(...)
Sanırım Tayyip Erdoğan, iktidar konumunda oturmadığı koşullarda, bu noktaya gelinceye kadarki eylemlerinin bir yargı konusu olacağını düşünüyor.
Bir koalisyonun –muhtemelen büyük– ortağı olarak iktidarda bulunmayı devam ettirmenin de güçlükleri var. Bir kere, en başta, böyle bir koalisyonu kurmanın güçlükleri. Muhtemel muhatap MHP, o kadar muhtemel olmayan CHP, yolsuzluk iddialarını görmezden gelmeyi bir koalisyon koşulu olarak kabul edebilirler mi? Ayrıca, Erdoğan’ın şu anda sergilediği “Cumhurbaşkanlığı yapma uslûbu”nu kabul edebilirler mi? Onların, “Cumhurbaşkanlığı öyle değil, böyle yapılır” demesini Tayyip Erdoğan kabul edebilir mi?
Bütün bunlar gelip Tayyip Erdoğan’da düğümlenen çizgiler. Bunların daha görünür olanları. Erdoğan’ın “İslâm adına” kazanılmış ve on küsur yıl sürdürülmüş iktidarı elden çıkarma endişesinin derecesini bilmiyoruz. Bir demokrasi içinde böyle bir düşünce sözkonusu olamaz ama Erdoğan’ın ve ona bağlı kadroların “demokrasi” kavramını ve kurumlarını ne ölçüde benimsedikleri sorusunun da kesinleşmiş bir cevabı yok. Şu ana kadar öyle ya da böyle görülen belirtiler demokrasiye derin bir bağlılık işareti vermekten oldukça uzak. Erdoğan kendisi demokrasiyi istediği zaman binip istediği zaman da ineceği bir taşıta benzetmemiş miydi?
Dediğim gibi bunlar Erdoğan’da düğümlenen eğilimler, çizgiler; ama 1 Kasım’da alınacak sonuçlarla ne olur, nasıl bir hükümet kurulur gibi soruları cevaplandırmakta başka güçlükler de var. Örneğin, MHP… MHP –ya da Bahçeli– şimdiye kadar takındığı tavrı devam ettirecek mi? Herhalde evet, ettirecek. O zaman zaten pek fazla değişmesi beklenmeyen milletvekilliği oranlarıyla ne olacak? Nasıl bir hükümet kurulabilecek? Kurulabilecek mi?
Ve tabii, gene baştaki soru, 1 Kasım’da seçim yapılacak mı? Aşağı doğru bir gidiş sezinleyen Tayyip Erdoğan seçimi yenileme opsiyonundan vazgeçer mi? Vazgeçerse, seçimin yapılmamasını nasıl bir nedenle açıklar?