Tutuklu gazetecilerin cezaevinde karşılaştıkları sorunların çözümüne katkıda bulunmayı amaçlayan bu çalışma kapsamında P24’ün avukatları tarafından 2018 Temmuz ayında Nazlı Ilıcak'a bir cezaevi ziyareti gerçekleştirildi. Tutklu gazateci bu ziyaret sırasında yöneltilen soruları cevapladı.
İsim: Nazlı Ilıcak
Tanınmış gazeteci ve eski milletvekili Nazlı Ilıcak, 2016 yılının Temmuz ayında “F.../PDY’nin medya ayağına” yönelik bir soruşturma kapsamında “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla tutuklandı. Ilıcak, aralarında Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın da bulunduğu 6 sanıkla birlikte İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davada 2018 Şubat ayında “Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Karar hâlen temyiz aşamasında. Ilıcak hakkında Ocak 2018’de “casusluk” suçlamasıyla bir dava daha açıldı.
Cezaevi: Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi
Tutuklanma tarihi: 26 Temmuz 2016
Tutuklu/hükümlü: Tutuklu
1. Koğuşta mı yoksa hücrede mi kalıyorsunuz? Koğuşunuzu/hücrenizi kaç kişiyle paylaşıyorsunuz?
İlk geldiğimde koğuşta kaldım, 3,5 ay. Sonra Adalet Bakanlığı’nın kararıyla, gazetecilere tecrit uygulandı. Müşahede 12 diye adlandırılan yere dört gazeteci geçtik. İki gazeteci tahliye oldu. Yanımıza iki kişi verdiler. Dolayısıyla dört kişi kalıyoruz.
Aslında diğer koğuşların kapasite üstü olduğu düşünüldüğünde (24 kişilik koğuşta 30’un üzerinde kalan var) bu tecritten şikâyetçi değilim. M-12’de üç oda ve bir de ortak mekân var. Ben odamda yalnız yatıyorum. Banyo ve tuvalet odamın içinde.
2. Açık havadan günde kaç saat istifade edebiliyorsunuz? Hücre avlusuna mı yahut ortak alana mı çıkarılıyorsunuz?
Bir avlumuz var, istediğim zaman çıkabiliyorum. Yaz aylarında avlunun kapısı sabah 07:00’de açılıyor, akşam 20:30’da kapanıyor. Sonbahar ve kış aylarında giderek avluya çıkma saati sınırlanıyor. Kışın, hava karardığı için, kapı akşam 18:00’de kapanıyor. Avlu, ortak alan. M-12 tecrit sayılsa bile ortak alanlarda 4 kişi beraber oturuyor, yemek yiyor, avluda volta atıyor ve TV seyrediyoruz.
3. Cezaevi yemekleriyle ilgili herhangi bir sorunla karşılaştınız mı? Sağlık ihtiyaçlarınıza ve diyetinize uygun yemek veriliyor mu?
Tabii ki cezaevi yemekleri ev yemekleri gibi değil, ama idare eder. Kantinden de malzeme alabiliyorum. Ben daha ziyade kendi satın aldığım salata, ton balığı ve yoğurda ağırlık veriyorum. Bir de kendi satın aldığım meyve ve kuruyemişle besleniyorum. Tabii cezaevinden geleni de ara sıra yiyorum. Özel bir diyetim yok.
4. Isıtma, sıcak su, çamaşır, temizlik, vs. temel ihtiyaçlarınızı karşılamakta sorun yaşadınız mı?
Buraya geldiğim ilk kış çok soğuk yaptı, üşüdüm. Fakat pet şişeye sıcak su koyarak idare ettim. Mamafih kalorifer iyi yanıyor. Fakat çok az miktarda kalorifer dilimi var.
Üşüdüm diyorum, fakat başa çıkılamayacak bir soğuk yoktu. İkinci kış, herhalde bünyem de alıştı, 19-20-21 derecede üşümedim. Sıcak bence daha çok rahatsız ediyor. Bizim koğuş iki katlı. Benim odam alt katta bulunduğu için, yukarıya göre nispeten iyi. Ama tabii bazen çok boğucu olabiliyor. Avlu da taş olduğu için, ve tabii duvarlarla da çevrili olduğu için, sabah 11 akşam 6 arası pek fazla dışarı çıkmak mümkün değil. Bunu yaz ayları için söylüyorum.
