(...)
Asker verilen emri uygular, asıl mesele kimin, hangi telakki sonucu bu emri verdiğidir. Askeri vesayetten kurtuluş, sadece ordunun
siyaset üzerindeki etki gücünün kırılması değil, askeri eylemlerin sadece
iktidar tarafından değil, tüm
toplum tarafından denetlenebilir, tartışılabilir olmasıdır. Türkiye’de yaşanan ise tam bir hokus pokus oldu, yani iktidarın asker üzerindeki denetimi olması gerektiği yere çekildi, ama iktidarın demokratik
hesap verebilirliği sağlanamadı. Öyle olunca, bu kez iktidarın politikaları ekseninde asker ile ilişkisi nedir, bilinemez, sorgulanamaz hale geldi. Son olay, nasıl bir siyasi telakkinin sonucudur, bunu bilmek sormak zorundayız, demokratik ülkelerde bu sorulara
cevap beklenir. Bizim durumumuzda, bu türden bir
sorgulama ‘teröre
destek’, ‘teröristi kayırmak’ suçlaması ile geçiştiriliyor.
(...)