Yolculuktan bir gün önce, Ankara’da ben hastanede çalışırken bu hoca beni ziyarete geldi. Zor yürüyordu. Bir gün evvel durduğu yerde sol dizinde şiddetli bir ağrı başlamış ve bu durumda gelmesinin çok zor olduğunu söyledi. Ben de bu hocamızın bu ziyarete gelmesini, oralara gerçekten hiçbir beklenti olmadan, sadece insanlara yardım amacıyla gitmiş olan iş adamlarını, genç öğretmenleri ve o ülkeyle nasıl entegre olduklarını, o ülkenin ileri gelen yetkililerinin bu faaliyetlere bakış açılarını görmesini çok istiyordum.
Kendisine, “Hocam bizim bu hastanemizde ortopedi uzmanı bir profesör öğretim üyemiz var. O sizi muayene etsin, yolculuğa çıkılması sakıncalı derse, sizin ilaçlarınızı yazsın, tavsiyelerde bulunsun. Eğer bütün bu şartlara rağmen şu tedavi ile birlikte yolculuğa gelebilir derse birlikte gideriz’’ dedim. Hoca benim yanımdan ayrıldıktan sonra, ortopedi hocasını aradım. “Sen muayenelerini yap, filmlerini çek, var olan duruma göre empati yaparak, kendin böyle bir yolculuğa çıkabilir misin, ona göre bir karar ver, biz de o karara göre hareket edelim” dedim.
Yapılan tetkiklerden sonra ortopedi hocamız beni aradı. ‘’Filmlerini çektik, hastamızın muayenesini de yaptım. Ben kendisine bazı ilaçlar vereceğim. Dizini de bandajla sardık. Filmlerde ciddi bir şey görünmüyor. O ayağı tarafına daha az basması için bir de koltuk değneği verdim. Bu yolculuğa gelebilir’’ dedi.
Daha sonra bu hocamız benim odama geldi. “Bu yolculuğa gerçekten gelmek istiyordum. Doktor arkadaş da ‘Şunları yapın, şu ilaçları alın, bu yolculuğa çıkabilirsiniz’ deyince ben de rahatladım. Yarın sizinle geliyorum” dedi.
O ülkeye gittik, birlikte ziyaretler yaptık. Hoca da ayağını dikkatli kullandığı için, ziyaretler boyunca herhangi bir şikayeti, problemi olmadı. Türkiye’den binlerce kilometre uzaklıktaki bu ülkeye gerçekten insanlık adına gelen bu iş adamı ve öğretmen arkadaşları takdir ettiğini söyledi.
Ziyaretimizin son günü de okulların mezuniyet törenleri vardı. Onlara katıldık. Bu törenler coşkuluydu ve hepimiz duygulandık. Öğrenciler, aileleri, o ülkenin ileri gelen insanları ve bizim gibi gelen misafirlerle bu törenlere katıldık.
Diğer dillerin yanında Türkçeyi de çok güzel öğrenmiş olan bu öğrencilerden birisi, aşağıdaki şiiri çok mükemmel Türkçesiyle okudu. O şiir şöyleydi :
ÖĞRETMENİM
Ben bir gülüm, sen bahçıvan
Çok açarsam eser senin
Mis kokarsam hüner senin
Ama bir de solarsam
Günah senin, günah senin öğretmenim.
Ben tohumum, çiftçi sensin
Çok sularsan ürün senin
Bol olursam verim senin
Ama bir de çürütürsen
Hata senin, hata senin öğretmenim.
Ben elmasım, sarraf sensin
Pırlanta isem emek senin
Parlıyorsam yaldız senin
Ama bir de parçalarsan
Kırık senin, kırık senin öğretmenim.
Ben boş defter, kalem sensin.
Doğru yazsan yarın senin
Güzel yazsan yarın senin
Ama bir de karalarsan
Vicdan senin, vicdan senin öğretmenim
Öğretmenim, ben bir öğrenci, sen öğretmen
Başarırsam hüner senin
Kazanırsam zafer senin
Ama bir de kaybedersem
Yok diyecek başka sözüm
Yorum senin, yorum senin öğretmenim.
Program bittikten sonra otelimize geldik. Gelen misafirler ve bu hoca ne kadar memnun olduklarını, “Hiç unutamayacağımız hatıralarla geri dönüyoruz’’ diye dile getirdiler. Gelen bu hoca misafirimizin de ayağında hiçbir sıkıntı olmadan yurdumuza geri döndük.
Sonraki zaman dilimlerinde hocayla sık sık görüştük, samimi bir arkadaşlık kurduk. Türkiye’deki benzer değişik programlara da katıldı. Kendi tanıdıklarıyla da bu güzellikleri paylaştı. Öğretmenim şiirini de, kendi konusuyla ilgili makalelerin yayınlandığı önemli bir dergide, gittiği ülkedeki gördüğü güzellikleri de anlatarak yayınladı.
İlgi sahası dışında kimsenin kalmaması gerekir’’ şeklindeki insani yaklaşım çok önemli. İnsanların düşünceleri, sıfatları, statüleri, farklı olabilir. İnsan olma ortak paydasından hareketle herhalde ulaşılamayacak ve insanlık için yapılmaya gayret edilen bu güzelliklerin paylaşılamayacağı insan yoktur. Yeter ki bizlerde gayret olsun ve bunların devamını getirebilelim.