ARİF ASALIOĞLU
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş yeni bir evreye taşındı. Kerç Köprüsü ve Sivastopol deniz filosu gibi daha önce sınır bölgelerine yakın, Rusya’ya ait askeri üsleri ve stratejik bazı yerleri vurmaya çalışan Ukrayna şimdi Rusya iç bölgelerine uzanarak bazı hedefleri İHA’larla vurmaya başladı. Ryazan ve Saratov gibi şehirlerde Rus askeri üslerine yönelik drone saldırılarında üç asker öldü, dört asker yaralandı ve maddi hasar oluştu. Hemen bir gün sonra ise Kursk şehrindeki başka bir üsse saldırı oldu.
Bu gelişme Rusya’nın iç bölgelerinde hava savunma boşluklarını açığa çıkardı. Ayrıca Ukrayna ordusunun, Rusya derinlerinde hedefleri vurabileceğini ve Rusya'nın bu savaşı kendisi için herhangi bir sonuç olmadan bitirebileceğini düşünmemesi gerektiğini gösterdi. Yeni yapım modern silahlara ulaştıkça ve hatta radara takılmayan eski Sovyet ürünü İHA’larla bile Ukrayna’nın saldırıları daha geniş alanlara taşıyabileceği niyetini gösterdi.
Washington neden sınırlı silah yardımı yapıyor?
Washington’un savaş sürecinde açıklamalarına göre, Rusya topraklarını vurmak için Ukrayna'ya silah tedarik etmiyor ve kendi toprakları dışındaki hedefleri vurmaya teşvik etmiyor. Benzer bir açıklama ABD Dışişleri Bakanlığı'dan Rus hava üslerine düzenlenen drone saldırılarının ardından da geldi. Fakat Amerikan sistemlerinin Rus topraklarına karşı kullanılması ile Ukraynalıların kendi ürettiklerini kullanmaları tamamen farklı şeyler. Haliyle Kremlin yönetimi Ukrayna’yı suçladı, Kiev ise saldırıların sorumluluğunu bir taktik olarak üstlenmedi.
Biden yönetimi savaşın daha da büyümesinden haklı olarak endişe ettiği için ABD sistemlerinin Rus topraklarında konuşlandırılmasını istememekte haklılar. Washington, bunun Rusya ile Ukrayna arasında değil, Rusya ile Amerika arasında bir savaş olduğu yönündeki tartışmalara da yol açmak istemiyor. Bu durum Kiev'e olan güvensizlikten kaynaklanmıyor. Ukraynalılara Ruslarla savaşmasına yardım etmek istiyor, ancak aynı zamanda bir tırmanışı da önlemeye çalışıyor.
"Nükleer silahları tüm dünyaya bir ustura gibi sallama niyetinde değiliz"
Belli seviyede bu stratejinin mantığı var. Çünkü savaşın hiçbir şekilde nükleer silah aşamasına geçmemesi gerekiyor. Rusya İnsan Hakları Konseyi toplantısında konuşan Rusya Devlet Başkanı Putin, bu konuda çok önemli ipuçları verdi. Savaşın uzun sürebileceğini bir kez daha dillendirdi ve Rusya’nın elindeki tüm imkanlarla kendisini koruyacağını vurguladı. Dünyada Nükleer savaş tehdidinin arttığına vurgu yaptı. Fakat hiçbir nedenle nükleer silah kullanan ilk taraf olmayacaklarını söyledi.
