MURAT ÇETİN
Türkiye, yerel seçimlere bir aya kala seçimler kadar bir başka olayı tartışmaya başladı: 15 Temmuz projesini! Hani dönemin başbakanı Binali Yıldırım’ın “Hoşuma gitmeyen tek proje 15 Temmuz’dur” dediği 15 Temmuz darbe ihanet oyunu! AKP lideri Erdoğan’ın “Allah’ın lütfu” olarak gördüğü 15 Temmuz darbe oyunu sonrası Türkiye’nin neler yaşadığını gözlerimizle gördük. Türkiye tam anlamıyla bir AKP diktasına teslim oldu. Devletin kurumları 15 Temmuz sopasıyla tamamı ile AKP lideri Erdoğan’ın emrine verildi. Aradan geçen süre içinde Gülen Cemaati nefretinden dolayı ortak paydana buluşan siyasal İslamcılar, ulusalcılar ve ülkücüler ülkede tam bir kaos ikliminin oluşmasına neden oldu. İç ve dış dinamiklerin de etkisiyle bir anlamda siyasal İslamcı-ulusalcı ve ülkücüler arasındaki zoraki birlikteliğin sonlarına gelindiği anlaşılıyor. Bu nedenle tarafların birbirlerini 15 Temmuz üzerinden bitirmek için eylem planları hazırladıklarını görüyoruz. Kuzey Irak üst bölgesindeki askerlerin şehit edilmesi, İstanbul’da sinagogta bir kişinin öldürülmesi, Fatih Camii imamının bıçaklanması, halk arasında Diyarbakırlı Ramazan hoca olarak bilinen Ramazan Pişkin’in öldürülmesi, 28 Şubat sürecinin baş aktörlerinden Şevki Yılmaz’ın yeniden sahne alıp Atatürk’e yönelik hakaretlerde bulunması ve bunu bir de Osmanlı hanedan mensuplarının önünde yapması…bunlar sadece aklıma ilk anda gelenler! İşte tüm bunlar belki de seçimden sonra yaşanacakların bir provası niteliğinde olan hadiseler. 15 Temmuz’u kurgulayarak o dönemde iktidarı üzerindeki tüm olumsuzlukları kendince ortadan kaldıran Erdoğan ve ekibi yine bir başka darbe planı peşimde mi? Benim gözlemim ise şu; Siyasal İslamcılar, Ulusalcılar ve ülkücüler artık yol ayrımına geldi. Erdoğan, 15 Temmuz sonrası nasıl ki Gülen cemaatinin bütün mal varlığına adeta çöktü ise benzer bir eylemi diğer muhalif kesime yönelik yapmak istemeyebilir. Bunun için de 31 Mart yerel seçimleri bekleniyor. Zira yerel seçim sonrasında Türkiye’nin önünde 4 yıl seçim olmayacak. Ancak 4 yıl seçim olmaması her şeyin iyi gittiğine işaret değil. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin her gün daha da derinleşmesi Erdoğan iktidarı açısından büyük bir bataklık. Erdoğan bu bataklığı kurutamıyor ve krizin önüne geçemiyor. Zira bataklığı kurutması için ciddi paraya ihtiyaç var. Körfez ülkeleri artık Türkiye’ye para vermiyor. ABD ve AB zaten para akışını kesti. Erdoğan’ın para bulması için iki yolu var. Birincisi vergi, harç ve cezaların arttırılması. Bu yöntem ise halkın daha da yoksullaşmasına neden oluyor. İkinci yol ise iç kaynaklardan para bulunması. İşte Erdoğan’ın tam da düşündüğü bu; 15 Temmuz darbe korkusunu topluma yeniden pompalayarak yeni bir OHAL dönemine geçmek istiyor. Bu belki resmi bir OHAL olmasa da fiili olarak bunu yapmak istiyor. Erdoğan, 15 Temmuz korkusunu kullanarak özellikle muhalif kesimin parasına çökmek istiyor. Bununla birlikte kuşkusuz muhalif kesimin baskılanması ve susturulması da gerekiyor. Erdoğan bunu yapmak için de inanın binlerce muhalif kesimi tutuklanmaktan çekinmez ve çekinmeyecek de! Danıştay tarafından 400’ün üzerindeki hakim ve savcının göreve dönüşüne ilişkin haberin yeniden servis edilmesi, Nurettin Veren’in kamuda hala cemaat mensuplarının bulunduğunu açıklaması, AKP tabanı siyasal İslamcı kesimde Gülen Cemaatine yönelik nefretin yeniden körüklenmesi