Retweet Terör Örgütü Davası
Temmuz ayındaki darbe girişiminin ardından tutuklanan Hizmet Hareketi'ne yakın olduğu iddia edilen basın-yayın kuruluşlarında çalışan gazeteciler savunmalarına devam etti. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen duruşmaya aralarında Atilla Taş, gazeteci Murat Aksoy'un bulunduğu 26 tutuklu 1 tutuksuz sanık katıldı. Duruşmayı Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da takip etti.
Duruşmada savunma yapan Gökçe Fırat Çulhaoğlu, savunmasına, Türk Solu dergisinde geçmişte Radikal, Hürriyet ve Taraf gazetesinin Fethullah Gülen cemaatine yakınlaştıkları ile ilgili yaptıkları haberleri sıralayarak başladı. Çulhaoğlu, Ergenekon davasında sanık olan pek çok kişinin arkadaşı olduğunu kaydederek, “Osman Pamukoğlu mücadele arkadaşımdır. 20 yıldır sadece ve sadece Atatürkçü, solcu ideallere bağlı, ulusal sol ideolojiye sahip bir insanım. 6 okun dışında 20 yıldır bir faaliyetim yoktur. Biz Fethullah Gülen ile bir araya gelme gayreti gösteren aydınlarımıza bile karşı çıktık” dedi. Ergenekon ve Balyoz davalarının kumpas olduğuna ilişkin yazılarını heyete okuyan Çulhaoğlu, “17 Aralık yolsuzluk soruşturmasından sonra da Fethullah Gülen cemaatinin paralel bir yapı olduğunu yazdım. 17 Aralık'tan sonra yolsuzluğa karşı çıktık. 17 Aralık'ı görmeden yola devam edemem. Benim yolsuzluğun peşine düşmem gerek çünkü adalet peşine düşemiyor” dedi. Halen Fethullah Gülen'in hakkında açtığı davada yargılandığını kaydeden Çulhaoğlu, “Fethullah Gülen'in adil, şeffaf mahkemelerde yargılanmasını bekliyorum” dedi. “Biz 3 kuşaktır solcuyuz” diyen Çulhaoğlu, “Ben devrimci adamım. Gökçe Fırat'tan Fettullahçı çıkartamazsınız” ifadelerini kullandı.
Ölmek istedim
Duruşmada ilk olarak savunma yapan kapatılan Zaman gazetesi muhabiri Emre Soncan, “Nezarethanede 3 kişilik hücrelerde 13 kişi kalıp cezaevine getirildiğimde hayattan vazgeçmişlikle ölmek istedim. Bu dünyanın başka bir dünyanın cehennemi olduğunu düşünmeye başlamıştım” dedi. “Cübbeleri iliksiz hakimlerin karşısında aklanmak istiyorum” diyen Soncan, meslek hayatı boyunca hiçbir tarikata, örgüte üye olmadığını, 2012'ye kadar Başbakanlık akreditasyon kartına sahip olduğunu belirtti.
Şiddet ve nefret unsuru yok
Cezaevinde açık ve kapalı görüş, mektup alma ve gönderme ve sohbet hakkının ortadan kaldırıldığını belirten Soncan, “Gökyüzünü bile çok görerek dikenli tellerle kapattılar. Herhalde uçaklara dokunmayalım, bulutları kucaklamayalım diye. Bu iddianame 19. yüzyıl hukukunun bile fersah fersah gerisindedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) göre basın ve ifade özgürlüğü çok geniştir ve ancak şiddet ve nefret söylemi söz konusuysa sınırlandırılabilir. Hiçbir konuşmamda, yazımda, mülakatımda en küçük bir nefret söylemi, şiddet unsuru ve hakaret yoktur” dedi.
