Mümtaz'er Türköne: Bu üniversite, bu yargı ve bu medya ile...

Mümtaz'er Türköne: Bu üniversite, bu yargı ve bu medya ile...

Şehir Üniversitesi, Türkiye'nin parlak üniversitelerinden biriydi; ta ki, son zamanlarda üniversiteyi karıştıran rektör atamasına kadar.

Vakıf üniversiteleri, mütevelli heyetlerin kontrolü altında olduğu için, kamu kaynaklarını kullanan devlet üniversiteleri gibi “dediğim dedik” rektörlere sahip değiller. Yine de önerilen Ali Atıf Bir, bu üniversitenin şanına yakışır parlaklıkta bir isimdi. Maalesef bu isim etrafındaki tartışma akademik nitelikleri etrafında değil, iktidara yakınlığı-uzaklığı nispetinde yürütüldü. Sonunda daha yeni seçimden çıkan iktidarın dediği oldu, atama geri alındı. Sonuç? Siyasetin bu kadar nüfûz ettiği bir üniversitenin akademik performansından artık hiçbir şey bekleyemezsiniz. Örnek o kadar temsil edici ki, siyasî tarafgirlik vakıf üniversitesinin yönetim sorunu olmaktan çıkıyor, Türkiye'deki YÖK düzeninin röntgenini veriyor. Bu tartışma, rektör atamasına onay veren merci olarak YÖK'e intikal ediyor. YÖK, resmî bir açıklama yaparak önlerine gelen atamayı gündeme bile almadıklarını iftiharla belirtiyor ve “onayladı” iddiasını da, keskin bir polemik üslubuyla “...'ahlâk temelinde bir medeniyet inşası iddiasına' sahip kişiler tarafından ortaya konulan bu kasıtlı yanıltma girişimi...” diye, “gayrı ahlakî” bularak şiddetle kınıyor. Bu sefer de iktidardan yayılan bu siyaset mikrobunun YÖK'ü nasıl mefluç ettiğini anlıyorsunuz. Baksanıza normal prosedür içinde yapması gerekeni yaptığını düşünenlere YÖK “ahlaksız” demiş oluyor. Siyasete bu kadar angaje bir YÖK düzeninin gölgesinde, ne araştırma ne eğitim alanında ot bile yeşermez. Eğer akademik öncelik ve rutin kurallar veya normal olan “ahlaksızlık” olarak görülüyorsa bu düzende hiçbir düzeyde objektif ilim ahlâkına ve akademik liyâkate rastlayamazsınız.

Nokta Dergisi'nin yayımladığı günlüklerde AK Parti kurmaylarının şikâyetçi olduğu üniversite işte tam olarak böyle bir üniversite. Ölçüler değişince, evrensel akademik ölçülerin yerini “iktidara yakınlık” alınca, üniversitelerin eğitim verdiği öğrenciden de ürettiği bilimden de hayır gelmez.

İktidar yozlaşması tam olarak böyle bir şeydir ve iktidar gücünün geçer akçe olduğu her yeri ayrık otu gibi kaplar ve faydalı her şeye engel olur. “İktidar yargısı” oluşturma gayretinin memlekette hukuk alanını susuzluktan kavrulmuş bir çöle dönüştürmesi gibi.

Yeni Şafak Gazetesi, bu çölleşme müjdesini zil takıp oynayarak duyuruyor. Dün birinci sayfadan verdiği “Yargıda büyük değişim” haberine göre, HSYK talebe bakmadan 1.500 yeni yargıç atayacak ve böylece “yargıdaki dengeler değişecek”miş. Sizce bu dengeler değiştikten sonra memlekette zaten azalan hukukun ne kadarı kalır? “İktidara yakın olmak” sadece tarafsızlığa aykırı davranmak demek değil, kesin olarak ehliyetsiz ve liyakatsiz anlamına gelir. Çünkü sadece yeteneksizler, iktidara yaklaşarak ehliyet ve liyakat sahiplerinin önüne geçebilirler.

Medyada “işten kovulacak gazeteci listesi açıklayan gazetecilere” de aynı gözle bakabilirsiniz. Hangi iktidar kendisi adına bu kadar patavatsız, düzeysiz ve görgüsüz laflar sarf eden birini “temsilci” veya “sözcü” ilan etmeyi aklından geçirebilir? İktidarın ezici bir medya kapasitesi var, muhalefeti de istediği gibi susturuyor. Peki neden kendi medyası kendisine bu kadar zarar veriyor? Putin'in Rus medyasını iktidar manipülasyonları için kullanma yeteneği ile Türkiye'deki benzerlerini mukayese etmeyi deneyin. Karşınıza sadece basiret, feraset, ehliyet, liyakat ve dirayet gibi sorunlar çıktığını göreceksiniz. AK Parti elinden kaçırdığı iktidarı tek parça halinde tekrar yakalamak için ölüp ölüp dirilirken, kendi medyası içinde iç savaş yaşanıyordu. Hangi oyu üzerinde, bugün mangalda kül bırakmayan kendi kalemşörlerinin dirhem miktar katkısı olmuştur? Katkıyı bir kenara bırakın, kendi medyasının vandallığına rağmen bu oy miktarına ulaşıldığını açıkça söyleyenler var.

Bugün “güç bende” havasında kovulacak gazeteci listesi ilan edenlerin kısa zamanda kendi gazetelerinden kovulmalarını beklemek, iktidar adına en mantıklısı.

Eşiği aşıp iktidara gelmek zor bir iş; daha zoru iktidarda kalabilmek. Kalmanın da bir vebali ve bedeli var: Ülkeyi yönetebilmek. Bu üniversite, yargı ve medya ile ülke yönetilir mi?
<< Önceki Haber Mümtaz'er Türköne: Bu üniversite, bu yargı ve bu medya... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER