Karar gazetesi yazarı İbrahim Kahveci, bugünkü yazısında Türkiye'nin zayıf ülke emarelerini fazlası ile taşıdığını belirterek, "Ama bu zayıflığa kendimizi biz düşürdük. Araziyi bile arsa olarak görüp her yeri betona gömdük. Şimdi ise betondan da çare bulamıyoruz, insandan da... Kasada döviz bırakamadık, ihtiyatta da para... Ne varsa bitirdik ve ülkenin mali yükünü gelecek nesillere aktardık. Onlar daha çok çalışıp daha çok ödemek zorundalar. Millet evladına miras bırakırken, biz Hazine garantili borçlar bırakıyoruz" ifadelerini kullandı.
Kahveci, "Zayıf Ülke" başlıklı yazısında şu değerlendirmelerde bulundu:
"Güçlü ülke nasıldır; ya da kimlerdir?
Acaba kişi başına geliri yüksek ülkeler mi güçlüdür? Dünya Bankası'nın kişi başına gelir sıralamasına göre ilk sıralarda Lüksemburg, Norveç, İrlanda, İsviçre, Danimarka, İsveç yer alıyor.
Toplam ekonomik güç olarak ise ilk sırada 21,4 trilyon dolarlık gelirle ABD, 14,3 trilyon dolarlık gelirle Çin, 5,1 trilyon dolar gelirle Japonya, 3,8 trilyon dolarla Almanya ve 2,9 trilyon dolar ile Hindistan yer alıyor.
Sıralama bize güçlü ülke için hem bireysel hem de toplamsal bir gücün oluşması gerektiğini gösteriyor.
Zayıf ülke için de benzer argümanı kurabiliriz. Hem bireysel hem de ülke toplamı olarak düşük bir gelire sahip olmak zayıf ülke göstergesidir.
***
Türkiye, kişi başı gelirde dünya ortalamasının gerisinde yer alıyor.
2019 yılında dünya ortalama kişi başı gelir 11.442 dolar seviyesindeyken Türkiye 9.127 dolar gelire sahipti. Üst orta gelir grubunda yer almamıza rağmen tabiri caiz ise tam da sınırda yer alıyorduk.
Muhtemelen 2020 yılında üst orta gelir grubundan düşmüş olacağız.
Toplam ekonomik büyüklük açısından ise dünya liginde artık 19. sıradayız. Muhtemelen buradaki yerimizin de artık 20. sıra olduğunu söyleyebiliriz.
***
Oysa Türkiye 2013 yılında kişi başına gelirde dünya ortalamasının üzerindeydi. Dünya ortalaması 10.784$ iken Türkiye’de kişi başına gelir 12.614 dolara ulaşmıştı.
2005 yılında dünya ortalamasının üzerine çıkan Türkiye 2017 yılında yeniden alt sıralara düşmeye başladı.
Toplam güç olarak ise dünyanın 16. büyük ekonomisi düzeyine gelmiştik. Artık bu ligde de 20. sıralarda oynuyoruz.
Lakin bir noktayı daha belirtelim: 2016 şaibeli GSYH revizyonu bizi şu anda olduğumuzdan daha iyi gösteriyor. Bu revizyonun düzeltilmesi halinde muhtemelen 20. sıraları da kaybetmiş olduğumuzu göreceğiz.
***
Türkiye, iyi yönetime sahip olduğunda 16. büyük ekonomiye ulaşırken, kötü dönemlerinde de 20. sıraya düşebiliyordu. En son 80’lerde Özal döneminde 16. sıraya yükselmiş ve ardından 90’larda 19. sıraya gerilemiştik.
Bugün ekstra revizyonlara rağmen 20. sırada bile kalmadığımızı tahmin edebiliyoruz. Artık oldukça zayıflamış bir ülkeyiz.
Bunu sadece makro göstergelerden anlamıyoruz. Diğer uygulamalardan da görebiliyoruz.
Örneğin Batı ülkeleri koronavirüs nedeniyle nerede ise bir yıldır kapanma devresi yaşıyorlar. Dükkanlar kapatılıyor ve insanlar evlerine işsiz olarak yollanıyor.
Ama bu ülkeler esnafına kapattığı dükkanı nedeniyle cirosunun yüzde 70’i gibi bir destek çıkıyor. Bu esnaf o destek sayesinde işçilerine de hiç aksatmadan çalışmadıkları günlerin de parasını ödemiş oluyor.
Hatta bunun dışında doğrudan kişi başına 1000-1500 dolar gibi ayrıca mali destek paketleri açıklıyor ve uyguluyorlar.
***
Türkiye olarak biz ne yaptık?
2019 sonbaharında 2020 bütçesini hazırladık. Henüz ortalıkta ne salgın ne de kapanma diye bir şey yoktu.
Ve 2020 yılında Bütçe hedefi olarak toplanacak para: 956.587.613 bin TL dedik.
Ve koronavirüs geldi. Topladığımız para: 1.029.493.304 bin TL’ye ulaştı.
Coronavirus geldiğinde milletinden daha fazla (hedefinden) para toplayan hangi ülke vardır? Tam kapanmaya gidiyoruz dedikten sonra esnafın durumuna bakmayan, işsiz kalan işçiye bakmayan başka kaç ülke vardır?
Kısaca zayıf ülke emarelerini fazlası ile taşıyoruz. Ama bu zayıflığa kendimizi biz düşürdük. Araziyi bile arsa olarak görüp her yeri betona gömdük. Şimdi ise betondan da çare bulamıyoruz, insandan da...
Kasada döviz bırakamadık, ihtiyatta da para...
Ne varsa bitirdik ve ülkenin mali yükünü gelecek nesillere aktardık. Onlar daha çok çalışıp daha çok ödemek zorundalar.
Millet evladına miras bırakırken, biz Hazine garantili borçlar bırakıyoruz.
Ama söylemde müthiş ülkeyiz. Almanya kıskanıyor, İngiltere çatlıyor, Fransa ise patladı patlayacak... ABD ise bir ‘eyyy’lik işi olan, yeri geldiğinde “Aramızı kimse bozamaz” dediğimiz sıradan bir ülke.
Ama unutmayalım ki, masadakileri küçük gördükçe biz yalnız kaldık. Ve sonunda “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” noktasına yine geldik.
Onca gürültünün arasında kaybeden yine Millet oldu. Eve kapandı ama desteği almadan. Çünkü yok."