Şık ve Şener kararına atıf
Soncan, soruşturma savcısı Murat Çağlak'ın kendisini hiç görmediğini ve ifadesini almadığını aktararak, “Bu yargılamanın sonunda beni cezaevine yollarsanız savcı Murat Çağlak'ın zihninde yarattığı hayali karakteri cezalandırmış olacaksınız” dedi. Soncan, hakkındaki tutukluluğun devamı kararlarında en göze çarpan ifadenin kaçma şüphesi olduğunu kaydederek, “Benim birçok ülkeye vizem var ancak hakkımdaki gözaltı kararını öğrenince emniyete gittim. Emniyette gözaltı kararı yok dediler zorla kendimi gözaltına aldırttım. Başbakan ve bakanlarla dünyanın birçok ülkesine gittim” dedi. Savunmanın ardından Soncan'ın avukatı İrem Danacıoğlu, gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener'in 2011'de Oda TV soruşturması kapsamındaki tutukluluğuna ilişkin AİHM kararını savunmasına dayanak yaptı.
"GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR DEDİĞİM İÇİN 8 AYDIR CEZAEVİNDE YATIYORUM"
Daha sonra savunma yapan Cuma Ulus ise, "Gazetecilik suç değildir dediğim için 8 aydır cezaevinde yatıyorum" dedi. Atığı 3 tweet ve verdiği bir demeçle suçlandığını dile getiren Ulus, "21 yıllık gazeteciyim. Meslek yaşamım boyunca teröre, şiddete karşı durdum. İfade hürriyetini savundum" dedi. Ulus, "Başkentçi adlı trol hesap, gözaltı kararından 6 gün önce bir liste yayınladı. Çok sayıda gazetecinin ismi vardı. Soruşturma yokken ben dahil yüzlerce gazetecinin basın kartları iptal edildi. Son olarak da savcılık harekete geçti. Gazeteciler gözaltına alındı" diye konuştu.
"300 TAKİPÇİMLE ALGI OLUŞTURMAKLA SUÇLANIYORUM"
Suçlamalara ilişkin konuşan Ulus, "Tweetlerim delil diye dosyaya konmuş. Böyle bir suçlamayla karşılaşmamak için ne demeliydim. 'Gazetecilik suç mudur' demeliydim. 'Can Erzincan TV karartılıyor, kapatma' dedim bir de. Bu tweetler suç mu? İçinde cebir şiddet öven tek bir kelime var mı? Ayrıca başkalarının tweetlerini paylaşmakla suçlanıyorum ki yaptığım yorum da yok sadece paylaştım. Yazanın değil paylaşanın suçlanmasını, kadavra incelenmesi yapan doktorun cinayetle suçlanması kadar abes görüyorum" dedi. Attığı 3 tweet ve paylaştığı 22 tweetin iddianamede algı oluşturmakla suçlandığını ifade eden Ulus, 300 bin değil, sadece 300 takipçisi olan bir kişiyim. Nasıl algı oluşturduğumu anlamış değilim" dedi.
"PARA YATIRDIĞIM BANKANIN KAPISININ CEZAEVİNE AÇILACAĞINI NERDEN BİLEYİM"
Oğlunun gittiği kolejin 2011 yılında okul ücretinin Bank Asya'ya yatırılmasını istemesi üzerine bu bankada hesap açtığını anlatan Ulus, "İşten ayrılınca tazminatımın bir bölümünü çocuklarımın okul taksidi için bankaya yatırdım. 2015 de tamamını çektim. Aynı okul 2016 da başka bir bankayla anlaştı bu kez oraya ödedim" dedi. Herhangi bir talimat üzerine bu bankaya para yatırmadığını belirten Ulus, "Devlet garantisinde olduğu bir dönemde para yatırdığım bankanın kapısının cezaevine açılacağını nereden bileyim" diye konuştu. Ulus tahliyesini istedi. Duruşma diğer sanıkların savunmalarıyla devam ediyor.
