Nasıl bir aile?
SAFVET SENİH
M. Fethullah Gülen Hocaefendi aile ile ilgili görüşlerini şöyle ifade ediyor:
1-Nasıl Bir Aile?
“Kur’an-ı Kerim, mesut bir toplumu, kadınıyla erkeğiyle ele alırken, konuyu şöyle resmeder: ‘Müslüman erkekler, Müslüman kadınlar; mümin erkekler, mümin kadınlar; taate devam eden erkekler, taate devam eden kadınlar; doğru sözlü erkekler, doğru sözlü kadınlar; sabreden erkekler, sabreden kadınlar; mütevazi erkekler, mütevazi kadınlar; sadaka veren erkekler, sadaka veren kadınlar; oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar; ırzlarını koruyan erkekler, ırzlarını koruyan kadınlar; Allah’a çok zikreden erkekler, çok zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için hem bir mağfiret hem de büyük bir mükâfat hazırlamıştır.’ (Ahzab Suresi, 33/35)
“Bu erkek ve kadınlar, milletin en küçük hücresi olan ailede mümin ve müslim olarak bir araya gelmiş, Allah’a güvenmiş, gönülden O’na yönelmiş ve Allah maiyetine ermiş, ibadet ü taat içinde hayatlarını geçirmektedirler.
“Evet sözlerinde, davranışlarında sadık olan erkekler, sâdık olan kadınların ne ağızlarından çıkan sözler, davranışlarını yalanlamakta, ne de davranışları ağızlarından çıkan sözlerine ters düşmektedir. Öyle ki, onların teşkil ettiği yuvanın içinde hilâf-ı vâki (gerçeğe ters) hiçbir şeye rastlanmaz. O evde herşey doğru ve olduğu gibi görünmektedir. Dolayısıyla bir insan, endam aynasının karşısında kendisine çeki düzen verdiği gibi çocuk da bu evdeki doğruluk tabloları karşısında hep kendisine çeki düzen verecek, hilâf-ı vâkî herhangi bir beyana ve ters sayılabilecek herhangi bir davranışa şahit olmayacaktır. O evde meydana gelen herşey doğrudur. Çünkü o evde sâdık ve sâdıkalar vardır.
“Sabreden kadınlar, sabreden erkekler, ibadet ve taatın ağırlığına, başlarına gelen musibetlerin amansızlığına karşı dişlerini sıkıp dayananlar, günahlar karşısında kararlı davranıp iffetlerini koruyanlar, masiyete girmeyi cehenneme girmeye eş kabul edenler, kullandıkları hal diliyle, bütün çevrelerinin yanında, çocuklar üzerinde dahi öyle müessir olacaklardır ki, zannediyorum dilleriyle anlatacakları her şey böyle bir beyanın yanında sönük kalacaktır.
“İçleri Allah’a karşı saygıyla dolup taşan, her zaman haşyetle tir tir titreyen, ciddi bir hayatın ve müthiş bir akıbetin kendilerini beklediği düşüncesiyle mükellefiyetlerini en iyi şekilde yaşamaya çalışan, hayatlarının her lâhzasında yolun sonuna erip de, ‘Ahirete gel!’ davetini bekleyen haşyet ve saygının tüllendiği böyle bir evde çocuğun göreceği şey de hep ciddiyet, vakar, hassasiyet ve titizlik olacaktır. Böyle bir ailede çocuklar, yüzlerde yumuşak bir endişe ve onu takip eden bir tatlılık, Allah ululuğunun mehâbeti ve cennet ümidinin yüzlerde hasıl ettiği neşeyi iç içe görecek; rahat fakat temkinli; mutlu ama ufuklu; zevk ve sefâ içinde fakat geleceğin insanları olarak neş’et edeceklerdir.
“Bir evde iyiliğe açık, sadaka veren erkek ve sadaka veren kadın bulunmalıdır, bulunmalıdır ki, çocukların da CÖMERTLİK RUHU gelişebilsin. Evet önce biz cömert olmalıyız ki, çocuklar da olsunlar. (…)
“Bütün bu sıfatlarının yanında bu insanlar, ırz ve namuslarınız koruma, iffetlerine toz kondurmama konusunda da fevkalâde hassastırlar. Yaşarlarsa dinleri, namusları için yaşarlar. İşte dünya ve âhirette mesut olanlar da bunlardır. Kur’an-ı Kerim’in kadın ve erkeği müşterek ele alarak, bu iki varlıkla örgülediği yapı, kanaviçesini bulmuşsa, yapıların en mukaddesidir.
“Bu iki rükünden meydana gelen AİLE’de İslamî ruh meltemleri esiyorsa, onların evlatlarında, torunlarında da esintiler hissedilecektir. Bu havanın bütün aile fertlerinde, yani TOPLUMUN HÜCRELERİNDE devam nisbetinde İCTİMÂÎ SALAH söz konusudur. Aksine bütün beklentiler bir kuruntu olur.”