Krizin başından beri gelişmeleri genellikle sessizlik içinde izleyen Mısır bu girişimiyle ilk kez Türkiye’ye mesaj vermiş oldu. Kahire bu mesajıyla temelde Libya'da barış için çalışmaya hazır olduğunu, ancak Türkiye ve İslamcı vekillerinin hırçınlık göstermesi durumunda savaş seçeneğine de hazır olduğunu gösteriyor.
Mısırlı siyasi bir kaynak, Mısır silahlı kuvvetlerinin Libya'da meydana gelen tehlikeli gelişmeler ışığında sürekli teyakkuz durumunda olduğunu, dolayısıyla Libya sınırındaki askeri hareketliliğin normal olduğunu belirtiyor.
Aynı kaynak askeri hareketliliğin amacının sınırda yaşanacak muhtemel terörist sızmaları engellemek olabileceğini de ifade ediyor.
Askeri uzmanlar, Libya Ulusal Ordusu'nun (LNA) şu an kara desteğine çok fazla ihtiyaç duymadığına inanıyor. Özellikle doğu Libya kabilelerinden çok sayıda gencin, Libya Ulusal Ordusu saflarına katıldıkları ifade ediliyor. Fakat Türkiye destekli Ulusal Anlaşma Hükümeti yanlısı militanların Sirte kenti ve Cufra Üssü’ne doğru ilerleyişini durduracak savaş uçaklarına ihtiyacı olduğu ifade ediliyor.
Bu arada Misratalı milisler ve Suriyeli paralı askerler, Sirte'ye doğru ilerleyişleri sırasında düzenlenen hava saldırısında ağır kayıplar verdiler. Ancak bu hava saldırısının kim tarafından düzenlendiği konusunda tartışmalı bilgiler bulunuyor.
Bazıları, bu uçakların ABD’nin iddia ettiği gibi Libya Ulusal Ordusu’na destek için gönderilen Rus uçakları olduğunu öne sürerken, diğerleri ise söz konusu uçakların Mısır’daki bir askeri üsten havalandıkları tezini dışlamıyor.
Mısır, Libya ile sınırına yakın Muhammed Necip Üssü'nü uzun süredir tahkim ediyordu. Sadece üç yıl önce inşa edilen üs, Mısır savunma sisteminin bir parçası olan ve lojistik destek amaçlı kullanılan modern bir tesis olarak değerlendiriliyor. Üssün Libya’da oluşabilecek acil bir duruma müdahale amacıyla inşa edildiği belirtiliyor.
Her halükarda, cumartesi günkü hava saldırıları UAH ve Türk müttefikine, Trablus'tan yaklaşık 500 kilometre doğudaki Sirte şehrinin geçilmemesi gereken bir kırmızı çizgi olduğu mesajı veriyor. Mısır ve Rusya, UAH güçlerinin Libya'nın doğusuna ulaşmasına izin verecek gibi görünmüyorlar, çünkü böyle bir eylem Mısır'ın önerdiği ve pazartesi günü yürürlüğe giren ateşkese karşı bir durum oluşturuyor.
Kahire, girişiminin Ankara-Trablus İttifakı’nda kafa karışıklığı yarattığının farkında. Bu ittifak ancak Libya'daki savaşın sürmesi durumunda devam etme üzerine kurulu. Ancak, siyasi çözüm çağrıları yoğunlaştıkça ittifak içinde yer alan siyasi ve bölgesel güçler arasındaki çatlaklar ortaya çıkmaya başladı.
Kahire, inisiyatifinin birçok tarafça kolayca kabul edilmesini beklemiyordu.
Mesela, girişiminin UAH Başbakanı Fayez al-Sarrac ve UAH milisleri ile müttefikleri tarafından reddedilmesi senaryosuna hazırdı. Ancak Mısır’ın önerisi, büyük uluslararası oyuncuların desteğini almış gibi görünüyor.
Kahire, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan fırsatçılığının, askeri seçenekten yana olduğunu biliyor.
Buna karşılık, LNA komutanı Mareşal Halife Hafter ise ateşkese olan bağlılığını ilan etti. Bir barış senaryosu Erdoğan'ın Libya pastasından hiçbir pay almadan oyundan eli boş olarak ayrılacağını gösteriyor.
Ankara, büyük güçlerin dünya jeopolitiğinin kurallarını ihlal etmesine olumlu bakmayacaklarının farkında. Dolayısıyla, belirli hedeflere ulaşması için bazı Batılı güçler Libya'ya müdahalesine örtülü olarak destek vermiş olsa da, askeri olarak sınırların dışına çıkması ve paralı askerleri savaşa dahil etmesi başta Rusya olmak üzere diğer büyük güçler arasında rahatsızlık meydana getirdi.
Bu arada pazartesi günü, Türkiye ve Rusya arasında Libya'da yeni bir nüfuz paylaşımı haritası oluşturmanın işaretleri ortaya çıktı. Her iki ülke dışişleri bakanları Libya'da bir barış süreci için doğru koşulları yaratma gereği konusunda anlaştılar. Bu arada Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Mısırlı mevkidaşı Abdul Fettah el Sisi ile telefon görüşmesi yaptı. Sisi-Putin görüşmesinde, Rus Lider Mısır’ın başlattığı girişimi desteklediğini vurguladı.