(...)
Savaşın sona erdiğinden, zaferin kazanıldığından haberiniz yok mu? Vurgunlar mı eksik, talan mı tamamlanmadı, soygun mu var? Korku iklimini neden sürdürüyorsunuz? Hangi hesabınızda açık var?
Manisa Emniyet Müdürü kelepçelediği iki hanım yüzünden görevinden alındı. Bu vahşeti savunan gazeteci kılıklı kumpasçılar “ama suçlulara kelepçe takarken başörtüsüne mi bakılır?” diye mazeret uyduruyor. Hangi ara mahkeme kurdular, hangi bilgiyle o iki hanımı “suçlu” ilan ettiler? Aynı kafa aynı vandallık. Yukardan gelen gazın kesildiğinin, vazifenin tamamlandığının farkında değiller demek. Bu saatten sonra haddi aşmanın, hizmet ettikleri kapıya zarar vereceğini kestiremiyorlar.
Belki de aldıkları emri uyguluyorlar. Eğer öyleyse yeni bir iktidar kapışması ile karşı karşıyayız. Bu seferkinin tarafları da malzemesi de çok farklı demek ki.
Zaman Gazetesi'ne yapılan polis baskını ve bu baskının bir terör örgütünün karargahını basar gibi aşırı güç kullanılarak ve gösterişli bir şekilde yapılması, ya seçim öncesi alınan talimatların hâlâ uygulamaya devam eden, yeni şartları ve durumu değerlendirmekten ve yeni döneme uygun inisiyatif geliştirmekten aciz işgüzar lejyonerlerin eseri, ya da hükümetle Saray arasında başlayan güç ve iktidar savaşının ilk elden tezahürlerinden biri. “Gazete basılır da böyle mi basılır?” diye itiraz eden hükümet sözcüleri mutlaka olmuştur ve “böyle” basılmasını, Saray'ın elindeki operasyon araçlarıyla hükümeti hizaya çekmeye çalıştığı şeklinde yorumlayanlar da. Yoksa Başbakan bütün akademik ciddiyetini takınıp işadamlarına, hukuk, özgürlük ve demokrasi dersi verirken baskı talimatı vermek istikrar arayışına pek uymuyor.
Ya birilerinin kulağı çekilecek ve bu rezaletler sona erecek, ya da ilan edilmemiş savaşın yeni örnekleriyle karşılaşacağız. Bakalım yukarıdaki soruların cevabı kimden gelecek? Meselâ İstanbul Emniyeti'nde “baskın amirleri” arasından görevden alınan birileri çıkacak mı?