"Ben öğretmenim. Bu dava yüzünden 16 yıllık mesleğimden ihraç edildim"
Daha sonra savunma yapan Davut Aydın, "Ben hiçbir zaman MerkürHaber'de editörlük yapmadım. Bu sosyal medya hesapları bana ait değil. Said Sefa'yı tanımıyorum. Ben öğretmenim. Bu dava yüzünden 16 yıllık mesleğimden ihraç edildim. Haber sitesi editörlüğü yoğun bir iştir. Ben öğretmenim. Fiziksel engelim olduğu için çabuk yoruluyorum. Bu işi yapmam imkansız." ifadelerini kullandı.
Davut Aydın'ın avukatı da "Sanıklar arasında gazeteci olmayan tek kişidir. Diğer sanıkların hiçbirini tanımıyor. İsnat edilen suçla ilgisi yok." dedi.
HABİP GÜLER'İN SAVUNMASI
"Hayatım boyunca hiçbir şeyle suçlanmadım, hiçbir haberim yalanlanmadı. Hakkımda suç delili yok.
Yurtdışına kaçanlara engel olunamamış, benim gibi masum insanlar tutuklanmıştır.
Tweetlerim demokrasiyi savunan, hukuk ve özgürlük vurgusu yapan tweetlerdir. Hakkımdaki suçlamayı boşa çıkaran tweetlerdir.
Çalıştığım gazetede muhabirlikten başka bir iş yapmadım. Örgüt üyeliği kriterlerinin hiçbirine sahip olmadığım açıktır."
HALİL İBRAHİM BALTA'NIN SAVUNMASI
"Ben 24 yıldır Basın Kartı sahibiyim. Gazetecilik dışında bir faaliyetim olmadı.
Yakup Çetin koğuş arkadaşım. Nerden olduğunu sordum. "Zaman" dedi. Ayıp olmasın diye yazılarından hatırladım dedim ama aklımda Yakup'la ilgili hiçbir şey yoktu. Böyle örgüt olur mu sayın mahkeme heyeti?
Hastanede kelepçelerimiz çıkarılmadan muayene oluyoruz. Odada jandarma gardiyan olmasına rağmen.
Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder, yarım iddianame de adamı Silivri'de mahkum eder.
MİT tırlarıyla ilgili denilen ama erişim engeli nedeniyle içeriği verilmeyen 4 tweetim MİT tırlarıyla ilgili değil.
Tweet paylaşımlarımda hakaret, tehdit, suç unsuru yok. Tweetlerimi ifade özgürlüğü kapsamında paylaştım."
Halilİ brahim Balta'nın avukatı: Bu dosyanın propaganda davası olması gerekirdi, algı operasyonu hukuki bir terim değildir. Propaganda da örgüt üyeliği anlamına gelmez.
HANIM BÜŞRA ERDAL'IN SAVUNMASI!
"Ben yargı muhabiriydim, bugün bir yargı muhabiri arkadaşım bile gelmemiş.
Hiç alakam olmayan fuatavni isimli bir troll hesap üzerinden bir örgüt şemasına dahil edilmeye çalışılıyorum.
Fuatavni hesabını sadece Twitter'dan biliyorum. Kim tarafından yönetildiğini bilmem imkansız. Said Sefa'yı hiç tanımıyorumSilivri'ye bedava gezi tweetim esprili, özel bir anlamı yok. Savcı espri anlayışımı beğenmemiş olabilir.4 yanıt4 retweet2 beğenme
Rasim Ozan Kütahyalı Ergenekon Balyoz dönemindeki tavrı için "gençtik, boşverin" diyor. Aynı yaştayım, ben de gençtim.
Şu an en çok ailem için üzülüyorum. Hiç haketmedikleri bir sürece maruz kalıyorlar.
15 Temmuza kadar normal bir vatandaşım, 16 Temmuz sabahına terör örgütü üyesi olarak uyumadan uyanan insanlardan biriyim.
Ergenekon davasının arkasında kim var diye soruşturmadım. Ben yargı muhabiriyim, bir davanın haberini nasıl yapmam."