Seçilebilmek için partisi MHP’nin bir önceki seçimlerde aldığı oya ilave olarak 12-13 bin yeni oy alması gerektiğini belirten Yılmaz, “Ev ev, esnaf esnaf, fabrika fabrika dolaşıp halkın en iyi anlayacağı dilden ekonomiyi anlatacağım” dedi. Seçim sonrası ekonomiye ilişkin öngörülerde de bulunan Yılmaz’ın en büyük endişesi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ekonomiye müdahale etme ihtimali. Yılmaz, tek parti de olsa koalisyon hükümetleri de kurulsa Erdoğan riskinin dikkate alınması gerektiğini söyledi. İşte Yılmaz’ın adaylığının açıklandığı ilk gün yaptığı ilk değerlendirmeler:
UŞAK’A BİRLİKTE KARAR VERDİK
Sözcü: Ankara veya İstanbul’dan aday olmak istediğinizi ifade etmiştiniz, Uşak sizin için sürpriz oldu mu?
Yılmaz: Sürpriz olmadı, çünkü neresi olması gerektiği konusunda önceden oturduk, konuştuk. İstanbul ve Ankara’da ciddi bir yoğunluk vardı. Kendi memleketim olan Uşak’tan adaylığın daha olumlu sonuçlar getireceğine birlikte karar verdik.
12-13 BİN İLAVE OY TOPLAMAM LAZIM
S: Uşak’ta şansınızı nasıl görüyorsunuz. Birinci sıradan aday olmak milletvekilliğini garanti ediyor mu? Durmuş Yılmaz olarak ne kadar ilave oy toplamanız gerekiyor?
Y: Uşak’ta MHP belediye başkanı da çıkardı, milletvekilleri de çıkardı. Ancak son seçimlerde MHP’nin Uşak’ta milletvekili yok. MHP, 2011 genel seçimlerinde burada yüzde 16 oy almış, 2014 mahalli seçimlerinde il genel meclisi oyu yüzde 27,3’e çıkmış. Benim hesaplamalarıma göre, milletvekili seçilebilmem için mevcut oylara ilave olarak 12-13 bin civarında oy toplamam gerekiyor.
DOĞRULARI SÖYLEMEYE DEVAM
S: O ilave oyları toplayabilmek için ne yapacaksınız peki? Seçim stratejinizi belirlediniz mi?
Y: Ben geçmişten gelen bir siyasetçi değilim. Doğru bildiklerimi uygulayan bir bürokrat olarak çalıştım, yeri geldiğinde de doğru bildiklerimi hiç kimseden çekinmeden söyledim. Şimdi de doğru bildiklerimi aynı şekilde söyleyeceğim. Tabi partimden siyaset yapma teknikleri konusunda öneriler alacağım, oradan gelen notları dikkatli okuyacağım. Sonunda da bana uygun olanları uygulayacağım.
TARLAMDAN HİÇ KOPMADIM
S: Siz yıllarca Merkez Bankası’nda bankacılara, uluslararası finans kuruluşlarına teknik mesajlar verdiniz. Ekonominin teknik dilini kullanmak durumunda kaldınız. Şimdi birden bire Uşak seçmenine ulaşma, mesajları halka doğru anlatma ihtiyacı doğdu. Bu dönüşümü nasıl yapacaksınız?
Y: Ben Uşak’tan hiç kopmadım. Bir ayağım hep buradaydı. Merkez Bankası’nda başkanlık yaparken de toprağımın başındaydım. Ben aynı zamanda bir çiftçiyim. Kendi tarlamda ekiyorum, biçiyorum. Halkın yaşadığı zorlukları, çiftçinin katlandığı yüksek maliyetleri her gün görüyorum, yaşıyorum. Stratejim şu; mümkün olduğu kadar ortalığı germeden, doğruları bütün açıklığıyla halka açıklayacağım. Kimseyle kavga etmeye gerek yok. Halkın yaşadığı sorunları hatırlatmak, o sıkıntıların neden kaynaklandığını anlatmak gerekiyor. Ev ev, esnaf esnaf, fabrika fabrika dolaşıp herkese ulaşmaya çalışacağım.
KUR ARTTI, TÜP PARASI GİTTİ
Y: Vatandaş Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası’na müdahale ve baskılarının hayatını nasıl etkilediğini bilmiyor. Farkına bile varamıyor. Kapısını çaldığım, çayını içtiğim vatandaşa diyeceğim ki, ‘Evinde tüp gaz kullanıyorsun ya, tartışmalardan önce 1 tüp gaza ne kadar ödüyordun, şimdi ne ödüyorsun? Durup dururken tüp, şeker, çay, un ne kadar zamlanmış ona bir bak. Aynı dönemde gelirin ne kadar artmış, daha az. Tartışma oldu, döviz kuru arttı, vatandaş bir yılda fazladan bir tüp parası fazla ödemek zorunda kaldı. Gitti vatandaşın cebinden 50-60 lira ilave tüp parası. İşte döviz artışı budur, faiz budur, ekonomiye müdahale budur.’
