Davutoğlu zorda
Bana soruyorlar: “Bu işin sonu ne olur?”
Bir kere testi çatladı, artık ne kadar yapıştırsan, eskisi gibi olmaz.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine Kısıklı’daki evine gitti ve görüştüler. Sonucu merakla bekliyorum. Başbakan zor durumda. Zira önünde kendisi aleyhine olacak 2 şık var:
1) Ya direnecek… Barış süreci için İzleme Heyeti’nin önemli olduğunu söyleyecek. Cumhurbaşkanı’nın gazabına uğrayacak.
2) Ya da geri adım atacak… İzleme Heyeti’nin kurulması zamana bırakılmış gibi yapılacak. Tam bir kukla olduğunu bir kere daha göstermiş olacak.
Nedense bugünkü siyasetçileri izleyince, aklıma herkesin bildiği bir baba-çocuk hikâyesi geliyor. Hani vezir olduktan sonra, “Senden adam olmaz” diyen babasını ayağına kadar çağıran evlâdına babasının söyledikleri… “Ben sana vezir olamazsın demedim; adam olamazsın dedim.”
Kimisine göre, vezir olmak, adam olmaktan önemli. Kimisi için ise, adam olmak, her şeyin üzerinde geliyor.
Sakın kimse üzerine alınmasın. Bin yıllık bir hikâyeyi hatırlattım.
TSK ve siyaset
Neyi inşa etmişsek, yıkıyoruz. 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonundan sonra, devletin zirvesi feleğini şaşırdı.
Avrupa Birliği’nden de takdir alan hukuki düzenlemeler yerle bir edildi. Tutuklu sayısı düşsün diye gayret sarf ediliyordu; şimdi kim muhalefet ederse ya gözaltına alınıyor ya da tutuklanıp cezaevine gönderiliyor.
Askeri vesayet kırılmıştı ama Balyozcular ve Ergenekoncular’la el ele tutuştuk, “Aldanmışım” dedik. Siyasete müdahale etmemek gerektiğini öğrenen askerler, gene sahneye çıktı. Öcalan’ın “Eşme ruhu” sözlerine tepki gösterdi TSK. Neymiş efendim, Eşme ruhu denilirken, TSK’nın PYD ile Süleyman Şah operasyonu için işbirliği yaptığı belirtiliyormuş. Ve bu da doğru değilmiş.
Bunlar bağırıp çağırmakla halledilecek meseleler değil. Siyasi irade, barışmaya karar verdiyse, sorumluluğunu da taşır. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki Kürt vatandaşlarımız açısından PYD’nin hâkim olduğu Kobane çok önemli. Zaten sonunda Türkiye de kendi topraklarımızdan Peşmerge’nin geçmesine izin verdi. PYD, IŞİD’e karşı dünyanın da desteğiyle savaş kazandı.
TSK’nın bu çıkışının ne anlama geldiğini gerçekten çözemiyorum. O bölgeye PYD hâkimse ve türbe naklinde bu güzergâh benimsenmişse, sizin, “terör örgütü” dediğiniz PYD’ye rağmen taşınma gerçekleşebilir mi? Zaten PKK ve Abdullah Öcalan’la da bu hükümet samimi ilişkiler kurdu. Hatta Kandil’e kızan Bülent Arınç, “Öcalan’ı itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar” diye Cemil Bayık, Murat Karayılan gibi PKK liderlerine çattı. Öcalan terörist değil mi ya da müzakerelerin sonunda, PKK’lıları af edip, hatta Öcalan’ı ev hapsine çıkarıp, böylece silâhların bırakılması hesap edilmiyor mu? PYD ile işbirliği zorunuza mı gitti? Ya PKK ile işbirliği? Bırakın da bu kararları hükümet versin. Ama dedim ya, Ergenekon ve Balyozcular’la el ele tutuşanlar, askerin siyasete müdahalesinin de yolunu açmış oldu.
(...)