Alphan, "Ahmet Hakan’ın konuyla ilgili yazısının içeriğini bilgisizliğe bağlıyorum. Üslubu hakkında ise söyleyecek sözüm yok. Meşrebine göre yazmış, yakışmış" ifadesini kullandı.
Geçtiğimiz haftalarda başlayan "ensest" tartışması, Melis Alphan'ın konuyla ilgili olarak kaleme aldığı yazısı sonrası büyümüştü. Alphan'ın "Türkiye'de ensest oranı yüzde 40. Yani her 10 kişiden 4’ünde ensest var" ifadesine bazıları tepki gösterirken gazetedeki başka bir yazar olan Ahmet Hakan, "Bu iddiayı ortaya atana, dillendirene ancak 'Yuh' denir" ifadesini kullanmıştı.
Melis Alphan'ın "Varlığını kabul ettiğimizde ensesti önleyebiliriz" başlığıyla yayımlanan (7 Eylül 2017) yazısı şöyle:
Anlaşılan o ki, ensestin tanımını bilmiyoruz.
Son dönem çalışmalarda genelde herkesin birleştiği tanıma göre ensest, ‘birbiriyle evli olanlar dışındaki aile üyeleri arasında sözlü-sözsüz, fiziksel, görsel her türlü erotik davranıştır.’ (Ailenin Karanlık Yüzü: Türkiye’de Ensest; 2010)
Cinsel uyarılma ya da tatmin için çocuğa/gence yönelen her türlü fiziksel/fiziksel olmayan davranış tacizdir ve bu ensesttir.
Ensestte kan bağı temel ölçüt değil, ‘kan bağı olan baba, anne, ağabey, abla, amca, dayı, teyze, hala ve dede gibi akrabalara ek olarak, çocuk üzerinde anne-baba gibi otoritesi ve saygınlığı olan geniş bir akraba ve hısım grubu ensest tanımında taciz edenler arasında sayılır. Enişte, üvey anne-baba, üvey kardeşler gibi...’
Çocuğa bakım veren yetişkinler de tanıma dahil ediliyor çünkü çocuğa bakım veren yetişkinlerin çocukla güç ilişkisi içinde oldukları, çocuğun bu kişilere duygusal ve fiziksel bağımlılığı olduğu, konumunu kötüye kullanarak cinsel zorlamada bulunabildiği düşünülüyor.
Doç. Dr. Ayşen Ufuk Sezgin’in Türkiye’de yaptığı klinik çalışmaya göre ülkemizde ensest saldırganlarının yüzde 57’sini öz babalar, yüzde 4’ünü öz abiler, Yüzde 13’ünü yakın akrabalar, yüzde 26’sını ise ikinci dereceden akrabalar oluşturuyor.
Aynı evde birden çok kız ve erkek çocuk, aynı zamanda ya da farklı zamanlarda istismar edilebiliyorlar.
Saldırgan kişi, çocuklar büyüdükçe, büyük çocuktan küçüğüne yönelerek cinsel istismarın uzun yıllar gizli kalmasını sağlayabiliyor.
(‘Türkiye’de Ensest Sorununu Anlamak, 2009)
Ensestin yaygınlığına gelirsek... Uzmanlar ensesti ‘çok küçük bir bölümü görünür olan bir buzdağı’ diye niteliyor.
Hemfikir oldukları diğer bir konu da şu:
Bir toplum ancak ensestin varlığını kabul ettiğinde sorunu çözmeye yönelik gerçekçi bir sistem geliştirilebilir.
Yüzde 40 uydurduğum bir rakam değil
Yüzde 40 benim uydurduğum bir rakam değil.
Yüzde 40, ensest konusunda Türkiye’nin 56 ilinde özel bir araştırma yürütmüş ancak sonuçlarını açıklayamamış Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı’nın bana beyan ettiği rakamdır.
Sahada çalışanlar ensestin çok yaygın olduğunu söylerler ancak bugüne kadar kapsamlı bir oran veren olmadı.
Bunun pek çok nedeni var.
Ensesti de kapsayan aile içi istismar 70’lerde kadın hareketinin çabalarıyla tartışılmaya başladıysa da, toplumda ‘aile dokunulmazdır’ anlayışını güçlendirme çabaları arasında, tabu olmaktan çıkamadı.
Uzmanların ‘buzdağı’ benzetmesi şu demek: Olayların büyük kısmı adliyeye taşınmıyor. Hatta 4 duvar arasından çıkmıyor.
Kadına şiddette olduğu gibi, kolluk kuvvetlerinin ve yargının ihmalleri ile tutumu da ensestin gizli kalmasına yol açıyor.
Çocuklar için ifade etmesi en zor şey ensest.
Aileye atfedilen değerler nedeniyle üzerinin örtüldüğü de bir gerçek.
Keşke orana takılmak yerine, “Bizde ensest azdır” demek yerine ensestin toplumumuzda, yaş ve sınıf ayırmadan var olduğunu kabul edebilsek.
Çünkü ancak kabul ettiğimizde bu gerçeği değiştirmek için bir şeyler yapabiliriz.
Not: Ahmet Hakan’ın konuyla ilgili yazısının içeriğini bilgisizliğe bağlıyorum. Üslubu hakkında ise söyleyecek sözüm yok. Meşrebine göre yazmış, yakışmış.