MURAT ÇETİN
Türk siyaseti -eğer yanlış bir algıya neden olmuyorsam zira niyetim bölücülük değil sadece tespit- Kürt siyasetine bir anlamda mahkum olmuş durumda. Zira hem AKP-MHP ittifakı hem de eski Millet İttifakı partilerin tabanını arkasına alarak hareket etmeye çalışan CHP, Kürt hareketinin en güçlü temsilcisi DEM Parti’ye mecbur durumda. Bu mecburiyetin en fazla ve güçlü hissedildiği saha ise İstanbul. Aynen 2019 yerel seçimlerinde Kürt seçmen yani Kürt siyaseti hareketi Türk siyasetinin şekillenmesinde önemli bir etken haline geldi. Hem de bir anlamda karar verici durumda bir etken! Bu gerçek hem iktidar hem de muhalefetteki diğer partiler ve liderleri tarafından da çok iyi biliniyor. Bu nedenle İstanbul merkezi ele alacak olursam hem Ekrem İmamoğlu hem de Murat Kurum Kürt seçmenin oylarını alabilmek için yapmadıkları güzel hareket kalmadı. Kimisi Kürtçe şarkı söyledi kimisi Kürtlere güzellemeler yaptı. Yerelde Kürt siyasetine yönelik gösterilen bu şirinlikler ise merkezde yani Ankara’da da zaman zaman gelgitler şeklinde ilerlese de seçim öncesinde hiç kimse Kürt siyasetini ötekileştiren keskin bir dil kullanmıyor. AKP lideri Erdoğan bir gün Kürtlere yönelik eleştirisel cümleler kursa bile bu defa ikinci gün hemen bunu düzeltiyor ve yumuşak bir üslup ortaya koyuyor. Türk siyasi partilerin ve özellikle AKP ve lideri Erdoğan’ın Kürt hareketine ve siyasetine yaklaşımı her zaman çıkarcı bir politik eksende gelişmiştir. Erdoğan’ın hiçbir zaman derdi Kürt sorunun çözme yönünde olmamıştır. Buna karşın kendisini her zaman Kürtlerin haklarını savunan bir lider olarak görmüştür. AKP içinde Kürt milletvekillerinin varlığını Erdoğan her zaman Kürt sorunun çözümü ile ilişkilendirmiştir. Alakası yok aslında! Erdoğan’ın bu söylem ve yöntemi katı laik devletçi çizgiden farkı yok. Şimdiye kadar devlet kademelerinde Kürtlere yönelik ötekileştirmenin belki de en derini AKP iktidarı döneminde yaşanmıştır. Çözüm Süreci olarak tanımlanan dönemde AKP bazı adımlar atar görünmüştür ancak daha sonra Erdoğan, devleti perde arkasından yönettiğini savunan güçlerle anlaşmış ve Kürtler açısından sert bir dönemin yaşanmasına neden olmuştur. DEM Partili belediyelere kayyım atanması değil sadece Selahattin Demirtaş gibi bir siyasetçinin hiç yok yere yıllarca hapiste rehin olarak tutulması bunun en önemli ispatıdır. Kürt siyasi hareketi ile ilişkileri hep çıkarcı bir zeminde götüren AKP ve lideri Erdoğan’ın 20 yıldır değişmeyen bu tutumuna karşın Kürt hareketi daha doğrusu Kürt siyasi hareketinin AKP ve Erdoğan siyasetine bakışı nasıl?
Bir gerçek var ki Tayyip Erdoğan’ın Kürt siyaseti hareketi üzerindeki baskıcı yaklaşımına karşılık DEM Parti, AKP ile ilişkileri tamamı ile koparmıyor. Zira DEM Parti Kürt sorununun çözümünde ise 22 yıllık AKP iktidarını adeta bir devlet olarak görüyor. Ancak DEM Parti’nin AKP’yi bir devlet olarak görmesi de aslında bir anlamda Erdoğan’ın Kürt siyasetine karşı elindeki en büyük kozu. Peki Erdoğan’ın Kürt siyasetine yani DEM Parti’ye karşı elinde ne tür kozları var?
