(...)
“TÜRKSAT özel şirketse Cumhurbaşkanı’nın danışmanı olarak orada senin ne işin var?” sorusu bir yana; “Yüzde 100 kamu malı olan bir şirketi ne zaman özelleştirdiniz?” diye düşünüyor insan.
TÜRKSAT KATARLILAR’A MI SATILDI
Acaba pek de moda olduğu şekilde haberimiz olmadan Katarlılar’a falan mı satıldı Türkiye’nin milli uydu şirketi. Milyarlarca dolar harcanarak uzaya fırlatılan 7 uydumuzun ipi Arap sermayesinin mi geçti el altından?
TÜRKSAT yönetim kurulu üyesi Mustafa Varank “Özel şirket” dediğine göre şüpheleniyor insan. Belki TÜRKSAT Genel Müdürü Prof. Dr. Ensar Gül ya da şirketin asıl sahibi konumundaki Ulaştırma Bakanı Feridun Bilgin konuya bir açıklık getirir herhalde.
Neyse gelelim TÜRKSAT’ın son dönemdeki politikalarına. Malum Tivibu, TurkcelTV ve Digiturk’ün ardından TÜRKSAT da, iktidarın hoşuna gitmeyen kanalları uydudan çıkartma kararı aldı.
Böylece Kanaltürk ve BugünTV kanallarının yayınlarını durdurma kararı aldı. Yasağın pek yakında muhalif olan diğer kanallara da aşikâr.
Ancak TÜRKSAT’ın konumu ve sahipliği açısından alınan karar, diğer yayın platformlarına göre farklılık içeriyor.
Tivibu, TurkcelTV ve Digiturk, her ne kadar maddi durum böyle olmasa da şirketler hukukuna göre hala özel bir şirket kabul ediliyor.
DİGİTURK FARKLI TURKSAT FARKLI
TÜRKSAT ise özel hukuk kuralların uygun kurulmakla birlikte, tamamı devlete ait bir şirket. Yani piyasada bir özel şirket gibi davranma yetkisi verilmesi, devlet malı olduğunu ve devletin kurallarına uygun şekilde hizmet vermesi zorunluluğunu ortadan kaldırmıyor.
Bu durum, muhalif TV kanallarına sansür açısından TÜRKSAT ve onun yöneticilerini farklı bir platforma oturtuyor. Digiturk, Tivibu ve TurkcellTV için söz konusu kanallarla olan anlaşmazlık ticaret hukukuna girerken,
TURKSAT’ın yaptığı Anayasal bir hak gaspına giriyor.
Mesela Anayasamızın 10’uncu maddesinin açıkça yazdığı üzerine, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür...
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”
Yapılanı başka örneklerle açıklamak gerekirse, Varank ve o yönetim kurulunda oturan diğer isimler, muhalif vatandaşlara elektrik vermemek ya da onların araçlarını duble yollarda sürmelerini yasaklamakla eşdeğer bir eylem içindeler.
Dolayısıyla TÜRKSAT ve yöneticileri, şu an Mustafa Varank’ın da içinde bulunduğu aymaz bir ruh hali içinde yaşıyor olsa da, bu onların “Anayasal düzeni değiştirme” gibi bir suça bulaştıkları gerçeğini değiştirmiyor.
Yani yaptıkları darbe suçuna giriyor…