KUR İHRACATÇIYA ÇALIŞIYOR
S:Çiftçiye ne anlatacaksınız?
Y: Bizim Uşak’ta çiftçilik de hayvancılık da yaygın. Ancak ne çiftçi para kazanır, ne vatandaş tarımsal ürünü, eti, sütü ucuza yiyebilir. Neden? Çünkü döviz kuru yükseltiliyor. Tartışma çıkarılıyor, müdahale ediliyor dövizin yukarıda kalması sağlanıyor. Hayvancılık var, ancak yem pahalı, et pahalı. Üstelik tarım ülkesi olmamıza rağmen böyle. Neden pahalı, çünkü enerji ithal, hayvanın yediği yem ithal. Kurun yükselmesi, devalüasyon ihracatçıya çalışıyor da vatandaşa, sana bana çalışmıyor. Kurdaki artıştan birileri karlı çıkarken, vatandaşa zararı kalıyor.
GÜVEN SARSILDI, KUR ARTTI
Y: Dolar zaten olması gerektiği seviyeden yukarıya çıkmıştı. Öyle birden bire 2,60 olması gerektirmiyordu. En azından kuru böylesine yükseltecek ekonomik veriler yoktu. Ancak Cumhurbaşkanı’ndan bakanlardan art arda müdahaleler, baskılar, eleştiriler geldi. Güven sarsıldı. Güvensizlik azalınca kur diğer gelişmekte olan ülkelerden çok daha fazla yükseldi. Güvensizlik ülkemizin risk primini yükseltiyor. Önümüzdeki dönemde tavır nasıl gelişecek bu çok önemli.
BORÇLAR BÜYÜK SIKINTI
S: Yani yeni bir tartışma olmazsa kurda bir artış beklemeyelim mi?
Y: Tartışma kur artışının boyutunu yükseltiyor, Türkiye’yi diğer ülkelerden ayrıştırıyor. Tartışma olmasa da dolar orta ve uzun vadede güçlenmeye devam edecek. Büyümede daralma yok ama ciddi bir şekilde hız kesti. Dolardaki artış nedeniyle TL’nin üzerine bir miktar daha baskı olabilir. Borçlu bir ülkeyiz. Sadece kurdan değil, aynı zamanda faizden de vuruluyoruz. Önümüzdeki dönemde kur maliyetlerinin artacağı gerçek. ABD faizleri eninde sonunda artıracak. Likiditeyi zaten azaltıyor. Bu durum Türkiye’de borçlanma maliyetlerini artıracak. Böyle bir durumda Avrupa ve Japonya’dan gelen para da yetmeyecektir. Döviz borçlusu şirketler, kurumlar, bankalar, örneğin borcunu ödemek için 2,50 kuruş kaynak yaratması gerekirken şimdi 2,65 kuruş kaynak üretmesi gerekecek.
EN BÜYÜK RİSK…
S:Ekonominin geleceği için en büyük riski nerede görüyorsunuz?
Y: Türkiye ekonomisi için yüksek borçlar, cari açık vesaire hepsi bir yana, en büyük risk ekonominin koordinasyonunda olur. Koordinasyonda yaşanan sıkıntının sonuçlarını hep birlikte gördük. Bu sorunun önümüzdeki dönemde yaşanmayacağının hiçbir garantisi yok. Diyelim ki AKP yeniden iktidar oldu. Ekonominin yeni yönetimi Hükümet’le nasıl, Cumhurbaşkanı ile nasıl çalışacak. Arada uyumsuzluk olursa Merkez Bankası ile Cumhurbaşkanlığı gerginliğine şimdi bir de ekonomi yönetimi eklenecek. Diyelim ki koalisyon oldu. Cumhurbaşkanı ile ekonominin koordinasyonu nasıl sağlanacak. Olabilecek gerginlikleri bir düşünün? Türkiye ekonomisini bekleyen en büyük risk budur.
PİYASALAR MI AK SARAY MI?
S: Peki ya Babacan? Babacan’ın olmaması büyük etki eder mi?
Y: Olası bir AKP iktidarında Babacan’ın olmaması kesinlikle büyük risk. Koalisyon olursa bu risk azalır. Ancak olmazsa siz düşünün. Babacan’ın yer almadığı bir ekonomi yönetimi öncelikle güven testinden geçecek. Hem içeriye hem de dışarıya yeterince güven verilemezse, piyasa kuralları yerine yukarıdan gelecek talimatlara açık bir yönetim mesajı verilirse ekonomideki dengeler bir anda bozulmaya başlar. İstikrarsızlık patlak verir. Umarım, ekonomide yeni tartışmalar, maceralar yaşamak zorunda kalmayız.
Sözcü