Nazlı Ilıcak: Dershanelerin kapatılması, yolsuzluk operasyonuna ön alma hamlesiydi

Nazlı Ilıcak: Dershanelerin kapatılması, yolsuzluk operasyonuna ön alma hamlesiydi

Alman Başbakanı Merkel’i ağırladık. Peki 25 Aralık yolsuzluk dosyası gündeme gelince, “Bu iddialar Türkiye’nin büyük projelerini gerçekleştirmesini önlemek için ortaya atıldı. Gezi darbesi başarıyla sonuçlanmayınca yeni savlar ileri sürüldü. Almanya, 3. havaalanını, Frankfurt Havaalanı’ndan büyük olduğu için kıskanıyor. Cemaat dershanelerin öcünü alıyor” filân denilmemiş miydi? 3. havaalanını Almanya’nın kıskandığını söyleyenler, ilerleyen aylarda, bu projenin finansmanı için Almanya’nın kapısını çaldılar.

Şimdi bu iddiaları teker teker inceleyelim:

17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları, Gezi’den de, dershanelerin kapatılma girişiminden de önce başlamıştı. 17 Aralık soruşturmasının startı Eylül 2012’de, 25 Aralık soruşturmasınınki ise Mart 2012’de verildi. Oysa Gezi olayları Mayıs 2013 tarihini taşıyor. Bu da, “Gezi’de başarılı olamayınca, 17-25’i tertiplediler” diyenlerin açıkça yalan söylediğini gösteriyor.

Soruşturmaların başlama tarihi, yolsuzluk operasyonlarının, dershanelerin kapatılmasına karşı yapılan bir hamle olduğu iddiasını da çökertiyor. Zira dershanelerin kapatılması, 2013 Haziran’ında gündeme geldi. Yukarıda da belirttiğim gibi, 17 ve 25 Aralık soruşturmaları, 2012’nin Mart ve Eylül aylarında başladı.

17 Aralık soruşturmasının ilk aşamasında, kara para ve kaçakçılık şüphesiyle Rıza Sarraf ve adamları takip ediliyordu. Sarraf’ın bakanlarla rüşvet ilişkisi, 2013’te tesadüfen ortaya çıktı.

25 Aralık soruşturmasında da, ilk etapta Başbakan’ın aile fertleri ve bakanların ismi dosyada yoktu. Yapılan teknik takiplerde, bir süre sonra bakanlara, aile fertlerine ve iş adamlarına ulaşıldı.

Bu konularda gerek Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı, gerek onun yardımcısı Yasin Topçu birçok açıklama yaptı. Zaten ben de bu bilgileri, onların Twitter ve Facebook hesaplarından derledim. Dosyaların 30 Mart 2014 mahalli seçimlerinden hemen önce açılması hususu da çok tartışıldı. Seçimleri olumsuz etkilemek amacının güdüldüğü belirtildi. Hâlbuki takip edilen Muammer Güler’in oğlu Barış Güler durumun farkına varmış ve babasına bildirmişti. O tarihte İçişleri Bakanı olan Güler, Rıza Sarraf’a yönelik bir takibat olup olmadığını araştırmaya başlamıştı. Hatta Muammer Güler, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü’nü devreye soktu. İstihbarat Şube Müdürü, Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı’ya, 2 sene önce Sarraf’la ilgili Mali Şube’ye, İstihbarat Şube tarafından gönderilen yazının akıbetini sordu. Saygılı, şüphelendiği için, gerçeği İstihbarat Şube Müdürü’nden gizledi. İstihbaratçılar, Mali Şube’yi takip etmeye başladı.

25 Aralık dosyasında da, havuz medyası için 100 milyon dolar toplanmasına önayak olan Mehmet Cengiz, telefonunun dinlenip dinlenmediğini Binali Yıldırım’dan öğrenmek istedi. Çünkü dinlemelerin yapıldığı merkez olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), Ulaştırma Bakanlığı’na bağlıydı. Binali Yıldırım, danışmanı Ömer Sertbaş’ı görevlendirdi. Sertbaş, TİB’den bilgi sızdırmaya çalışırken, bir sürprizle karşılaştı. Polis kendisini dinliyordu. Bu durum Ankara’da alarm zillerinin çalmasına yol açtı. Ömer Sertbaş’ı kim, neden dinliyordu? Yakub Saygılı’ya sordular. Saygılı, Sertbaş ile ilgili takibatı, büyük yolsuzluk operasyonundan ayrı, küçük bir konu olarak Ankara’ya iletti. Büyük yolsuzluk dosyasını gizlemeyi başardı. Tarih Ekim 2013’tü…

Emniyet’teki soruşturmanın izini sürenler, sadece Muammer Güler ya da Binali Yıldırım ile sınırlı değildi. Boshporus 360’ın ortağı olarak telefon konuşmalarında adı “Şehzade arkadaş” diye geçen Bilal Erdoğan da, Hüseyin Çapkın’dan dosyayı sormuştu.

17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları yapılmadan hemen önce, Ankara, Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı ile Organize Şube Müdürü Nazmi Ardıç’ı görevden almak istedi. İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, bu 2 isme güveni olduğundan direndi. Ankara ısrarlıydı… Kendilerinin görevden alınacağını öğrenen Saygılı ve Ardıç, durumu soruşturma savcılarına ilettiler. Bunun üzerine çalışmalar hızlandırıldı; 17 ve 25 Aralık operasyonları peş peşe gerçekleşti.

Herkes, mahalli seçimlere 6-7 ay kala alelacele dershanelerin kapatılmasına bir anlam verememişti. Hâlbuki hükümet, İstanbul merkezli yürüyen yolsuzluk soruşturmasının farkındaydı. Tahmin edilen, ama bir türlü detayının öğrenilemediği yolsuzluk operasyonları yapılırsa, faturayı Cemaat’e kesmek üzere bir algı operasyonu, dershanelerin kapatılmasıyla hazırlandı. Operasyonlar gerçekleşince, dershanelerin kapatılmasıyla irtibatlandırmak suretiyle bir misilleme havası yaratıldı. “Büyük projeler engellenmek isteniyor” iddiası da buna eklenerek, resim tamamlandı.

Oysa, 3. havaalanı projesi, Kanal İstanbul projesi, Hızlı Tren projesi, 25 Aralık dosyasında yer almıyordu. Bu iddialar, algı operasyonunun bir parçasıydı. Sadece, havuz medyası için toplanılan 100 milyon dolarlık zoraki bağışlar karşılığında Limak, Kolin, Cengiz, Mapa ve Kalyon İnşaat’a, Devlet Demir Yolları’nın bazı ihalelerinin verildiği ya da vadedildiği hususu bu dosyanın konusuydu.

<< Önceki Haber Nazlı Ilıcak: Dershanelerin kapatılması, yolsuzluk operasyonuna... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER