Geçen haftaki “Şahsım devleti, veliahtını ilan etti” yazımdan sonra Ankara’da AKP kulislerine çok hakim bir dostum aradı. “Bilal milletvekili oluyor” dedi. “Eee ne var bunda?” dedim. “Şaşırmadın mı ?” dedi, “Yok” diye cevap verdiğimde, ”Önemli bir olay bu!“ diye sitemkâr bir karşılık verdi.
Ya Allah aşkına Bilal Erdoğan milletvekili olsa ne yazar olmasa ne yazar. Kim dinler onu, kaç kişiye konuşur, ne konuşur? Velev ki oldu…. E olsun AKP’ye müstahak bu! Bana göre Bilal ne ekber ne de erşed. Ben bundan başkasını bilmem. Anlayan anladı! Konumuz da bu değil zaten! Geçelim…
Normal zamanında yani Haziran 2023’de yapılacak bile olsa Türkiye artık tam anlamıyla seçim yörüngesine girdi. Tüm işaretler tüm hazırlıklar onu gösteriyor. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) son dönemde arka arkaya ihaleler yaparak seçim hazırlıklarına başladı. En son oy kabinleri için ihaleye çıktı YSK. Meclis’ten çok kritik bir yasa geçti, baraj yüzde 7’ye düştü. Seçim ve sandık güvenliğini ilgilendiren birçok madde değişti. Eski başbakanlardan Tansu Çiller bile meydana çıktığına göre seçimin işaret fişeği atılmış oldu.
Ankara’da bir yandan bu hazırlıklar yapılırken bir yandan da korku ikliminin nasıl dağılacağına ilişkin ciddi sorular var Saray çevresinde! Yanlış duymadınız, Saray’ın neden olduğu korku iklimi yok artık zira ekonomik kriz, kaynamayan tencere o korku iklimini de beraberinde yok etti gitti. Korku şimdi Saray’da… Son anketlerde ne yaparlarsa yapsınlar AKP, MHP ve kısmi BBP’nin oyları yüzde 40’ı bile bulmuyor. Bazı anket şirketleri Rusya-Ukrayna krizindeki arabulucuğu rolü nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik güvenirlilik endeksinde 1-2 puan artış olduğu çabası içine girdiler. Ama ne kadar zorlanırsa zorlansın AKP artık yüzde 35 bandını aşamıyor. Hatta bazı bölgelerde Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’da AKP oylarının yüzde 25’le kadar gerilediğine ilişkin bilgiler korku duvarlarının artmasına neden oluyor.
Saray ve avaneleri şimdiden, “Bu seçim nasıl kazanılır?” sorusunun cevabını bulmaya çalışıyor. Erdoğan’ın seçimi kazanmak için ekonomik kartı sonuna kadar uygulayacağına ilişkin işaretler verildi. Memur ve emekli maaşlarına yönelik yapılacak enflasyon iyileştirmesi bekleniyor, bir de daha yeni artan asgari ücretin yeniden yükseltilmesi için açık kapı bıraktı Saray! Belki 4250’nin 5000 tl’ye çekilmesi beklentisi var. Zor görünüyor ama hiç de belli olmaz. Zira Erdoğan, iktidarı kaybetmemek için kefen parasını bile kullanmakta kararlı. 3600 ek gösterge ve Emeklilikte Yaşa Takılanlar’a (EYT) ilişkin bir düzenlemenin olacağına ilişkin işaretler artmaya başladı.
EKİM/KASIM BEKLENTİSİ!
Peki tüm bu durumda seçim ne zaman olur? Saray’ın biraz daha toparlanmaya ihtiyacı var, onun için Ankara semalarında şimdilik kısa bir zaman diliminde, yani 2-3 ay içinde bir seçim olasılığı gözükmüyor. Ekim-Kasım 2022 tarihleri ciddi şekilde telaffuz edilmeye başlandı! Peki yüzde 7 neden çıktı. Zira önceki gün Resmi Gazete’de yayınlanan yüzde 7 seçim barajı en erken 5 Nisan 2023’te yapılacak bir seçimde uygulanabilecek. Cumhur ittifakı, Milet İttifakı'nı bölmek için elinden geleni yapıyor. Artık oyun giderek şah/matlı bir hal aldı. Tansu Çiller kartı elde bekliyor. Ankara kulislerinde Çiller’in Ramazan sonrasında bir adım daha öne çıkacağına ilişkin beklenti yüksek. Şimdi anket üstüne anket yapılıyor. Veriler çok iç açıcı değil. En iyimser analistler bile Çiller’e yüzde 2’lik bir şans veriyor. Bana göre o bile fazla! Ama sonuçta bu yüzde 2’nin nereden geleceği önemli! AKP ve MHP’den gelmesi bir işe yaramaz. Eğer eski başbakana bir parti kurdurup seçime sokulacaksa, oy kaymasının İYİ Parti’den olması gerekiyor. İYİ Parti’ye giden merkez sağ oylar ancak bu şekilde alınabilir.