Sıcak suyumuz var. Üstelik banyom odamın içinde ve sadece ben kullandığım için bir sorun yaşamıyorum. Temizliği de zaten biz yapıyoruz.
5. Herhangi bir sağlık sorununuz ya da kullandığınız reçeteli ilaç var mı? Talep ettiğinizde doktor/psikolog ile görüşmeniz sağlandı mı? Kullandığınız ilaçlar temin edildi mi?
M-12’nin revir günü Cuma. Hafta içi dilekçe yazıyoruz, Cuma doktora görünebiliyoruz. Ben şahsen hastalanmayı beklemeden her türlü ihtiyacıma karşılık verecek ilaçları önceden aldım. Zira, cezaevi çok kalabalık olduğundan hemen ihtiyacımız karşılanmayabilir. Cezaevine ilk geldiğimde bazı ilaç taleplerim karşılanmadı. Bu da, özellikle yaşım düşünüldüğünde bakımsız kalabilirim endişesi yarattı bende. Ama zaman içinde herşey rayına girdi. Hatta doktora gitmeden ilaçlarımı dilekçeyle yazıyorum, 1 hafta ya da 2 hafta içinde geliyor. Tabii tedbirli davranıp ilaçlarımı tam tükenmeden yazıyorum.
Cezaevinde psikolog ve psikiyatr da var. Önce psikoloğa görünüyorsunuz, o da, icap ederse psikiyatriye sevk ediyor. Psikiyatrik ilaçları, sabah ya da akşam, imza karşılığı veriyorlar ve içip içmediğinizi kontrol ediyorlar.
Ben guatr için sürekli tiroksin hormonu alıyorum. Onun haricinde kemik erimesine karşı bir ilaç ve bünyeyi kuvvetlendirmek için de bir vitamin kullanıyorum. Dediğim gibi, ilk geldiğim zamanlarda aksamalar oldu ama, benim açımdan herşey düzene girdi.
Kalabalık koğuşlarda kalan diğer tutukluların durumunu bilemiyorum. Ama bizim cezaevi müdürümüz randevu isteyenlere randevu veriyor ve yüzyüze konuşarak da sorunları halletmeye çalışıyor. Cezaevi müdürüyle görüşmeye gittiğimde diğer koğuşlarda tutuklular da görüyorum. Demek, onların da sorunlarını dinlemek için randevu veriliyor.
6. Mektup alırken veya gönderirken herhangi bir engel ya da kısıtlamayla karşılaştınız mı?
Uzun süre mektup kısıtlılığım vardı, 5-6 ay önce kalktı. Perşembe günleri, gelen mektuplar ya da bizim yazdıklarımız kuruldan geçiyor. Bir mektubu herhalde 15 gün içinde alabiliyoruz. Tabii, Acele Posta Servisi ile göndermek şartıyla. Yoksa daha da uzar. Benim aldığım veya yazdığım hiçbir mektup sansüre takılmadı.
7. Dilediğiniz kitapları, gazeteleri veya diğer süreli yayınları edinme konusunda kısıtlamalar yaşadınız mı? Hücre veya koğuşunuzda toplamda kaç kitap bulundurmanıza izin veriliyor?
Ailemizin getirdiği 5 kitabı aynı anda odamızda bulundurma hakkımız var. Gazetelerde kısa süre, sorun yaşadığımız oldu. Bazen Cumhuriyet, bazen Karar, bazen Yeniçağ… Ama çok kısa süre. Her gün muntazaman 17 gazete alıyorum.
Ayrıca kütüphaneden 15 gün için 3 kitap alma hakkına sahibiz.
8. Avukatlarınız ve birinci derece yakınlarınız sizi hangi sıklıkla ziyaret edebiliyor? Birinci derece yakınlarınız dışında akrabalarınız veya arkadaşlarınızla görüşebildiniz mi?
Görüşlerimiz her hafta sadece birinci derece yakınlarımızla: anne, baba, kardeş, çocuk, kayınbaba, kaynana. Olağanüstü Hâl kalktıktan sonra ikinci derece yakınlara da izin çıktı. Ağabeyimin eşini ve oğlumun eşini görebileceğim, bir de yeğenlerimi.
İki ayda bir açık görüş (35 dakika) ve iki haftada bir telefon (10 dakika) hakkımız vardı. Olağanüstü Hâl kalktıktan sonra ayda bir açık görüş ve her hafta telefon iznimiz var.
