Milli İttifak liderlerinden BBP eski Genel Başkanı Mustafa Destici, tarafsız ve muhalif basına hukuk eliyle ya da iktidar gücüyle yapılan baskıların derhal sonlandırılması gerektiğini söyledi. Destici, tarafsız ya da muhalif basını susturmanın muhalefeti susturmak, tek tip anlayışı hakim kılmak olacağının altını çizdi. Milli İttifak liderlerinden Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak da AKP'nin bu seçim döneminde millete vaat ettiği tek şeyin; 'despotizm' olduğunu savundu.
Milli İttifak liderlerinden SP Genel Başkanı Mustafa Kamalak ve BBP eski Genel Başkanı Mustafa Destici, Trabzon'da basın mensupları ile kahvaltılı sohbet toplantısında bir araya geldi. Kamalak, burada yaptığı konuşmada, iktidarın Türkiye'nin problemleri çözeceği konusunda zerre adar ümitlerinin olmadığını dile getirdi. Ülkenin çözüm bekleyen temel problemlerinin iktidar işbaşına geldiği zamandan buyana ağırlaşarak varlığını sürdürdüğüne işaret eden Kamalak, şu ifadeleri kullandı: "Türkiye genelinde işsizlerimizin sayısı 10 sene önce mi daha fazlaydı, şimdi mi daha fazla. Yüzde 100'ün üzerinde bir artış var. Türkiye'nin omuzlarındaki borç yükü 10 yıl önce mi daha ağırdı, şimdi mi daha ağır? Ödemeler dengesindeki bozukluk, cari açık 10 yıl önce mi daha büyüktü, şimdi mi daha büyük? Maalesef şimdi daha büyük. Kardeş ülkelerle ilişkiler 10 yıl önce mi daha bozuktu, şimdi mi daha bozuk; şimdi daha bozuk. 10 yıl önce mi taşeron işçilerimiz yani çağdaş kölelerimizin sayısı daha fazlaydı, şimdi mi daha fazla? Çağdaş kölelerimizin sayısı 384 bindi, şu an bir milyon 700 bin. Şu halde mevcut iktidarın 'bu problemleri çözebilirim' demesi mümkün mü? Diyemiyor zaten. Gerek Cumhurbaşkanı, gerek Başbakan'ımızdan gerekse bakanlarımızdan bu temel problemlerini çözümüyle ilgili bir vaat duyuyor musunuz? 'İşsizliği biz çözeriz, borçları biz hafifletiriz, bize oy verin' diyebiliyorlar mı? 'Gelir dağılımındaki adaletsizliği biz çözeriz, oy verin' diyebiliyorlar mı; hayır. Yaptıkları tek şey; küfretmek, hareket etmek, aşağılamak, dışlamak. Yok paraleldi, yok genel müdürdü falan. Bunun üzerinden seçim yürütülüyor."
TEK VAATLERİ DESPOTİZM
Başkanlık sistemi adı altında bilinmeyen bir kavrama yüklenildiğini anlatan Kalamak, vaat edilen başkanlık sisteminin tam anlamıyla 'despotizm' olduğunu öne sürdü. "AK Parti'nin bu seçim dönemimizde milletimize vaat ettiği tek şey; despotizm." diyen Kamalak, sözlerine şöyle devam etti: "Neden öyle; başkanlık sistemi diyorlar ama dünyadaki sistemlerle benzer tarafı yok. Bir nokta benzerlik gösteriyor; hem devlet başkanını hem milletvekillerini halk seçecek. Ama ondan sonra yollar ayrılıyor. Bütün yetkiler başkanın elinde. Başkan olmadan bile bazı açıklamalar yapıyor Sayın Cumhurbaşkanı'mız; 'muhtemelen falan tutuklanacak' diyor. Bakıyorsunuz bir iki gün sonra tutuklanıyor. Bu kadar yetkiyi ele geçirdiği taktirde bir kişi (Ben Sayın Cumhurbaşkanı'yla ilgili kişisel olarak üzerinde durmuyorum, önerilen sistem üzerinde duruyorum) bundan ne çıkar? Bu başkanlık sistemi değil, despotizmdir."
CUMHURBAŞKANI'NIN PROGRAMI YÜZÜNDEN MİTİNGİMİZ İPTAL EDİLDİ
BBP eski Genel Başkanı Mustafa Destici de antidemokratik bir seçim yasası ile seçime gidildiğini dile getirdi. Bütün bunlara en adaletli, en tarafsız durması gereken makam sahibinin de eklendiğini söyleyen Destici, "Meydanlara indi ve daha önce başında bulunduğu iktidar partisi için oy istiyor. Ben 'parti ismi zikretmiyorum' diyor, milleti aptal yerine koyuyor. Meydan meydan gezerek iktidar partisine oy istiyor. Yani bu, kabul edilebilecek bir durum değil. Bizim çalışmalarımızı da engelliyor. Ayın 27'sinde Uşak'ta miting yapacaktık, Cumhurbaşkanı'nın programından dolayı iptal edildi. Yani Cumhurbaşkanı'nın seçim döneminde medyada, ekranlarda ne işi var? Bu insani, ahlaki, İslami, vicdani, hukuki bir şey midir? Bu anayasal mıdır?" diye sordu.