Devamında söylediği şu ifadelerini okuyalım ve biraz daha konuyu açmaya çalışalım: “Rusya nükleer kuvvetleri dünyanın herhangi bir ülkesinden çok daha gelişmiş vaziyette. Biz aklımızı yitirmedik, nükleer silahların ne olduğunun farkındayız. Bu araçlara sahibiz ve bunlar diğer tüm nükleer ülkelerden daha gelişmiş ve daha modern seviyede. Bugün için bu, açık bir gerçek. Bu silahları tüm dünyaya bir ustura gibi sallama niyetinde değiliz. Nükleer silaha sahip olmak, çatışmaların genişlemesini provoke etmek değil, önleyici bir faktör olarak kullanmaktır. Bununla birlikte, savunma araçlarını kullanma stratejimiz var. Buna göre savunma için kitle imha silahlarını, nükleer silahları göz önünde bulunduruyoruz, tüm bunlar sözde misilleme saldırısı için ayarlandı, yani bizi vurduklarında karşılık vereceğiz."
Moskova ve Kiev yönetimlerinin bir masa etrafında müzakereye oturmaları ikna edilemezse ve savaşın seyri daha farklı aşamaya gelirse; mesela Ukrayna yeni silah desteklerini Kırım ve Rusya iç bölgelerine kullanmayı artırırsa ve bu aşamada Rusya açısından konvansiyonel silahlar yetersiz kalırsa bu durum nükleer silahlara bağımlılığa yol açar. Tersi olarak, konvansiyonel silahların durumu Rusya için yeterliyse (ki şimdilik yeterli açıklamaları geliyor) nükleer silahlara o kadar az bel bağlar. Zannımca, ileriye dönük olarak ve bu savaşın maliyeti göz önüne alındığında, Rusya muhtemelen birçok kişinin düşündüğünden daha fazla nükleer zorlama taktiği kullanacak. Savaştan önce, Rusya'da konvansiyonel silahların büyümesini ve gelişimini izleyen uzmanlar, Rusya'nın nükleer zorlama taktiklerine daha az bel bağlayacağını düşünüyordu.
Ukrayna’nın nükleer güç potansiyeli var mı?
Ayrıca savaşın taraflarından birisi olan Ukrayna’nın da nükleer güce sahip olduğunu unutmayalım. 1991 yılından sonra devredildi ya da imha edildi söylemleri var. Ama bir yıla ulaşmış çok boyutlu bir savaşın içinden çıkmak için Ukrayna’da bütün ihtimalleri hesaplıyor olabilir. Nükleer silahlanma potansiyelinin ve bilgi altyapısının halen olduğunu düşünüyorum. Ve günün sonunda nükleer gücü tarafların ihtimal olarak kullanma riski ortaya çıkarsa hem Ukrayna hem de Rusya bu senaryoya başvurmadan önce bir dizi başka ön adım atacaklardır. Her iki tarafta haklılığına zemin oluşturacaktır.
Başka bir husus, Rusya, Ukrayna'da ağır bir şekilde kaybetmeye başlarsa ve oradaki durumu ne kadar kötü olursa, stratejik nükleer silah kullanma olasılığı o kadar artar diye düşünüyorum. Yani sonuç itibariyle bu açıdan Washington’un stratejisi isabetli gibi.
Bu konuda belirleyici unsurlardan bir tanesi de yaptırımların ağırlığı ve süresi. Aslında yaptırımların etkisi hemen değil, stokların kullanılmasından sonra hissedilecek. Açıklamalardan hatırlanacağı üzere Moskova bu askeri harekat için uzun süre hazırlık yapmış ve rezervleri fonlamış. Bu durumda ekonomiyi yaptırımlarla etkilemek veya askeri sanayi teknolojisini etkisiz kılmak ne kadar zaman alır? Özellikle mikro çipler ve yeni teknoloji yaptırımları çok önemli. Gelecekte güçlü bir etkiye sahip olacaktır. Fakat etkilerinin şu anda savaş alanında hissedilip hissedilmediğinden emin değilim. Rusya'nın her hâlükârda cephane üretmeye devam etme kabiliyetine sahip olduğunu düşünüyorum. Ama gün gelir bu üretim fiziki sınıra ulaşırsa işte o zaman Putin’in ifade ettiği ‘elde olan imkanlar’ kullanılır.