1)PKK lideri Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması ve Öcalan’ın ev hapsine çıkarılması; Öcalan, Kürt siyasi hareketinin belirlenmesinde etkin bir isim. AKP ise Adalet Bakanlığı aracılığıyla Öcalan’ın görüşlerine 3 yıldır sınırlama getirdi. Öcalan’ın bir anlamda tecritte DEM Parti siyasetini olumsuz etkiliyor. Öcalan’ın fikrini alamayan DEM Parti yönetimi hem Kürt hareketi hem de PKK yönetimi ile kritik konularda görüş ayrılığına düşüyor. DEM Parti bu gerekçelerle Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılmasını istiyor. DEM Parti ikinci aşamada ise Öcalan’ın ev hapsine alınmasını istiyor.
2)Demirtaş ve Kışınak gibi Kürt siyasetçilerin serbest bırakılması; AKP, AİHM kararlarına rağmen Demirtaş ve Kışınak’ın yanı sıra tutuklu durumdaki diğer Kürt siyasetçileri serbest bırakmıyor. Ancak DEM Parti’nin yerel seçim ve Anayasa değişikliği sürecinde AKP’yi vereceği destek AKP’nin AİHM kararlarını uygulaması ile birlikte Demirtaş’ın tahliyesini sağlayabilir.
3) DEM Parti milletvekillerine ilişkin dokunulmazlık dosyaları; TBMM’de 20’ye yakın DEM Parti Milletvekili (Sezai Temelli, Maral Daniş Beştaş, Pervin Buldan, Hüseyin Olan, Ali Bozan, Berdan Öztürk, Keziban Konukcu Kok, Onur Düşünmez) hakkında dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin dosya bulunuyor. Nitekim Adalet Bakanlığı 4 Ocak 2024 tarihinde de DEM Parti milletvekilleri Salihe Aydeniz, Burcugül Çubuk, Sırrı Sakık ve Keziban Konukcu Kok’un dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin dosyaları TBMM’ye gönderdi.
4) DEM Parti milletvekillerine yönelik açılan davalar da Kürt siyasi hareketi üzerinde baskı oluşturuyor. Mesela DEM Partili Sırır Süreyya Önder ile birlikte 10 DEM Parti milletvekili yargılanıyor. Sırır Süreyya Önder TBMM Başkanvekili olmasına rağmen yurtdışına çıkış yasağı bulunuyor. Önder’in yargılandığı davalardan ceza alması ve bu cezanın da onanması halinde yeniden cezaevine girmesi söz konusu. Nitekim TBMM Başkanvekili Önder’in bu durumu DEM Partili Gergerlioğlu tarafından TBMM Genel Kurulu’nda ironik bir şekilde dile getirildi.
5) TSK’nın İran, Irak ve Suriye sınır bölgesi operasyonları; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya yönelik İran, Irak ve Suriye sınır bölgelerinde gerçekleştirdiği operasyonlar Kürt hareketi üzerinde önemli bir baskı oluşturuyor. Kürt siyasi elitleri TSK’nın özellikle Suriye’nin kuzeyindeki PYD/YPG güçlerine yönelik operasyonlarının durdurulmasını istiyor. DEM Parti yönetimi TSK güçlerinin Kuzey Irak ve Suriye’nin kuzey ve batısından çekilmesini istiyor.
31 Mart yerel seçimleri için son haftaya girildi. 8 yıla yakındır cezaevinde bulunan Salahattin Demirtaş’ın seçim öncesinde sözde AKP lehine olacak bir şekilde açıklama yapacağı söylentisi bir anlamda satın alınmış durumda. Demirtaş açıklama yapar mı yapmaz mı bilmiyorum eğer yaparsa nasıl bir tercihte bulunacak onu da kestirmek zor. Zira Kürt siyaseti içinde bulunduğu sıkışmışlıktan kurtulmak için adım atma ihtiyacı duyuyor. Peki bu adım neredeyse çeyrek asırdır kendisini kandıran AKP iktidarını destekleyecek nitelikte olabilir mi? Bilemiyorum, Türk siyaseti kadar Kürt siyaseti de kaygan bir zeminde ilerliyor.
Yerel seçim öncesinde Kürt siyasi hareketi temsilcilerinin tercihi bir anlamda Kürt siyasetinin imtihanı olacak! Belki de Kürt siyasetinin imtihanını Kürt siyasi liderleri değil Kürt seçmeni belirleyecek! Yaşayıp göreceğiz.