Misafirlikte kadın-erkek karışık oturmak doğru mu?
Soru: “Hocam, yaşadığımız yerdeki kampta arkadaşlarla beraber kalıyoruz. Kamp şartları itibariyle hepimiz tek odalı yerlerde yaşamak durumundayız. Zaman zaman birbirimizi yemeğe ve çaya davet ediyoruz. Yer müsait olmadığı için de aynı odada beraber oturuyoruz. Bunda dini açıdan bir mahzur var mıdır?” K.L.
Öncelikle Rabbimiz tez zamanda inşallah kamp sürecinizin nihayet bulmasını ve yerleşik hayata geçmenizi nasip eylesin. Bahsini ettiğiniz kamplarda ben de kaldığım için ortamı iyi biliyorum.
Hemen sözün başında şunu ifade edelim ki, kamp ortamında dahi olsa kadın-erkek davetlilerin ayrı ayrı oturmaları ve zaruret olmadan birbirlerini görmemeleri en güvenli ve en isabetli yoldur.
Mesela erkekler bir odada, hanımlar ise diğer odada davet süresi boyunca kalabilirler. Hem daha rahat etmiş olurlar.
Aynı odada yemek yense mahzur olur mu?
Aynı odada beraber oturup kalksak ne mahzur olabilir denebilir belki?
O zaman gelin isterseniz bi kitabımıza göz atalım. Kur’âan-ı Kerim, “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve namuslarını da korusunlar” (Nûr Sûresi, 24/30) buyurur.
Aynı şekilde kadınlar için de “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, namuslarını da korusunlar. Ziynetlerini ise görünmesi zaruri olan kısımlar müstesna açığa vurmasınlar” (Nûr Sûresi, 24/31) ikazı yapılır.
Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda bu ayetlerin “birisinin evine girmek için izin isteme” ayetlerinden sonra yer aldığını görürüz. İmam Buhari, bu âyetin tefsirinden sonra, “O, gözlerin hain bakışını ve kalplerin sakladığı bütün şeyleri dahi bilir.” (Mü’min Sûresi, 40/19) mealindeki âyeti zikreder.
Aynı ortamda oturan erkek ve kadınlar ister istemez böylesi bir durumla karşı karşıya kalabilirler. Her ne kadar bakmak zina derecesinde bir sorumluluk getirmese de o tarafa açılan bir kapı olduğundan mü’minler ayet-i kerimede bundan sakındırılmıştır.
Nitekim bir hadisi şerifte bu tehlike şöyle dile getirilir:
“Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayağın zinası da yürümektir. Kalp ise heves eder, temenni eder...” (Müslim, Kader, 21; Buharî, İstizan, 12)
Mecazî zina sınıfına giren bu hallerden, bakışta şehvet ve lezzet bulunur, helâl olmayan gayr-ı meşru konuşmalar yapılır ve dinlenir ve nefis, şiddetli arzu ederse sorumluluk sahası büyümüş olur.
Zaruret olmadığı sürece!
İşte bu tür istenmeyen hallere meydan verilebileceği için başta ifade ettiğimiz gibi kadın ve erkek davetlilerin ayrı ayrı oturmaları ve zaruret olmadan birbirlerini görmemeleri en güvenli yoldur.
Ancak bu kötü duygulara kapılmaktan emin olunduğu zaman kadının tesettüre uyduğu ve kendini kontrol altında tuttuğu sürece kadın-erkek davetlilerin aynı ortamda bulunmalarında mahzur yoktur.
Kaynaklarımızda bu konuda şöyle bir hadis zikredilir:
Hz. Ebû Üseyd, düğününde Peygamberimizi ve bazı sahabileri davet etti. Misafirlere hizmeti hanımı yapıyordu. Geceden, bir taş kabın içine hurma ıslatmıştı. Peygamberimiz yemeği bitirince, hurmaları ezdi, sulandırdı, şerbet yapıp misafirlere ikram etti. (Buhari, Nikâh, 77; Müslim, Eşribe, 86)
Bu hadisi zikreden hadis alimleri, fitneden emin olmak şartıyla bir kadın, kocasının misafirlerine hizmet edebileceği hükmünü çıkarırlar. (Aynî, Umdetü’l-Kâri, 20/164-165)