Erdoğan’ın yeni döneme yönelik hazırlıklarıdır. Şunu kesinlikle aklınızdan çıkarmayın Erdoğan’ın yerel seçimler sonrası ilk hedefi ulusalcılar olacaktır. Erdoğan bu defa ulusalcıları da torbanın içine atacaktır. Ulusalcılar bunu çok iyi görüyor ve onun için Ergenekon tam saha hazırlık aşamasına geçmiş durumda. Müyesser Yıldız’ın Hulusi Akar’ın “Akın Öztürk’ün darbe ile bir ilgisi yoktur” açıklaması ve dahası Abdurrahman Dilipak’ın “AKP iktidarı darbeyi önceden biliyordu” tarzı açıklaması ve dahası ulusalcı gazeteci ve akademisyenlerin sosyal medyada AKP’yi 15 Temmuz’un planlayıcısı ve uygulayıcısı olarak gösterme yönündeki yayınları bize iki kanat arasında ciddi bir hazırlık olduğunu gösteriyor. Yani AKP, 15 Temmuz üzerinden Ergenekon’a karşı yeni bir operasyon yapma hazırlığında buna karşı Ergenekon ise tam saha ile 15 Temmuz’un AKP’nin bir oyunu olduğunu ifşa etmeye çalışıyor. Ve yakın süreç bize iki kanatın kavgası sırasında 15 Temmuz’a ilişkin ezberlerin bozulacağı bir dönemi de işaret ediyor. Evet, 2024 yaz dönemi 15 Temmuz ifşaatlarının bolca yaşandığı bir dönem olacak. Ve özellikle ulusalcılar tarafından yapılacak 15 Temmuz ifşaatlarından sonra bu toplum AKP eski milletvekili Şamil Tayyar’ın ifadesi ile “Kahraman sanılanların hain, hain sanılanların kahraman “ olduğunu görecek. Ancak bu süreç Türkiye açısından kolay olmayacak. Zira her iki taraf da bu kavgadan galip çıkabilmek için her şeyi mubah gören bir anlayışla hareket edecek. Legal illegal bütün yöntemlerin kullanılacağı anlaşılıyor. AKP, iktidar olmanın bütün avantajları ile yeni rakiplerinin üzerine gidecek. Başta Koç Holding olmak üzere belki de büyük şirketlere çökülecek. Zira şu bir gerçek ki Erdoğan, Suudi Arabistan’da yaşanan futbol skandalı sırasında Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un tavrının bedelini mutlaka ödetmek isteyecektir. Geçen hafta içinde Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç’un seçim sonrasında ilişkin ekonomik krizin derinleşeceği ve tasarruf edilmesi gerektiğine ilişkin sözlerini bir anlamda Koç Holding’in yeni dönem öncesinde mevzilenme çabası olarak görmek mümkün. Aslında Siyasal İslamcılarla-Ulusalcılar arasındaki kavganın bir başka tarafı da var; ülkücüler! Ancak ülkücüler şimdi ortamı idare etmeye çalışıyorlar. MHP lideri Bahçeli’nin bazen AKP’ye yönelik eleştirilerin bazen de desteğini bu açıdan bakmak gerekiyor. Bahçeli, kavga kızışmadan ve hangi kesimin galip olacağını anlamadan kavgaya katılmak istemiyor. Ancak 1996 yılından bu yana MHP’nin genel başkanlığını yürüten bir isim olarak Bahçeli’nin artık AKP iktidarının sonunun geldiğini görmemesi mümkün değil.
Sonuç olarak; 15 Temmuz bir Siyasal İslamcı-ulusalcı ve ülkücü ortak operasyonudur. Ve bu üçlü ekip çok güçlü bir kavga öncesi kendi mevzilerini tahkim ediyorlar. Yaşanacak kavgada insaf olmayacaktır. Zira Ergenekon da Erdoğan da kavgayı kaybetmeleri durumunda sonlarının ne olacağını çok iyi biliyor. Bu nedenle ben yerel seçim süreci ve seçim sonuçlarından daha çok yaz aylarında belki de daha da yoğunlaşacak bu kavganın ülkeyi tamamıyla batırmasından endişe ediyorum. Olan yine bu halka olacak. Acıma ime müstehak düşüncesi arasında gelip gidiyorum. Kim bilir kaderin cilvesi belki de bir diktatörden kurtulmayı acı bir şekilde nasip edecek bu millete! Stalin, Hitler, Çavuşesko ve Saddam’ın hayatı ne büyük ibretlerle dolu!