Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, AK Parti marifetiyle devletin güvenlik güçlerinin, teröristler karşısında elinin kolunun bağlı hâle getirildiğini ifade etti. Yalçın, "PKK'nın bu kadar pervasız ve cüretkâr saldırılar düzenleyebilmesinde çözüm sürecinin mimarı olarak en büyük vebal ve sorumluluk Recep Erdoğan'dadır" dedi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Prof. Semih Yalçın, yazılı bir açıklama yaptı. 1 Kasım Seçimleri yaklaşırken 'yandaş medyanın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın MHP'yi yıpratmaya dönük seçim stratejisine hizmet etmeye koyulduğunu savunan Yalçın, şu ifadeleri kullandı: "Türkiye büyük bir kaosun içindedir. Durum her zamankinden ciddi ve vahimdir. Her gün birer ikişer değil, beşer onar hatta 12'şer, 16'şar askerimiz ve emniyet mensubumuz şehit edilmektedir. Bu elim ve endişe verici tablonun sebebi, AKP'nin hayata geçirdiği çözüm süreci ve terörle müzakere anlayışıdır.
EN BÜYÜK VEBAL VE SORUMLULUK ERDOĞAN'DA
AKP marifetiyle devletin güvenlik güçlerinin teröristler karşısında eli kolu bağlı hâle getirilmiş, askerlerimiz valilerin emrine verilmiştir. Yasama organı olarak TBMM de terörle mücadelede üzerine düşen görevi eksiksiz yapmaya hazırdır. Ama Erdoğan'ın böyle bir niyeti yoktur. Erdoğan; bütün güçleri kendisinde toplama eğiliminde olduğundan, Meclisin çalışmasını da istememektedir. Zaten PKK'nın bu kadar pervasız ve cüretkâr saldırılar düzenleyebilmesinde çözüm sürecinin mimarı olarak en büyük vebal ve sorumluluk Recep Erdoğan'dadır.
AKP MARİFETİYLE EN AZ PKK KADAR TEHLİKELİ BİR ORTAM OLUŞTURULDU
AKP marifetiyle en az PKK şiddeti kadar tehlikeli bir ortam oluşturulmuştur. Erdoğan ve AKP yandaşları, kendileri gibi düşünmeyen ve partilerini desteklemeyenler üzerinde mahalle baskısı kurmuşlardır. Bu baskıcı anlayışa son örnek, Hürriyet gazetesine yapılan saldırı olmuştur. Saldırının sebebi, Erdoğan'ın 400 rakamlı hesabının ucuz ve tiksindirici olduğunun ortaya çıkmasıdır. Burada bir suçluluk telaşı, takkenin düşüp kelin görünmesi hakikati vardır. Bu tehditkâr, tahammülsüz ve tek adamcı siyaset anlayışı, ülkedeki kaosu daha da derinleştirecektir.
TÜRKİYE'YE MAHSUS BAYAT BİR KARA PROPAGANDA YÖNTEMİ
Erdoğan ve onu destekleyen yandaş medya, AKP'nin siyasi rakiplerini yıpratmak, kurum ve kuruluşlarda tasfiyeye gitmesini kolaylaştırmak için uzun zamandan beri Türkiye'ye mahsus bayat bir kara propaganda yöntemine başvurmaktadır: Paralelcilik suçlaması! 80'li yılarda henüz ülkede Evren cuntası egemenken bir kişiyi veya grubu zan altında bırakmak ve sıkıştırmak için uygulanan en meşhur yöntem, 'şeriatçı' veya 'dinci' yakıştırmasıydı.
'GÜNEŞİN BALÇIKLA SIVANMASI MÜMKÜN DEĞİL'
Şimdi Yeni Şafak'ta köşe yazıları yazan Bülent Orakoğlu da aynı kara propaganda yöntemiyle MHP'yi karalamaya çalışmaktadır. Çünkü bugünün modası, AKP'nin hasım ve rakiplerini 'paralelci' diye suçlamaktır. Ancak Sayın Orakoğlu'nun suçladığı 46 yıllık onurlu bir mücadelenin temsilcisi olan bir siyasi partidir. Böyle bir iddiada bulunması için insanın elinde ciddi bilgiler bulunmasına gerek yoktur. Genellikle 'Çamur at, izi kalır' usulüne başvurulmaktadır. MHP'de 'paralelci' tabir edilen kimselerin yani cemaat mensuplarının yuvalandığı, hatta üst düzey üç yönetici bulunduğu iddiası yalan ve iftiradan ibarettir. Havuz medyasının tabanından çıkarılan bu çamurun tutması, güneşin balçıkla sıvanması mümkün değildir. Orakoğlu'na önerimiz; bir türlü beceremediği köşe yazarlığına ve yandaşlığa soyunacağına, kendisine asıl mesleğine uygun onurlu bir iş aramasıdır.
KOALİSYON GÖRÜŞMELERİNDE SUYA YAZI YAZDIRAN ERDOĞAN'DIR
Bu arada havuz medyasının sicilli Erdoğan fedailerinden Abdültayyip Selvi de MHP lideri Devlet Bahçeli'nin erken seçimi en güçlü seçenek hâline getirdiğini yazmıştır. Hâlbuki bu seçeneği başından beri en güçlü şekilde isteyen ve koalisyon görüşmelerinde suya yazı yazdıran Erdoğan'dır. Hele Devlet Bahçeli'nin bütün koalisyon hükümetlerine kapıyı kapattığı iddiası da külliyen yalandır. Görüşmeler sırasında Ahmet Davutoğlu'na sunduğu şartların kabulü takdirinde koalisyona hazır olduğunu açıklamış olmasına rağmen, havuz medyası tarafından kasıtlı olarak hayırcı diye lanse edilmiştir.
TAŞ KALPLİ ERDOĞAN
Oysa Ahmet Davutoğlu, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesinden sonra artık erken seçimin kaçınılmaz olduğunu söylemiştir. Böylece MHP lideri Devlet Bahçeli'yle yapacağı görüşmenin bir formaliteden ibaret olduğu anlaşılmıştır. Abdültayyip Selvi'nin kullandığı 'Mister No' tabiri en çok da Recep Erdoğan'a yakışmaktadır. 1 Kasım seçimlerinde milletimiz; yaşadığı sorunları, çektiği büyük acıları ve verdiği aziz şehitleri küçümseyen taş kalpli Erdoğan'a 'No Mister! No!' diyecektir." CİHAN