BASINA BASKILAR DERHAL SONLANDIRILMALI
Birtakım muhalif ya da tarafsız basına da gözdağı verildiğini savunan Destici, şu ifadeleri kullandı: "Olmadık bir yerden tutuluyor, kendi söyledikleri lafı basın yazınca oradan alınıyor, basına yükleniyorlar. Onun da havuz medyası gibi, TRT gibi, yandaş medya gibi olması isteniyor. Muhalif demiyorum, tarafsızlığa tahammül yok şu anda. Böyle bir ortamda Türkiye seçime gidiyor. Sayın Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanlığı makamına saygı gösterilmesini istiyorsa önce kendisi oturduğu makama saygı gösterecek. Önce kendisi Anayasa'ya uygun hareket edecek, sonra da diğer siyasiler ve vatandaş o makama saygı gösterecek. Şu anda cumhurbaşkanlığı makamına Sayın Cumhurbaşkanı'ndan çok bizlerin saygı gösterdiğine inanıyorum. Sayın Cumhurbaşkanı'nın bir kez daha adil, tarafsız ve yemin ettiği Anayasa'ya uygun davranmaya davet ediyoruz. En azından bu kalan 20 gün meydanlardan, ekranlardan uzak durmasını, seçimin güvenliğine gölge düşürmemesini bekliyoruz."
Tarafsız, muhalif basına hukuk eliyle, hukuk ya da iktidar gücüyle yapılan baskıların derhal sonlandırılması gerektiğine dikkat çeken Destici, şöyle konuştu: "Basın özgürlüğüne, medya özgürlüğüne başta Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan'dan başlayarak herkesin saygı göstermesini, tam tersine korunması için gerekli itinanın gösterilmesini bekliyoruz. Önce bunu Türkiye'yi yönetenlerden bekliyoruz. Tarafsız ya da muhalif basını susturmak, muhalefeti susturmak demektir. Tek tip anlayışı hakim kılmak demektir. Demokratik hukuk devletinde bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Burada herkesten önce Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu konuda dikkatli olmasını bekliyoruz."
PAÇALAR TUTUŞTUĞU İÇİN MEYDANLARA İNDİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mitingi yapmasını, AK Parti oylarındaki düşüşe bağlayan Destici, şunları kaydetti: "Bence paçalar tutuşmuş vaziyette. Aşağıya doğru gidişat net bir şekilde gözüküyor. Dolayısıyla da vaziyeti kurtarma çabası olarak görüyorum. Başkanlık sistemine geçme arzusu var. PKK ile sürdürülen, onun siyasi uzantıları, İmralı ve Kandil ile sürdürülen müzakere ve pazarlık sisteminin bir sonucu olarak, başkanlık sistemi isteniyor. Aslında AKP ve HDP bu seçimin gizli ortaklarıdır. Bakmayın kavga ediyor gibi göründüklerine. Başarırlarsa biri başkan olacak, öteki Öcalan serbest kalacak. Başkanlık eyalet, eyalet bölünme, bölünme iş savaş, iç savaş kan ve gözyaşı demektir. Milletimizin hassasiyet göstermesi gereken meselenin bu olduğunu düşünüyorum. AKP'ye verilen her oyun HDP'ye, HDP'ye verilen her oyun AKP'ye verilmiş olacağı bilinmelidir."
GÜNAYDIN YALÇIN EFENDİ
Teröre ve şiddete bulaşmadıktan sonra herkesin siyaset yapabileceğini belirten Destici, konuşmasına şöyle devam etti: "Terör ve şiddet yapan bir örgütle fiili bağlantısı varsa o siyasi parti olmaz. O terör örgütünün uzantısı olur. Biz bunu yıllardır söylediğimizde bizi itham edenle, bugün bizzat Başbakan meydanlarda ne diyor; 'sizin bir ucunuz dağda, bir ucunuz siyasette'. Başbakan Yardımcısı 'biz seni tanıyoruz, senin kardeşin dağda terörist' diyor. Günaydın Yalçın Efendi. Sen yeni mi öğrendin bunun kardeşinin dağda terörist olduğunu. Başbakan yardımcısı olduğun günden beri bu süreci sen yürütmüyor musun? Her hafta neredeyse bunlarla oturup kalkmadın mı? En son Dolmabahçe görüntüsü sana ait değil mi? Sayın Başbakan, sen bilmiyor musun bunların bir ucunun dağda, bir ucunun Meclis'te, şehirde, siyasette olduğunu bilmiyor musun? Biliyorsun. Dolayısıyla bunların hukuk yoluyla halledilmesi azım. Terör ve şiddetin kimseye bir getirisi yok. Provokasyonlara kimsenin gelmemesi lazım. Bir Türk-Kürt kavgası çıkartılmaya çalışılıyor. Daha dikkatli olunması lazım diye düşünüyorum."
CİHAN