Aktif Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Osman Bahçe, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı'nın yazdığı, başkanlık sistemiyle ilgili kitap hakkında konuştu. Bahçe, "Kitabında, böyle bir sisteme ne kadar ihtiyaç olduğunu yazmış. Keşke görevi olduğu üzere eğitim sistemini yazsaydı ya da bir kamu yönetimi doçenti, Milli Eğitim Müsteşarı olmak yerine İçişleri Bakanlığı Müsteşarı olsaydı da Milli Eğitim'i eğitimciler yönetseydi." dedi.

Genel Başkan Bahçe, Karadeniz Bölgesi'nde yaptığı gezilerin ardından Sivas'a geldi. Sendika üyeleriyle buluşan Bahçe, eğitim sistemiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Osman Bahçe, Milli Eğitim Bakanlığı'nın eğitim sisteminde yaptığı değişikliklerin, başka sıkıntıları beraberinde getirdiğini kaydetti: "Devlet geleneğinde, insanların sırça saraylarında ihtiyaç belirlemesi ve o ihtiyaçlara çözüm önerileri sunmaları alışılageldiğimiz şeyler. Bakanlığın bilmem kaçıncı katında beş kişi biraraya gelir, sizin ihtiyaçlarınızı ve sorunlarınızı kendileri tespit ederler ve çözüm üretirler. Çözüm ürettiklerini iddia ettikleri de yeni sorunların başlangıcıdır aslında."

Milli Eğitim'de son yapılan ders saati değişikliğine de değinen Bahçe, şöyle devam etti: "İlgili bürokratlar oturmuşlar ve, 'Ortaokullarda ders saatini 35 saate çıkaralım, ilkokullarda 30 saat kalsın.' demişler. Normalde okulların nabzını bilen hiç kimse bu adımı atamaz, çünkü çözüm değil. Bu hiçbir şeyin çözümü olamaz. Taşımalı eğitim verilen okullarda ortaokuldakiler 7 saat ders yapacak, ilkokulda 6 saat ders olacak. İlkokul öğrencisi, ders bittiğinde tıpış tıpış ortaokuldaki ağabeylerinin dersini beklemek zorunda kalacak. Pekiyi onlar neyle meşgul olacak, nerede vakit geçirecek? O zaman öğretmene görev verelim, takviye kurs versin. Pekiyi görev verdiğin öğretmene, ek ücret verebilecek misin? Hayır. En basit bir problemin çözümü, ne kadar problemi beraberinde getiriyor."

Aktif Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Bahçe, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı'nın yazdığı kitaba da değindi: "O bir akademisyen, tabii ki kitap yazacak ama beş altı ay gibi bir süre araştırarak, başkanlık sistemini yazmış. Türkiye Cumhuriyeti'nde başkanlık sistemine ne kadar muhtaç olduğumuzu, böyle bir sistemin ülkeyi ne kadar kalkındıracağını kitabında dile getirmiş. Biz de diyoruz ki Milli Eğitim Bakanı Müsteşarı, görevi olduğu üzere keşke eğitim sistemini çalışsaydı. Eğitim sisteminin kitabını yazsaydı ya da bir kamu yönetimi doçenti, Milli Eğitim Müsteşarı olmak yerine İçişleri Bakanlığı Müsteşarı olsaydı da Milli Eğitim'i eğitimciler yönetseydi. Eğitimden haberi olanlar, devleti bir fabrika veya anonim şirket olarak görenler değil de devleti, insanlardan oluşan sosyal bir varlık olduğunu bilenler yönetmiş olsaydı." CİHAN