nin ani bir hamle ile Yeşiller Partisi ve Sol Parti'nin desteği ile "Acil hükümet" çağrısıyla iktidarı ele geçirmek için hareket geçmesi gösteriliyor.
Yeşiller Partisi'nin Merkel'in mülteci politikasını desteklemesi ve övmesi, diğer taraftan Sol Parti grubunda Groger Gysi'nin ayrılması sonrası yönetime gelen Sarah Wagenknecht'in Gabriel'e çok uzak durması Gabriel'in başbakanlık için harekete geçmesi ihtimalini zayıflatıyor.
DİĞER SENARYOLAR
Dördüncü senaryonun da, Savunma Bakanı Ursula von der Leyen'in Merkel'in yerine geçmesi. Alman Ordusu'nda önemli reformlar için adımlar atan ve mücadeleci kimliği ile öne çıkan von der Leyen'in, bugünlerde doktora çalışmasında intihal iddialarıyla uğraşması mülteci krizine eğilmesini engelliyor. Merkel'e muhalif çıkışlarıyla bilinen diğer bir alternatifin ise CDU Yardımcısı ve Rheinland- Pfalz eyaleti başbakan adayı Julia Klöckner. CDU'nun sağ kanadını temsil eden Klöckner'in Aralık'taki kurultayda, Merkel'e karşı kulis yoklaması yapacağı kaydediliyor.
BİRLİK PARTİLERİ'NE DESTEK DÜŞÜŞTE
Hıristiyan Birlik Partileri CDU/CSU'nun oy oranı çok uzun zamdan sonra ilk defa düşüş yaşadı. Son seçimde yüzde 42 alan CDU/CSU'nun oy oranın mülteci krizi nedeniyle yüzde 37'lere gerilediği görülüyor. Sosyal Demokratlar yüzde 26, Yeşiller yüzde 9, Sol Parti yüzde 10 ve Hür Demokrat Parti'nin yüzde 5 öldüğü görülüyor.
MERKEL'İN SİYASİ GELECEĞİNİ TÜRKİYE BELİRLEYEBİLİR
Almanya'ya gelen mültecilerin yüzde 80'inin Türkiye üzerinden geldiği ifade edilirken, Merkel'in siyasi geleceğinin mülteci akınını durdurabilmesine bağlı olduğu ileri sürülüyor. Bu sebeple sürpriz şekilde Türkiye'yi ziyaret eden Alman Başbakan, Türkiye'ye Avrupa Birliği ile müzakerelerin canlanması desteği, maddi yardım ve Türk vatandaşlarına vize muafiyeti gibi temelde soğuk yaklaştığı birçok konuda sıcak vaatlerde bulundu. Alman Meclisi'nde gündeme gelen 1915 olaylarının "soykırım" olarak tanınmasını hedefleyen yasa tasarısı rafa kaldırıldı. Başbakan Merkel'in mülteci krizinde başarısı birazda Türkiye ile yapacağı anlaşmalar sonra Ankara'nın Ege'den Yunanistan'a kaçak göçmen akınını durdurmasına bağlı.
Merkel'in siyasi geleceği için Türkiye hiç bu kadar belirleyici olmamıştı. Mülteci krizinin çözümünde Ankara'yı merkeze oturtan Merkel'in bunda başarırız olması halinde, Merkel muhalifleri harekete geçeceği ileri sürülüyor. Merkel'in siyasi hayatinin mülteci akınını durdurmasına ve Türkiye ile yapacağı anlaşmaların başarılı olmasına bağlı olduğu kaydediliyor.
2016 YILI MERKEL İÇİN BELİRLEYİCİ OLACAK
Başbakan Merkel için 2016 yılının kader yılı olacağı konuşuluyor. Rheinland- Pfalz ve Baden- Wurttemberg'de eyalet seçimleriyle birlikte Merkel, mülteci politikasındaki ilk sınavını verecek. 13 Mart 2016'da Rheinland- Pfalz'da Baden- Wurttemberg'de partisinin başarısız olması durumunda Merkel etrafında dönen tartışmalar artabilir. Merkel, eyalet seçimlerinden önce Aralık ayı içinde partisinin olağan kurultayında delegeleri mülteci politikasındaki duruşu konusunda ikna etmeye çalışacak. Kamuoyu araştırma kuruluşları seçmenlerde 'Merkel'den bıktık' tepkisinin olmadığını daha çok mülteci krizinde kontrolün kaybedilmesi endişesinin hakim olduğunu ve bu nedenle Merkel'in devamlı olarak "Biz bu işi başarırız. Bu işin altından kalkarız' sözünü tekrarladığını hatırlatıyor.
SCHRÖDER'İN AKIBETİNİ Mİ YAŞAYACAK?
Başbakan Merkel'in selefi Gerhard Schröder'in akıbetini yaşayabileceği iddia ediliyor. 1998-2005 arası Almanya başbakanlığı yapan Schröder, tabanından gelen bütün itirazlara rağmen Almanya'nın sosyal ve çalışma sisteminde reform gerçekleştiren Ajanda 2010'u kabul edip hayata geçirmişti. Schröder, Almanya'nın geleceği için hayati önem atfettiği Ajanda 2010 reformunun bedelini 2005 seçiminde partisinin oy kabıyla ödemiş ve başbakanlıktan olmuştu.
Aynı şekilde Almanya'nın 2030 yılında kadar 6 milyona yakın çalışanın emekli olacağı ve demografik değişimden dolayı nüfusun yaşlandığı gerçeğini gören Merkel, Almanya'da ekonomik ve sosyal refahın devam etmesinin alacağı dış göçe bağlı olduğunu bilinciyle, siyasi hayatını riske atarak yüzde 80'i 30 yaşın altında ve büyük çoğunluğu eğitimli olan mültecilere kapıları açtı. Merkel, akıbetinin Schröder gibi olup olmayacağı sorusunda ise "Halk, nasıl bir başbakanın yöneteceğine kendisi karar verecektir." cevabını veriyor. CİHAN