İsmail Hakkı Akkiraz'ın Milli Gazete'nin bugünkü (15 Nisan 2017) nüshasında yayımlanan "Kınamalara aldırmadan yanlışa hayır diyebilmek" başlıklı yazısı şöyle:
Her kul için, dünya hayatı bir imtihandır. Bir insanın önemseyeceği tek şey kulluktur. Kulluk ancak; yaratan, yaşatan, yöneten, hak ve adalet ölçülerini koyan Allah Teâlâ’ya yapılır. Kulluk bir görevdir ve bu görevin sınırları ise, Allah’ın Peygamberimize bildirdiği ve O’nun da bize tebliğ ettiği emir ve yasaklardır. Bu emir ve yasaklara uymak, insanı Allah’ın rızasına ulaştırır. Dünya imtihanını kazanıp ebedi saadete nail olmak, ancak bu emir ve yasakların tamamı olan İslam’ı “din ve düzen” olarak yaşamak ve yaşatmak ile mümkündür. Biz bunun için Müslüman’ız. Yalana kulak verenlerden olamayız. Yalana kulak verirsek kaybedenlerden oluruz. Kur’an ve sünnet; tabi olacağımız iki kaynaktır ve biz bu iki kaynağa kulak verip tabi olursak her zaman ve mekânda saadet buluruz. Müslüman sözü eylemine, eylemi de sözüne uygun olan kimsedir. Sözleri ile eylemleri arasında tutarsızlık bulunanların Müslümanlığı zahirdedir ve bu kimselerin aldanmak, aldatmak ve aldatılmaktan başka elde edeceği hiçbir istikbal olmaz. İnsanlar, cenneti de cehennemi de dünya hayatlarında yaptıkları tercihler ve verdikleri fetvalar ile kazanırlar. Yaptığı tercih ve verdiği fetvalar Kur’an, sünnet ve salim fıkha uygun olanlar cenneti, uygun olmayanlar ise cehennemi elde ederler. Müslüman’ın sahip olacağı istikametin bütün esasları FATİHA’da mevcuttur.
BİR FETVA
Türkiye’de muhafazakâr demokrat siyasete destek veren bir yazar, yapılacak referandumda EVET oyu kullanmanın zarureti ile ilgili olarak şu fetvayı vermiş: “Bizi hedefe yaklaştıracak olan bir adımı daha ‘Evet’ diyerek atmak, ‘farz olanı tamamlayan ve ona yaklaştıran her fiil farzdır’ kuralının çerçevesine dâhildir.” Burada ifade edilen “tamamlanmak istenen farz” nedir ki onu tamamlayacak olan EVET tercihi farz olsun.
Tamamlanmak istenen farz; AK Parti’nin 15 yıldır kararlılıkla yürüttüğü “faizci, liberal kapitalist nizam” mıdır? Yoksa AB medeniyet projesi veya medeniyetler ittifakı, dinler arası diyalog çalışmaları mıdır? ABD ve İsrail stratejik müttefikliğinin bir gereği olarak BOP’u hedefine taşımak mıdır farz olan? Önemli bir fıkıh kariyerine sahip olan bu yazara soruyorum.
AK Parti’nin 15 yıldır yürüttüğü faizci düzen ve bu düzenin icaplarına uygun olarak yaptığı bütün icraatlar, İslam dininin yapılmasını emrettiği farz olan şeyler midir? İnsanın yaptığı iyilikler de kötülükler de kaybolmaz. Bir kimsenin yaptığı kişisel iyilikler, müteaddi kötülüklerini örtmeye yetmez. Bir kimsenin faizciliğini kıldığı namaz ile örtemezsiniz.
Bir kimsenin sağladığı destek ile ABD, AB ve İsrail’in Irak’ta, Suriye’de ve diğer bölgelerde, camide, caddede, pazarda, okulda masum insanları katletme suçuna ortak olmanın vebalini, başörtüsüne hürriyet, okullara konulan Kur’an ve Siyer dersi koyma sevabıyla örtemezsiniz. Bir kimsenin İslam inancına aykırı olarak, zalimleri veli edinmesi suçunu, kıldığı Cuma namazıyla örtemezsiniz.
