Mustafa Ünal: Başkanlıktan önce...

Mustafa Ünal: Başkanlıktan önce...

Sandıktan yüzde 49'la çıkan AKP hızlı girdi. Başkanlık sistemini buzdolabından çıkardı. Sıradaçözüm süreci' var. Derin dondurucuya yeni kaldırılmıştı. Çok beklemedi. Daha buz tutmadı. Seçim döneminde propagandaya yaradı. O kadar...

Devlet heyeti İmralı'ya gitmiş bile. Öcalan ‘PKK ve HDP'yi' eleştirmiş. ‘Politikaları çöktü, başarısız oldular' demiş. HDP siyasette yeni argümanlar geliştirememiş, 7 Haziran'ın üzerine birşey koyamamış. Yakında HDP milletvekilleri de Ada'nın yolunu tutarsa şaşırmayın.

Anayasa değişikliği için AKP'nin HDP'ye ihtiyacı var. Tek taraflı değil bu, karşılıklı. Öcalan ve HDP de AKP'ye muhtaç. Bir an önce çözüm sürecinin canlandırılmasını istiyor. Al-ver meselesi. Ya da kazan kazan...

HDP'nin ‘Seni başkan yaptırmayacağız' duruşu çoktan geride kaldı. Esnemeye başladı. Kapıyı araladı. ‘Tartışırız' dedi. Hiç şüpheniz olmasın, devamı gelecek. AKP'ye başkanlık lazım çünkü, HDP'ye de çözüm süreci ve özerklik.

Nerede kalmışlardı? En son Ada'ya sekreter gönderilmişti galiba. Siyaset AKP ile İmralı hattında yürüyecek. Başkanlık sistemi bu hatta kotarılacak.

Tablo bu. Peki, Türkiye başkanlık sistemine geçmeli mi? Bu konu, siyasetin gündemine yeni girmedi. Erdoğan'la başlamadı. Turgut Özal'dan beri konuşulmakta. Rahmetli Özal da istedi, Süleyman Demirel de. Ama her defasında kişiselleşti.

Özal'a karşı olanlar başkanlık sistemine itiraz etti. Bugün de farklı değil. Erdoğan'a muhalif olanlar başkanlığa da karşı. Daha doğrusu Erdoğan'ın başkanlığına karşı. Tersi de doğru. Hararetle başkanlığı savunan başta AKP olmak üzere bütün çevreler Erdoğan'ın şahsında başkanlık savunuculuğu yapıyorlar.

Keşke sistem tartışılabilse, şahıslardan bağımsız sadece model konuşulabilse. Bugüne kadar olumlu veya olumsuz yol alınmış olurdu. Benim düşüncem mi? Hiçbir sistem mükemmel değil. Ben şahsen ‘en doğrusu şu, öteki zinhar olmaz' noktasında değilim.

Her kişinin de dünyada başarılı olduğu örnekler olduğu gibi ağır aksak yürüdüğü başarısız örnekler de var. Mesele sistem değil sadece. İnsan unsuru da önemli. Toplumun yapısı, tarih ve gelenekle birlikte değerlendirilmeli.

Eski Cumhurbaşkanı Gül'ün söylediği gibi ‘check - balans' nasıl olacak? Başkanın yetkileri ne olacak? Denetim mekanizması nasıl işleyecek? Sorumsuz, kral gibi bir başkan mı olacak yoksa kurallarla kayıtlı bir başkan mı?

Tartışmanın zamanlaması fena değil aslında. Çünkü şu an ülkede kaotik bir yapı söz konusu. Anayasa askıda. Kanunlar sadece toplumun belli bölümüne uygulanıyor. Gücü elinde bulunduran her türlü kanundan muaf. AKP'ye ilişkin bir iddiayı soruşturacak savcı yok.

Hiçbir anayasal sınır söz konusu değil. Keyfî bir düzen var. Yasama, yürütme ve yargı AKP'nin tamamen kontrolünde. Yüzde 49 bu gerçeği daha belirgin hale getirdi. Daha da ilerleyecek. Demokrasi değil tabii ilerleyen keyfîilik... Demokrasi, hak ve özgürlükler tamamen AKP kriterlerine göre. Evrensel standartların adı bile yok. Saray gerçeği var.

İç ve dış politikada belirleyici olan Saray. Saray'a itirazı olana hayat hakkı yok. Yaşam için tek seçenek biat. Sadece devlet değil iş dünyası için de böyle, sivil toplum için de, medya için de. Güç her türlü meşruluğun gerekçesi. Hak, adalet gibi kavramlar sizlere ömür. Bu yapının üzerinde başkanlık olsa ne olur, parlamenter sistem olsa ne olur.

Başkanlıktan önce Türkiye'nin sisteme ihtiyacı var...
<< Önceki Haber Mustafa Ünal: Başkanlıktan önce... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER