MHP Hatay 2'nci sıra milletvekili adayı olan Prof.Dr. Celalettin Yavuz, 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri sonrası muhtemel hükümet tabloları ve Suriye iç savaşı hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Yavuz, yaptığı açıklamada şunları kaydetti: "2015 Genel Seçimleri sonrası ortaya çıkan tabloya bakınca 'seçmen, bir AKP-HDP koalisyonu istiyor' şeklinde bir resim var. Seçim sonucunu AKP-MHP koalisyonu gibi görenler de var. Bu ihtimal 2 önemli koşulda gerçekleşebilir: 1. ihtimal AKP'nin çözüm süreci safsatasını geri çekmesi, 2. ihtimal 17-25 Aralık 2013 yolsuzluklarının ve diğerlerinin bağımsız yargıya taşınarak adalet sisteminin devreye girmesi. AKP buna 'evet' diyebilir mi? Herhalde demez. Dolayısıyla bazı AKP'li bilmişlerin gazına gelen MHP'lilerin dediği 'çözüm sürecini ortadan kaldırmak için AKP-MHP koalisyonu gerekli. MHP, buna mecburdur' ifadesine katılmak mümkün değildir.
Bir diğer seçenek de AKP-CHP koalisyonudur. 'Açılım' konusunda CHP, nüanslarla aynı görüştedir. Burada en büyük sıkıntı, CHP'nin kampanya boyunca dilinden düşürmediği yolsuzluk dosyaları"dır. Bunu görmezden gelecek bir CHP'yi, seçmen bundan sonra tutar mı?
CHP-HDP ortaklığında, MHP tarafından dışardan destekli bir hükümeti de düşünenler var. Her üç parti de yolsuzlukların üzerine gidilmesi konusunda hemfikir. Ancak, bu denklemde MHP'nin HDP'le açılım konusunda anlaşması mümkün değildir. Geriye AKP-HDP koalisyonu ihtimali kalıyor. Seçim sonrası HDP Eşbaşkanı Demirtaş'ın 'AKP'yle köprüleri atan' konuşmaları sebebiyle sanki yokmuş gibi düşünülüyorsa da kazın ayağı pek de öyle değil. Eğer HDP, hükümet dışında kalırsa teröristbaşı Öcalan nasıl özgür kalacak? Genel af nasıl çıkacak? Dağdaki (aslında şehirdeki) PKK teröristleri nasıl dağdan inecek? Demokratik özerklik nasıl elde edilip teröristler bu bölgenin güvenlik gücü yapılacak? Anayasa'da değişiklik nasıl yapılacak? Demirtaş'a, 'Gel hükümet olalım. Sana yukarıdaki şartları sağlayacağım ama sen de yolsuzluk meselesi üzerine gitme, Erdoğan'ı da rahat bırak' derlerse, 'hayır' diyebilir mi? Bu kadar kazanım var iken, "Ben söz verdim, yolsuzlukların üzerine gitmeyeceğim" demeyi sürdürebilir mi? Hele de İmralı'dan çok yakında gelmesi muhtemel 'hükümete girin' şeklinde bir talimat olursa. Demirtaş, pazarlık için avantaj sağlamaya çalışıyor. İstediklerini yapabilmek için AKP'yle koalisyon kurmaya mecbur olduğunu biliyor. AKP de, yolsuzlukların üzerini sadece bu kadar çok isteğe 'evet' diyerek örtebileceğini görüyordur. Cumhurbaşkanı Erdoğan da diken üzerinde. Davutoğlu'nun 'Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı gibi, Başbakan da Başbakan gibi olmalı' şeklindeki ifadesinden sonra inisiyatifi daha da fazla elde tutmak isteyecektir. İş çevresinin tercihi AKP-CHP koalisyonu. Bence de ehveni şer. Zira ekonomi alarm veriyor. Ancak bu koalisyonın önündeki en büyük engel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kadar uzanacağı iddia edilen yolsuzluk dosyalarıdır.
Hükümet denklemi için en yakın ihtimal AKP-HDP koalisyonudur. Şahsen en kötüsü olacağını düşünüyorum. Zira bu ihtimal, sadece tarafların kayıp-kazançları açısından değil, yurtdışı bacağı tarafından da bize kabul ettirilmeye çalışılacaktır. Türkiye, seçmenin soru işaretleriyle dolu bıraktığı bir sonuçla karşılaştı. Bu arada erken seçim ihtimalini de ortaya atanlar var. AKP'li vekillerin çoğunun yeni olduğu bu tabloda, emeklilik için gerekli 2 yıl geçmeden bunun mümkün olamayacağı belli gibidir.
Suriye İç Savaşı Unutturulabilir mi? Prof.Dr. Yavuz'un bir diğer değerlendirmesi de artık kanıksanan Suriye iç savaşı üzerine olup, bu konu üzerine açıklamaları şöyleydi:
Suriye'de bir iç savaş var. Türkiye'yi de alabildiğine ve olumsuz etkiliyor. Ama gene de kulaklarımızı ve gözlerimizi kapatmış, bu savaşı yaşanmıyormuş gibi kayıtsız kalıyoruz. Bu savaşın en büyük hasarı aldığı Türkiye, AKP iktidarının algı yönetimi ile unutmaya çalışıyoruz. Öyle ki 2 milyonun üzerindeki Suriyelileri de artık rahatlıkla ucuz işçi olarak sanayide de istihdam etmeye, bundan kazanç ummaya başladık. Bizim normal işçiler mi? Onlar AKP iktidarının umurunda mı?
7 Haziran Genel Seçimleri'nden önce, Halep'in kuzeyindeki Soran bölgesi ve 8 Türkmen kasabası daha IŞİD tarafından ele geçirildi. Bu IŞİD tehdidinden kaçmaya çalışan 25 bin Türkmen ve Arap yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar. Ancak ne hikmetse Türkiye, Türkmenlere sınırı kapatmış, binlerce Türkmen IŞİD- mayın tehdidi altında kalıyordu. Ya da Kobani'de kontrolü elinde bulunduran PKK'nın Suriye kolu PYD'nin insafına terkediliyordu. Türkmenler mi? AKP iktidarının böyle bir derdi mi var sanki?
Bu arada Suriye'deki iç savaş insanları yemeye devam ediyor. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi verilerine göre 15 Mart 2011'de Suriye'de masum sokak gösterileriyle başlayan iç savaşta ölenlerin sayısı 230 bini aşmış. Bunlardan 70 bine yakını siviller olurken, 11 bin 493 çocuk ve 7 bin 371 kadın da iç savaşta hayatını kaybetti. Hatay'ın çok büyük zararlar gördüğü Suriye iç savaşının sona erdirilmesi, yeni hükümetin en önemli görevlerinden biri olmalıdır. Ama AKP iktidar ortağı olduğu müddetçe pek de kolay olacağa benzemiyor. Buna rağmen AKP'nin olası iktidar ortağı Suriye barışını mutlaka düşünmelidir." CİHAN