Ali Emir Pakkan / samanyoluhaber.com
Mustafa Ünal nerde?
Erdoğan ile...
Mustafa Ünal nerede?
Abdullah Gül ile...
Mustafa Ünal nerede?
Bülent Arınç ile, Mahir Ünal ile, Süleyman Soylu ile, Numan Kurtulmuş ile.
Mustafa Ünal nerde?
Silivri’de.
Ya diğerleri?
Son karar duruşmasında Mustafa Ünal, Gül ve Erdoğan’ın daveti ile katıldığı seyahatlerin dökümünü çıkarmış. Başbakan ve Cumhurbaşkanı bir teröristi uçaklarına davet etmez herhalde, demiş!
Mustafa Ünal, sadece gazetecidir.
Diğer sıfatların hiç biri ona yapışmaz.
AKP yokken o bu mesleğe girmiştir.
Nabi Avcı yazı işleri müdürüdür.
Zaman’da yazmaya Fehmi Koru başlatmıştır!
Ankara gazetecisidir ve siyaset ilgi alanıdır.
Özellikle milli görüş hareketini izlemiştir. Erbakan, Erdoğan ve Gül’e en yakın gazetecilerden biridir. O kadar ki Ünal’ın oğlunun kirvesi Abdullah Gül'dür. Balıkesir’deki sünnet düğününe gitmiştir.
Erdoğan, gecekonduda oturan sefil biri iken ondaki siyasi kabiliyeti görmüş ve röportajlar yapmıştır. Pınarhisar cezaevinde ziyaret etmiştir.
Savunmasında AKP'ye yakınlığını; "İtiraf ediyorum, yazılarımı gazetenin yayın politikasına bakarak değil AK Parti’nin politikalarına bakarak yazdım. Umarım yarın AK Parti’nin propagandasını yapmaktan yargılanmam…” sözleri ile anlatıyor.
Ünal, demokrattır. Darbelere karşıdır. 28 Şubat ve 27 Nisan gibi süreçlerde demokrasiden yana tavır koymuştur. AKP’nin kum torbasına döndüğü yıllarda siyasi iradenin hep yanındadır.
Zaman Davası, hukuki bir dava değildir. Bu çağda insanlar düşünce ve inançlarından dolayı yargılanamaz. Yasaklarla, kapatmalarla fikirler yok edilemez.
Ünal’ın savunması hukukun nasıl çiğnendiğinin kanıtları ile doludur. Demokrasi sayfasında yer alacaktır...
Üç müebbet istenen Ünal’ın iddianamesinde delil olarak sadece 9 yazısı vardır!
Bu bile onun sadece gazetecilik mesleğini yaptığının ispatıdır.
Ünal’ın dediği gibi hukuk cinayetlerini işleyen sulh cezalar tarihe “ AKP’nin engizisyon mahkemeleri” olarak geçecektir.
27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat gibi bu olağanüstü dönem de bir gün bitecektir.
Ünal, başı dik özgürlüğüne kavuşur da onu tanıyanlar nasıl bu leke ile yaşar ve onun yüzüne bakarlar, bilemiyorum...
Onun soruları ile bitirelim:
"Ey Numan Kurtulmuş, Ali Bulaç bir terörist midir?
Ey Naci Bostancı, Ahmet Turan Alkan bir terörist midir?
Ey Tuğrul Türkeş, Mümtaz'er Türköne bir terörist midir?
Ey Abdullah Gül, Şahin Alpay bir terörist midir? Ben bir terörist miyim?
Akıl ve vicdan sahibi AK Partililere soruyorum: Biz terörist miyiz?
Ali Bulaç’a, Ahmet Turan Alkan’a, Mümtaz'er Türköne’ye, Şahin Alpay’a, bana terörist diyenin vicdanından şüphe ederim."