Buruk Ramazan, buruk bayram
Geçen seneki Ramazan ve bayrama da hukuksuz operasyonların gölgesi düşmüştü, ama beterin beteri varmış; 15 Temmuz fitnesi ve ardından OHAL ilanıyla girilen süreçte yaşananlar, sayısı milyonlara ulaşan insanlar için hayatı tam kâbus ve karabasana çevirdi.
Süreçten on binlerce aile etkilendi.
Bunların başında 15 Temmuz şehit ve gazileri ile onların aileleri geliyor. İçlerinden birini, hattâ bazılarında birden fazla üyesini meş’um fitneye kurban veren ailelerin acısı hâlâ tazeliğini koruyor.
Geçen Ramazan ve bayramda aileleriyle birlikte olan bu insanlar şimdi berzah âleminde.
Şehitlerimizin hepsini rahmetle yad ediyor, gazilerimize ve ailelerine sabır ve esenlikler diliyoruz. Allah böyle bir acıyı milletimize asla bir daha yaşatmasın.
Gelelim sonrasına. 15 Temmuz’dan beş gün sonra ilan edilen OHAL sürecinde peş peşe çıkarılan KHK’larla on binlerce kamu görevlisi bir anda kendisini devletteki görevinden ihraç edilmiş buluverdi.
Yüksek mahkeme üyeleri dahil hâkim ve savcılar, adliye memurları, akademisyenler, öğretim üyeleri, öğretmenler, subaylar, askerler, emniyet müdürleri, komiser ve polisler, doktorlar, hemşireler, bürokrat ve memurlar ve daha niceleri.
Bir anda işsiz kalan, maaşı ve bütün sosyal hakları iptal edilen ve özel sektörde çalışma yolu da kapatılan bu—çoğu uzman ve vasıflı—insanlar, geçimini sağlamakla yükümlü oldukları aileleriyle birlikte açlık ve sefalete mahkûm edildi.
Neyle suçlandıklarını dahi öğrenemeden, ifadeleri ve savunmaları da alınmadan; sorgusuz, sualsiz ve yargısız.
Durumu bunlardan daha vahim ve yakıcı olanlar ise darbeyle de, terörle de kesinlikle hiçbir alâkaları olmadığı halde tutuklanıp aylardır içeride tutulanlar.
Bu durum on binlerce aileyi darmadağın etti. Ramazan’da iftar ve sahur sofraları annesiz, babasız, evlâtsız... kuruldu. İçeridekiler dışarıdakilere, dışarıdakiler de içeridekilere hasret; aylar geçirdiler. Fakirleşen sofralardan zoraki alınan sınırlı lokmalar, gözyaşları eşliğinde boğazlara dizildi. Geçen yıl ihtiyaç sahiplerine zekât taşıyanlar kendileri zekâta muhtaç oldu.
Bu dramatik tablolara yol açan haksız uygulamalara en azından Ramazan’da son verilmesi çağrısını mübarek aya girmeden seslendirdik. Ardından bazı olumlu işaretler geldi. Ama başka bir el yeniden devreye girerek bunları sabote etti.
Sonuçta maalesef Ramazan’ın milat olmasına fırsat verilmediği gibi, bayrama da derinleşen bir buruklukla giriliyor.
Duamız aynı: Bu zulümler artık bitsin...
Yoksa gayretullaha dokunur.
***
Darbecilerden elbette ki hesap sorulsun. Ama mutlaka hukuk içinde kalarak ve kurunun yanında yaşları da yakmadan, masumları mağdur etmeden.
249 şehidin sorumlusu, darbeyle de, terörle de ilgileri olmadığı halde içeri tıkılan onbinler mi? Anneler, genç kızlar, hasta ve yaşlılar mı?