MURAT ÇETİN
Türkiye’de tam da durum bu… AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, iktidarı bırakmamak için ülkeyi uçuruma sürüklüyor. Türkiye’de artık hiçbir şey iyi gitmiyor. Ekonomik kriz vagonu en önde. Türkiye kriz üstüne kriz yaşıyor. Güvenlik krizi, mülteciler konusu ve ekonomik kriz… Bunların hepsi bir şekilde aşılabilir. Ancak Erdoğan, ülkeye bundan daha büyük bir kötülük yapıyor.
İnsanların bir arada yaşama inancını ellerinden alan Erdoğan, ülkenin kimyası ile oynuyor! Erdoğan, 2023’te 100. yılını kutlayacak olan Türkiye Cumhuriyeti tarihinin beşte biri üzerinde sorumluğu bulunuyor. Korkarım ülke belki de Erdoğan dönemini en buhranlı bir şekilde kapatacak. Kapatacak diyorum zira artık Ankara’da önemli kesimlerin dillerinde çok farklı şeyler dolaşıyor. Kuşkusuz siyasiler erken seçim olur mu, Cumhurbaşkanı adayı kim olmalı sorularına cevap arıyor. Ancak şunu açık bir şekilde ifade etmek gerekiyor ki Türkiye’de en küçük partiden en büyük partiye kadar hepsinin genel merkezlerinde ikinci ajandalar açılmış durumda. O ajandalarda, kimse açık bir şekilde dile getiremese de, kaos senaryosu endişesi ve alınabilecek önlemler yer alıyor. Burada Cumhur İttifakı’nı (ve özellikle Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli) kastetmiyorum. Zira onlar, “Seçimi kaybetmemek için ne gibi planlar yapabiliriz, ülkeyi gerekirse krize, kaosa ve savaşa sürükleriz ama ülke yönetimini bırakmayız” derdinde. Kaosun merkezi belli yani!
Buna karşın muhalefet ne yapacak ?
Ama bunun karşısında muhalefet partileri ne yapacak, işte onun dillendirilmeyen sessiz planları yapılıyor. Bir defa seçim sandığı için her şey yapılacak o bilinen bir gerçek. Peki ya seçim kararı alınmasına rağmen sandık milletin önüne konmaz ve bunun için kaos çıkarılırsa? Kaos nasıl olur demeyin! Ülke barut fıçısı… Son günlerde yaşananları biliyorsunuz; kendini yakan insanlar, çırılçıplak ortada dolaşanlar, bir küçük nedenden dolayı kavga eden insanlar... Toplumun birbirine karşı artık tahammülü kalmadı. İstanbul’da Yenikapı- Hacıosman metrosuna binin inanın her yerde, “bu iktidardan nasıl kurtuluruz?” sorusundan ziyada, “Erdoğan ülkeyi yıkıma götürüyor, kim nasıl önler?” sorusuna cevap arıyor. Hem öyle sessiz sedasız da değil, yüksek sesle konuşuyor insanlar.
Türkiye tam anlamıyla kaosa gidiyor; kaosa giden Türkiye’de Erdoğan Venezuella devlet başkanını ağırlıyor. Körle yatan şaşı kalkar misali bir durum! Birisi dünyadan dışlanan, diğeri de artık dünyada kredisi kalmayan bir siyasetçi. Bir önceki yazıda anlatmaya çalışmıştım. Erdoğan’a artık Cumhurbaşkanı demek istemiyorum, o artık sadece AKP Genel Başkanı’dır. Ve bir gün Türkiye özgürlüğüne kavuştuğunda diplomasının da sahte olduğu ortaya çıkacaktır… Bekleyip göreceğiz! Neyi inkâr ettilerse gerçekleri ortaya çıkacaktır.
Şimdi Saray’da seçim planları yapılıyor. Küçük bir kulis vereyim. Erdoğan, yeni seçim sürecinde toplumu daha da germek için dolaylı olarak Kemalizm’i tartışmaya açacak. Belli odaklar bunu görmüş olacak ki onlar da harekete geçmiş durumda. Cumhuriyet Üniversitesi’nde olduğu gibi öğrencilerin yüksek sesle adeta kendinden geçmişçesine İzmir Marşı’nı okumaları... Sosyal medyada Atatürk’ün daha çok sahiplenilmesi. Belli merkezler toplum üstünden reaksiyon veriyor. Bir daha tekrar ediyorum; AKP Genel Başkanı Erdoğan, yeni seçim stratejisini Ergenekon üzerinden Kemalizim’le hesaplaşma üstüne kuracak! Onun için pek yakında Ergenekon operasyonlarını başladığını görürseniz asıl küçük kıyamet o zaman kopacak.
Hablemitoğlu cinayetine ilişkin Ergenekon’un önemli isimlerine yönelik gözaltı kararlarını bir de buradan bakmak lazım. Bakalım Erdoğan’ın limanına sığındığı kankası Doğu Perinçek bu durumdan nasıl etkilenecek, paçasını nasıl kurtaracak, ya da operasyon başlamadan bu ekip başka bir hamle mi yapacak ? Bunun hepsini yakında göreceğiz. Oyun büyük! Kendi çıkarları için ülkeyi yangın yerine çevirmekten kaçınmayacaklar. Bunun provasını Haziran 2015 seçimleri sonrası yaptılar! Dahası 15 Temmuz’da yaptılar! Kendi gelecekleri için binlerce insanın kanına girdiler. Ama şunu unutmamak gerekiyor ki 15 Temmuz başta olmak üzere birçok konuda söylenenlerin yalan olduğu bir bir ortaya çıkacak!