Bir kimse kendisiyle çelişmemelidir. Sadece devletin çeşitli kurumlar tarafından kullanılan yetkilerini Cumhurbaşkanlığı makamında birleştiren yetki devrinden ibaret bir anayasa değişikliğinin; ERDOĞAN düşmanlığı ile vatanın ve milletin bekası ile F... ve PKK ile ilişkilendirilmesi, insanlığın üzerinde ittifak ettiği, bilinen hiçbir ahlaki esasa uygun bir tutum olmaz.
Erdemli olmak zorundayız. Ki milletin önüne konulan bu anayasa değişikliği, AK Parti ve MHP’yi idare eden üst akıl tarafından, diğer kesimler dışlanarak hazırlanmış, kişiye özel hatalı ve riskli bir metindir.
Bu ülkede sadece AK Partililer ve MHP’liler yaşamıyor. Bu ülkede Saadet Partisi’ne, CHP’ye HDP’ye, DP’ye, BBP’ye oy vermiş insanlar da var. Toplum, bütün kesimleriyle bir bütün değil midir? Kaldı ki, bu anayasa değişikliğine önemli sayıda HAYIR diyecek AK Partili, MHP’li, BBP’li seçmenler de var. İnsanlar okuduğunu anlıyor?
Kimse ahmak ve aptal değildir. Toplum, AK Parti ve MHP’yi idare eden üst aklın çocuğu ve kölesi de değildir. Mademki bir değişikliği halkın onayına sunuyorsunuz, arzu etniğiniz neticeyi korkutarak, tehdit ederek, hainlikle suçlayarak almaya kalkışmanız yanlış olur ve kardeşliğe sığmaz.
ÇOK BAŞLILIK
Bir de çok başlılık edebiyatı yapılıyor. Gerçekten devletin birden fazla başı mı var ki bu baş bire indirilmeye çalışılıyor? Mevcut anayasaya göre devletin başı, halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı değil midir? Mevcut haliyle de Cumhurbaşkanı bir görevlendirme yapmadan hükümet kurulabiliyor mu? Yine Cumhurbaşkanı’nın onayı olmaksızın TBMM’nin çıkardığı kanunlar yürürlüğe girebiliyor mu? Yine devletin önemli makamlarında görev yapacak bürokratlar Cumhurbaşkanı’nın onayı ile atanmıyor mu? Arzu ettiği zaman Cumhurbaşkanı hükümete başkanlık etme yetkisine sahip değil mi? Başbakan Cumhurbaşkanı’nın onayı olmadan bakan atayabiliyor mu? Nerede çift başlılık gösterin bir bakalım. Kimden ne kaçırılmak isteniyor da bu değişiklikler yapılıyor? Bu yazar, çok başlılık konusunu da maksadını aşan bir değerlendirmeye tabi tutarak milleti yanıltmaya çalışıyor. Hâlbuki ilim adamlarının temel görevi halkı yanıltmak değil, doğru bilgilendirerek aydınlatmaktır. Kelimeleri yerinden oynatarak halkı yanlışa yönlendirmek veballi bir şeydir. Bunu da en iyi bilecek olanlardan birisi de bu yazardır.
OLMUYOR, UYMUYOR
Giresun’da HAYIRCILAR ile ilgili olarak; “Hayırcı yokluktur, hayırcılar sefalettir, hayırcılar ne yazık ki Kandil’dir, İmralı’dır” denmiştir. Bu beyanlardan sonra, millet olarak bu kamplaştırıcı dilin şerrinden korkuyor, endişeleniyor ve tedirgin oluyoruz. Ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu dinleyince, endişelerine hak veriyor ve rahatlıyoruz. Saadet lideri, bu anayasa değişikliğinin ileride doğuracağı sıkıntıları görmüş olacak ki HAYIR sonucunun Türkiye ve Erdoğan’ın geleceği için daha hayırlı olacağını söylüyor. Biz yanlışa EVET demeyenlerdeniz. Selam hidayete tabi olanlara…