Bilal neden İtalya’da?Galiba
Tayyip Erdoğan’ın 1
Kasım seçimlerinden pek ümidi yok. Aksi takdirde, oğlu Bilal’in apar topar İtalya’ya doktora için gitmesini, üstelik çocuklarını da yanına almasını nasıl izah edersiniz? Türkiye’de büyük bir gemi filosu var. Bol imkânlı bir vakfa sahip. Birdenbire “Doktoram yarım kaldı, tezimi tamamlamalıyım” düşüncesi nereden aklına düştü? Galiba 1 Kasım sonrasındaki gelişmelerden endişe duyuyorlar.
Fuat
Avni “İtalya’ya gitti” diye yazınca, doğrusu inanmamıştım. Meğer doğruymuş. Üstelik bu kararı,
7 Haziran sonrası aldığı belirtiliyor.
400 milletvekili talebiyle yola çıktık…
AK Parti salt çoğunluğu kaybettiği için seçimler yenilendi… Bu defa, yüzde 40’ın altına düşme ihtimali mi var dersiniz?
Öyleyse, yolsuzluk dosyaları açılacak. Bunu engellemek kolay değil. AK Parti,
CHP ile
koalisyon kursa dahi, parlamento çoğunluğu muhalefetin elinde oldukça, herkes hesabını verecek. 17-25 Aralık’ın
darbe olduğuna dair bir
iddianame hazırlandı; lâkin kimseyi tatmin etmedi. Tatmin etmek bir yana, herkes tarafından alaya alındı. Söz konusu dosyaların takibini yapan
Mali Şube Müdürü
Yakub Saygılı peş peşe tweetler attı. “Herkes hesabını verecek” diyor. Çünkü polisler, kendilerini savunurlarken, mecburen eski defterleri açacaklar. Havuz medyasının oluşumundan tutun, Bosphorus 360’a kadar çeşitli iddialar yeniden dile getirilecek. Dosyanın müştekileri arasında hem Tayyip Erdoğan hem de
Bilal Erdoğan var. Mecburen, mahkemede Erdoğan ailesi o polislerle yüzleşecekler. 1 Kasım sonrası, yorgun gönüllere ferahlık düşecek gibi.
Galiba
Rıza Sarraf da başka diyarlara göç etmiş; Dubai’de diyorlar… İran’da
Zencani idam talebiyle yargılanıyor; iddianamesinde sanıkların Türkiye’de suç işlediği belirtiliyor. Sarraf-Zencani ilişkileri yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor.
Demek geç de olsa, güç de olsa
adalet ve hakikatin tecellisi engellenemiyor.
Anadolu Atayün’ün Amanos sorusu Barış sürecinde
operasyon yapılmamasını haklı buluyorum. Bir yandan silâhların bırakılması için uğraşılırken, diğer yandan
terörist avına çıkılamazdı. Ama eğer
örgüt mensupları Türkiye’nin çeşitli yerlerine, şehir merkezlerine
bomba ve
mühimmat yığmaktaysa, buna karşı önlem alınmalıydı. Burada büyük bir
ihmal var.
Öte yandan, Tayyip Erdoğan ve bazı hükümet üyeleri, sorumluluğu valilere yüklemeye başladı. Onların, hatalı değerlendirmeler yapmak suretiyle, terörün kök salmasına yol açtıklarını ileri sürüyorlar. Son olarak eski İçişleri Bakanı Beşir
Atalay şöyle konuştu: “Eğer çok büyük sorun oldu da operasyon izni verilmediyse, o da valimizin yaptığı yanlış bir tutum olabilir.”
Sorumluluk bürokratlarda… AK Parti, adı üstünde “Sütten çıkma ak kaşık.”
Şu anda cezaevinde bulunan eski Emniyet Müdürü
Anadolu Atayün, eşi Birsen Hanım vasıtasıyla bazı bilgiler paylaştı. Atayün şöyle diyor: “2011’de,
Mersin Emniyet Müdürlüğü, PKK’ya yönelik operasyon başlatmış ve PKK’nın Amanos yapılanması içindeki 5
terörist, silâhlarıyla yakalanmıştı. Bu teröristler, gözaltına alındıklarında bize, ‘PKK’yı bitirmek istiyorsanız, önce devletin içindekileri bitirin, kullandığımız silâh ve mühimmatın menşeine baksanıza’ demişlerdi.
Sözde insani
yardım adı altında, kimler terör örgütlerine ne yardımlar yaptı? Terör örgütlerinin kullandığı silâh ve mühimmat hakkında polis teşkilâtının başlattığı menşei takip, kaynak tespit çalışmalarını kim durdurdu? Bu çalışmalarda görevli polisleri kim, nerelere sürdü?
Antalya,
Kemer,
Gazipaşa, Mersin, Çamlıyayla, Aslanköy kırsallarında PKK’nın Amanos yapılanmasına ait, silâh ve erzak depolarını bizzat gösterip, yakalatan bu teröristler, Amanos kırsalındaki diğer silâh ve
patlayıcı depolarıyla, geri kalan teröristlerin yakalanması için bize yol göstereceklerdi. Hatta
Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanı
Cihangir Çelik, takviye olarak 132
Özel Harekât polisini gönderecekti. Amanoslar’ı tertemiz yapacaktık. Ama birileri devreye girdi; Özel Harekâtçılar’ın gönderilmesini engelledi; operasyon da iptal edildi. Bu talimatı kim verdi?”
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