Halkı sokağa çıkarmak istiyor!
Unutulmaması gereken başka bir şey daha var. Seçim atmosferine giren Türkiye için ortada bir gerçek duruyor. Erdoğan, ekonomik kriz ve erken seçim baskısı nedeniyle giderek bir açmaza sürükleniyor. İktidarını sürdürmek için çare arıyor ve oldukça zorlanıyor. Çünkü AKP’yi iktidara getiren bütün iç ve dış dinamikler değişmiş durumda. Önlenemeyen ekonomik kriz iktidarının daha da kan kaybetmesine neden oluyor. Erdoğan’ın halk nezdindeki desteği de yüzde 35’lere kadar geriledi. Türkiye batı değerlerinden uzaklaştırıldı ve giderek otoriter bir görünüm sergilemeye başladı. AKP Genel Başkanı, seçmen tabanını Sünni, İslamcı ve etnik Türk kimliğiyle keskinleştirdi. Kürtleri, Alevileri ve 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları sonrasında Gülenistleri sistematik olarak ötekileştirdi ve baskı altında tuttu. Devlet gücünü, ihaleleri, vergi cezaları sopasını kullanarak medya ve büyük sermaye grupları üzerinde hakimiyet kurdu, muhalif sesleri susturdu, sosyal medyaya baskı uyguladı. Sonuç ise AKP’nin giderek erimesi ve Erdoğan’a yönelik güven bunalımına dönüştü.
Türkiye’de büyük bir kesim açlık sınırında bulunuyor. Kitleler sokağa çıkmadı. Peki neden? Bunun cevabı son 10 yıl içinde yaşanan bazı olaylarda saklı. Türkiye kitlelerin sokağa çıkma tecrübesini 2013 yılı Gezi Olayları’nda yaşadı. Sonuçlar gösterdi ki sokakları hareketlendirmek seçmeni ürküttü. Bu durum terör örgütlerinin ve derin yapıların işin içine girmesine neden oldu. Seçmen de böyle bir durumda güvenlik kaygısı yaşadı. Yani kitlelerin sokağa çıkmasını Tayyip Erdoğan hep kendi lehine çevirdi. Sokağa çıkanları terörize etti, kendi tabanını birleştirmek için bunu siyasi malzeme halinde getirdi. Muhalefet artık bu gerçeği biliyor ve bu oyuna gelmek istemiyor. Yapılan her açıklamada kesinlikle sokakta olunmayacağı mesajı veriliyor. Muhalefet ise gerilim ve kutuplaşmanın Erdoğan’ın işine yarayacağı biliyor. Bu gerçek Erdoğan destekçisi yazarlar tarafından da dile getiriliyor. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan bir yazısında bunu açık bir şekilde ortaya koyması önemli. Coşkun, “Gerilim varsa, sertlik varsa Erdoğan kazanıyor. Gerilim yoksa, sertlik azalıyorsa Erdoğan’ın kazanma ihtimali azalıyor” tespitini yaptı.
“Sürtük, çürük” gibi sözleri ile öne çıkan Erdoğan’ın dilinden bir süredir “İstikrarsızlık, sokak, kaos, kargaşa, hain, terörist” kelimelerini daha çok çıkar oldu. Muhalefetin sokaklara döküleceği algısını işleyerek bir yandan da CHP seçmenini tahrik ediyor. 7 Haziran 2015 ile 1 Kasım 2015 seçimleri arasında “ya ben ya kaos” stratejisini izleyen Erdoğan’ın benzer stratejiyi uygulaması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Ekonomik kriz, sokak çağrıları, gerilim ve korkutma senaryoları bir tarafa bırakılırsa bir başka tehlikeye dikkat çekmek gerekiyor. AKP tabanının önemli bir kesimi Erdoğan’ı adeta bir Halife ve Mehdi gibi görüyor. Bu seçmen kitlesi Erdoğan’ın kaybetmesini ümmetin kaybetmesi olarak yorumluyor. Buna izin vermeyeceklerini ve gerekirse silahlanarak sokağa çıkacaklarını açıkça ifade ediyorlar. AKP teşkilatından onlarca kişi elinde silah toplumu tehdit eden videolar çekti. AKP Gençlik Kolları eski genel başkanı İsmail Karaosmanoğlu ile AKP Kadıköy Gençlik Kolları üyesi Mehmet Emin Göç bu kişilerden sadece ikisi.
Erdoğan, Kasım 2021 tarihli AKP Meclis Grubu’nda muhalefeti kastederek aynen şunları söyledi: “Eğer kazanırlarsa Türkiye sonu belirsiz bir kaosa sürüklenecektir.” Tüm bu veriler Türkiye’de seçimlerin normal bir atmosferde yapılmayacağını ortaya koyuyor. Zira Erdoğan’ın iktidarı kaybetmeme adına uygulama koyduğu gerilim stratejisi Türkiye’nin cepheleşme, kargaşa ve kaosa sürüklenmesi için bütün ortamı sunuyor. Her an için farklı kararlar alarak kamuoyunu şaşırtan Erdoğan’ın iktidarı kaybetmemek için neyi ne kadar göze alabileceğini ise zaman gösterecek. Ama görünen bir şey var; Erdoğan istikbali adına istiklal ve istikbalimizle oynuyor… Ülkeyi uçuruma sürüklüyor!