İlk başta, belki 1 yıldan fazla, avukat kısıtlılığı vardı. Haftada bir, sadece 1 saat görüşebiliyor, kameraya çekiliyor ve gardiyan nezaretinde konuşabiliyorduk. Belge alışverişi de çok zordu. Gardiyana teslim ediyor, incelemeden geçtikten sonra karşı taraf belgeyi alabiliyordu. Yargılandığımız mahkemeler sırayla avukat kısıtlılığını kaldırdı. Benim yargılandığım 26. Ağır Ceza, en son kaldırdı. Savunmalarımı hazırlarken bu yüzden zorluk çektim. Ama şimdi, istediğim gün ve istediğim kadar avukatımla görüşmekte serbestim.
9. Bir milletvekili tarafından ziyaret edildiniz mi? Evet ise, kimler?
Beni ziyarete bazı CHP milletvekilleri geldi. En sık gelen, gazeteci kökenli Atilla Sertel ve Utku Çakırözer. Ama liberal/muhafazakar geçmişim sebebiyle çok fazla CHP’liden ziyaret almadım. Şahsî dostluklar sebebiyle İlhan Kesici, Fikri Sağlar, Mehmet Bekaroğlu geldi.
Cezaevine gelip, başkalarını ziyaret edip, beni görmeyen CHP’liler de oldu. Tabii bu kırıcı bir davranıştı. Onların ismini vermek istemem. Kemal Kılıçdaroğlu ise sürekli haber göndererek, gazetecilere toptan sahip çıkarak, bu dönemde hiç unutmayacağım bir demokrat duruş sergiledi.
10. Savunmanızı hazırlamakta zorlandığınız durumlar oldu mu? Savunma yazmanız için bilgisayara, kütüphaneye, dosyanıza erişim sağlanıyor mu?
Ben savunmamı elle yazdım, bu yüzden kütüphaneyi kullanmayı talep etmedim. Sıkıntıyı avukat kısıtlılığı sebebiyle çektim. Avukatımla belge alışverişinde çok zorlandık, çok vakit kaybı oldu.
11. Herhangi bir kötü muamele ya da sözlü ve/veya fiziksel tacizle karşılaştınız mı? Evet ise şikâyette bulundunuz mu? Şikâyetiniz sonrasında nasıl bir gelişme yaşandı?
Fiziksel bir kötü muameleyle karşılaşmadım. Koruma memurlarının pek çoğu nazik. Tabii bazıları ismimle hitap edip “sen” diye çağırıyor, ya da jandarma mahkemeye giderken kelepçe takıyor. Parmaklıklı bir jandarma aracında eliniz kelepçeli seyahat ediyorsunuz. Ya da mesela bizim mahkememizde hâkim sürekli, ben de dâhil, sanıkları azarlıyordu.
Suçsuz olan bir insanın 2 yıldır bu esarete mahkûm olup hayatında hiç görmediği davranışlara maruz kalması, bilmem kötü muamele sayılır mı? Ya da, işin fıtratında var mı diyeceğiz?
12. Dilekçe vererek talepte bulunduğunuz istekler gerçekleşti mi? Gerçekleşen/gerçekleşmeyen talepleriniz neler?
Dilekçe vererek istediğim şeylerin çoğu gerçekleşti. Ama tabii ki kurallar var. Kıyafet ve pabuçlar sınırlı adette. Her koğuşa sadece bir semaver, bir kettle veriliyor. Sadece bir takım çarşaf alabiliyorsun kantinden, bir takımı da devlet veriyor. Kantinde sınırlı sayıda malzeme mevcut, her istediğini bulamıyorsun. Ama bunlar önemsenecek şeyler değil.
Bizim müdürümüz dilekçeye duyarlı. Vakti yettiği ölçüde tutukluların görüş/randevu taleplerini karşılıyor.
13. Yukarıda belirtilenlere ek olarak ihtiyaçlarınızı belirtir misiniz?
Dediğim gibi, ilk birkaç ay, ilaçlarımda, ya da akan musluğun tamirinde gecikmeler oldu. Ama şimdi benim açımdan şikâyet edecek birşey olduğunu söyleyemem. Tabii diğer tutukluların durumunu bilmiyorum. Onlarla konuşma iznimiz yok. Mamafih Olağanüstü Hâl kalktığı için, 10’u geçmemek şartıyla başka tutukluları görebileceğim, sosyal faaliyetlere katılmam mümkün olacak.