VOA'dan Cem Dalaman'ın haberine göre, Armin Laschet'in başbakan adayı olduğu Hristiyan Birlik Partileri CDU/CSU ise anketlerde yüzde 20’yle ikinci durumda. Başbakanlık yarışında, bu iki adaydan birinin birinci çıkması bekleniyor. Oy oranı yüzde 16’da olan Yeşiller’in yanısıra, liberal FDP, sağ popülist ve göç karşıtı AfD ve Sol Parti‘nin meclise girmesine de gözüyle bakılıyor. Anketlere göre ülkede en fazla arzu edilen hükümet modeliyse, sosyal demokrat SPD’nin ve Olaf Scholz‘un liderliğinde, Yeşiller ve liberal FDP’nin katılımıyla oluşturulacak bir koalisyon.
26 Eylül’de gerçekleşecek genel seçimler, Avrupa’nın en büyük ekonomisini kimin yöneteceğini belirlemenin ötesinde, Avrupa Birliği’nde (AB) liderlik rolünü hangi siyasetçinin üstleneceği sorusuna da yanıt verecek. Almanya Merkel döneminde krizlere yanıt vermede sıklıkla yetersiz kalan birliğin dış ve güvenlik politikasını yönetip, yönlendiren ülke oldu.
Merkel, 2008 sonrasında yaşanan Euro krizi, 2015’de birliği bölünmenin eşiğine getiren sığınmacı göçü, İngiltere'nin ayrılış süreci olan Brexit krizinin aşılmasında ve Corona sürecinin yönetilmesinde önemli rol oynadı. Örnek olarak 2015’de Merkel‘in çoğu Suriye’den kaçan bir milyona yakın mülteciye, Almanya'nın sınırlarını açması sonrasında, Avusturya başta olmak üzere AB’nin doğusunda yer alan ülkelerde, göç akınına öfke, siyaseti belirleyen unsur haline dönüştü. Ancak Merkel 2016’da, Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki sığınmacı mutabakatının yürürlüğe girmesine ön ayak olarak Suriyelilerin, Avrupa’ya kitlesel göçünü önledi ve Türkiye’de kalmalarını sağlayarak, AB üyelerini sakinleştirdi.
Merkelizm Sonrası AB
Şu an AB liderleri arasında en uzun süredir iktidarda olan politikacı sıfatını da taşıyan Merkel’in, Avrupa siyasetine bıraktığı miras, ileriye yönelik beklentilere de neden oluyor. AB ülkeleri arasındaki siyasi ilişkiler konusunda faaliyetlerde bulunan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) tarafından, 12 birlik üyesi ülkede yapılan bir anket, bu beklentiler konusunda önemli mesajlar içeriyor.
Berlin merkezli konseyin "Beyond Merkelism" (Merkelizm sonrasında) adlı araştırmasına katılanların büyük çoğunluğu, Almanya’nın 26 Eylül sonrasındaki yeni dönemde de AB’nin lideri olmasını arzuluyor. İspanya, Macaristan, Hollanda, Fransa ve Danimarka’da her iki kişiden biri "Almanya ekonomi, demokrasi ve insan hakları konularında bundan sonra da AB’nin çıkarlarını koruyan güç olmalı" derken, İtalya ve Polonya’da her dört kişiden biri Almanya’nın liderlik rolünü sürdürebileceğini düşünüyor. Araştırmanın ilgi çeken bir diğer sonucu da Avrupalıların yüzde 27’sinin, Merkel sonrası dönemde Almanya’nın, ulusal çıkarlarını daha fazla koruyan bir politika izleyeceği şeklindeki beklentileri.
Geçen yıl Mayıs ve Haziran aylarında yapılan bir ankete göre, Avrupalılar Merkel’den boşalacak koltuğa oturacak siyasetçinin, Rusya ve Çin’le ilişkilerde zayıf kalacağı görüşünde. Buna göre katılımcıların sadece yüzde 20’si yeni başbakanın, AB’nin çıkarlarını Rusya’ya karşı güçlü bir şekilde koruyabileceğini savunurken Çin’le ilişkiler konusunda, yüzde 17’yledaha az bir beklenti ortaya çıkıyor. Tam 12 gün sonra yapılacak seçimlerde Almanya'nın yeni başbakanı kim olursa olsun, bu kişinin Angela Merkel'in yılların akışı içinde oluşturduğu güven ve ağırlığa ulaşıp, ulaşamayacağını zaman gösterecek.