Dedim ya Ankara’da kartlar yeniden karılıyor. O kadar ki anlaşmalı olarak MHP’nin AKP’den ayrılıp yalnız başına bile seçime girme planlarından söz ediliyor. Bunun yanında Millet İttifakı’nda da Erdoğan’ın yüzde 7 baraj oyunun bozmak için CHP seçimlere yalnız girmesinden bahsediliyor. Yani bu şu anlama geliyor, Millet İttifakı anlaşmalı olarak ya ikiye ya da üçe ayrılacak. Buna göre CHP + İYİ Parti (DEVA-DP-SP ve Gelecek Partisi içinde ), ya da CHP+İYİ Parti ve üçüncü bir blok olarak kalan diğer partiler yani DEVA-DP-SP ve Gelecek Partisi birlikte tek liste halinde seçime gidecek. Bir de HDP olayı var tabi! HDP kapatılacak mı, önemli isimler yasaklanacak mı? Böyle olursa Kürt siyaseti nasıl bir dönüşüm yaşayacak ve seçimlere nasıl girecek. Diyarbakır’da önceki gün yaşanan kahvehanedeki silahlı çatışmanın iktidara yakın bazı Twitter hesapları üzerinden abartılması ve gerçeğinden daha farklı gösterilmesi aslında nasıl bir tehlikeli hazırlık aşamasında olunduğunu da gösteriyor. Senaryo çok fazla. Nasıl bir tercih ve seçenek üzerinde ilerlenecek bunu zaman gösterecek.
MERKEZ OPERASYONU
Tüm bunlara karşı ilk ve önemli somut adım İYİ Parti lideri Meral Akşener’den geldi. Saray’ın Tansu Çiller üzerinden İYİ Parti’yi sıkıştırma planının önüne geçmek için Akşener partisinde önemli bir operasyona imza attı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyaretini açık bir şekilde eleştiren Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu, Başkanlık Divanı’ndan çıkarıldı. Ülkücü kökenli olan ve iddialara göre asıl amacının İYİ Parti ile MHP’yi birleştirme arzusu içinde olan ve buna göre politikalar izleyen Ağıralioğlu’nun bazı söylemleri İYİ Parti’yi doğrudan MHP çizgisinde tutuyordu. Bu da hem merkez sol hem de merkez sağdan gelecek seçmeni ürkütüyordu. Akşener’in bu operasyonu bu açıdan çok önemli. Ve ülkücü açık etiketi ile bilinen Koray Aydın teşkilat başkanlığından alındı. Bu da önemli diğer bir operasyondu. Aslında sadece iki ismin bile etkisizleştirilmesi Akşener’in merkez sağa açılma hamlesinin önemli bir ayağını oluşturuyor. Akşener vitrinde özellikle merkez sağ seçmenine itici gelecek isimleri istemiyor.
İYİ Parti kurulduğu günlerde, açık söylemek gerekirse, hem Ergenekon destekçilerine hem de katı ülkücülerin varlığına büyük ihtiyaç duydu Akşener. Başka da çaresi yoktu. Ama şimdi anketlere göre yüzde 17 bandını zorlayan bir İYİ Parti var. Anlayacağınız köprünün altından çok sular aktı. Tüm kartlar bir seçime göre yapılıyor.
Ben ise seçim kararı alınsa bile seçimlerin yapılıp yapılmayacağı endişesini taşıyorum hala. Yüzde 40 oy oranına sahip bir Erdoğan, koltuğu bırakmak için seçim kararı almaz, koltuğu bırakmamak için seçim kararı alır. Peki ne olacak o zaman? Alınan seçim kararının iptal edilmesi için Anayasa’ya göre Türkiye’nin bir savaş tehlikesi ile karşı karşıya kalması gerekiyor. Ya da ülkede seçim güvenliğinin sağlanamayacağı bir atmosferin olması gerekiyor. Çok şükür ikisi de yok! E o halde diyeceksiniz? Ben yine de Erdoğan’ın koltuğu bırakacağı kanaatine sahip değilim.
Sözün özü şu, yukarıda anlattıklarımdan daha fazlasını yazabilirim. Ben, Erdoğan koltuğu bırakmamak için neler düşünüyor onu merak ediyorum? Kuşkusuz işaretleri var! Onu da gelecek yazıda değerlendirmeye çalışalım!
Ramazan ayının insanlık için hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Bu vesileyle Ukrayna’da Rus zulmüne uğrayanlara Allah’tan yardım diliyorum.